8 - dönmekten başı dönen dolaplar

124 25 16
                                    

Mark fena biri değildi. En azından Jaemin'den daha az sinirliydim ona. Jaemin'i benden aldığını düşünürken artık Jaemin'i pek istemediğim için sinirimin bir sebebi pek kalmamıştı. Onun benden neden nefret ettiğini çözsem her şey daha güzel olabilirdi.

"Al bakalım." Bütün gün eşya taşımaktan yorulmuştuk. Taş kağıt makasın kaybedeni olarak gazoz almaya yollanan kişi bendim. "Renjun ve Jisung birazdan burada olur. Kolileri yerleştirmeye yardım ederler."

"Teşekkürler." Ben böyle gereksiz kelimeler için ellerimi yormaya gerek duymazdım ama sanırım ömrü boyunca kullandığı için alışmıştı. "Hangi şarkıları söyleyeceğiniz belli oldu mu?"

"Evet. Bir liste oluşturduk. Ama sana söylemeyeceğim." Hedeflediğimiz kitleden biri olmasından ötürü sanırım, sürpriz olsun istiyordum ona. Kaşlarını kaldırdı. Yüz ifadeleri hoşuma gidiyordu. Çok kolay şaşırıyordu.

"Seni çok yanlış tanıdığımı fark ediyorum."

"Gelir gelmez beni tanıdığını iddia ediyordun oysa."

"Evet, tanıyordum. Yanlış tanıyordum." Gazozumdan bir yudum aldım. Bu sıralar hâlâ uğraşmadığım halde insanlar benim hakkımda düşüncelerini değiştiriyordu. Renjun ve Jisung geldiğinde, iki dakika kadar Renjun ile yalnız kalıp konuşmalarımızı aktardığımda gülümsedi.

"Hayır, bir şey yapıyorsun."

"Hayırdır inşallah, ne yapıyorum?" Güldü. Mal olduğumu düşünüyor. Yalnız değil, ben de düşünüyorum.

"Onların seni gördüğü gibi davranmıyorsun."

"Daha basitleştirerek söyler misin, hiç Kung Fu Panda'daki kaplumbağa gibi konuşmalarını anlayacak beynim kalmadı bugün."

"Kültürsüz, Usta Oogway o. Diyorum ki, biri seni kaba görüyorsa kaba davranıyordun. Beceriksizmişsin gibi davranıyorsa becerilerini göstermiyordun. Şimdi insanların sana dair fikirlerine göre davranmıyorsun."

"VOV- Bir saniye bir saniye." Adam yerine koyduğum mala bak der gibi bakıyor bana. "Çok mantıklıydı."

"Alacağım ayağımın altına şimdi." kıkırdayıp kutudan tabakları çıkararak dolaplara yerleştirdim. Mark omzuma dokundu.

"İkisine de çok teşekkür ettiğimi söyler misin? Onları yemeğe çıkarmalıyım." Yüzü aşırı mahcuptu. Omzunu sıktım.

"Mark çok teşekkür ediyor. Bizi yemeğe çıkaracakmış."

"Seni çıkaracağımı söylemedim."

"Et yiyecekmişiz."

"Valla mı?" Jisung Mark'ın omzuna kolunu atarken Mark dik dik bana baksa da güldü.

Jaemin akşam elinde pizza kutularıyla ancak geldi. "Çok özür dilerim Mark, dersim biter bitmez geldim." Mark sorun olmadığını söylerken Renjun'in de benim gibi ona sinirleniyor olduğu gözümden kaçmadı. Hoşgeldin bile demedi. Yüzüne bakmıyor şimdi de.

"Açlıktan öldük. Geç kalacağını söyleseydin de yemeği kendimiz alsaydık." Jisung'un dediklerine iç çekti Jaemin.

"Konuyu anlayana kadar bırakmadı beni hoca."

"Olma doktor falan." Renjun yere bakarken düz bir sesle söyledi Jaemin'in dünyasını tersine çevireceğini bildiği kelimeleri. "Hayatımda senin kadar gerizekalı kimseyi görmedim ben." Sonra yüzü yumuşadı ve sonunda bize baktı. Hepimizin şok olmuş suratına. "Ve Donghyuck diye biri var bu dünyada. Düşün." Beyefendi, benim mallığım sizin ortam yumuşatma şakanız olmak zorunda mı acaba? Daha çok saygıyı hak etmiyor mu sizce de?

Mark Jaemin'i omzundan çekip diğer odaya götürdü hemen. Renjun ile birbirimize baktık. Jisung kollarını havaya kaldırdı. "Beni bu dramalardan uzak tutun." İkisi geri döndüğünde Mark'ın kaşları çatılı, Jaemin'in yanağı kızarıktı. Yok. Ben bunların dinamiklerini gerçekten anlamıyordum. Görünüşe bakılırsa Renjun Holmes bile anlamıyordu. Jisung pizza yemek ve tahminimce Hyunjin'e olayları mesajlar yoluyla naklen iletmekle meşguldü.

"Neden öyle dedin birden?" Renjun ile eve yürüyorduk. Jaemin Mark ile kalacaktı bu gece. Jisung'un yolu tersti.

"Anne babasına dönüşüyor. İlgi göstermek için zamanı olmayan, hep bir bahanesi olan ailesine dönüşüyor. Böyle olsun istemiyorum." Gerçekten bu kadar üzülüyor olmasını beklememiştim. Renjun'in bir sürü arkadaşı vardı. Jaemin'e muhtaç değildi.

"Mark tokat attı Jaemin'e."

"Gördüm."

"Nasıl bir arkadaşlık sence onlarınki?"

"Bizimki gibi sanırım." Bizimki nasıl bir arkadaşlık ki?

"Derken?"

"Mark sanırım Jaemin'in kontrol noktası. Nasıl senin aptal çorbası beynini ben toparlıyorsam, onlar da öyle galiba."

"Hayır."

"Aptalsın-"

"Hayır, aptal olmadığımı söylemiyorum. Öyle değil. Başka bir şey var."

"Neden öyle düşündün?"

"Mark sadece toparlayıp azarlamıyor. Cidden kızıyor."

"Ben de kızıyorum."

"Müdahale ediyor Renjun. Sadece uyarıp önermiyor. Cidden sinirlenip müdahale ediyor. Ve Mark'ı tanıdıysam-"

"Vay, tanıdıysam diyor-"

"Dur bi." Kapısının önünde durduk. "Kolay kolay sinirlenen biri değil. Müdahale edecek biri hiç değil. Bir şekilde müdahale ettiği şeylerin içine çekilmiş olmalı."

"Sen aptal olansın kendine gel."

"Renjun, konuyu dağıtma."

Mark ve Jaemin'in arasında farklı bir şey dönüyor.

Haftaya görüşürüz!

dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin