16 - diz dize, göz göze, kalp kalbe

107 19 39
                                    

Prenses çürüdü. Bu kez susuzluktan değil. İkimiz de su verip durduğumuzdan, çok sudan çürüdü.

Mark somurta somurta evde gezinirken sadece kenarda oturup onu izledim. Aptal suratlı aptal çuvalı aptal, geçtiğimiz günden beri hem çok yakın hem de çok uzaktı bana. Sürekli birlikte bir şeyler yapmak için bahane buluyor, bir şekilde temas kuruyor ama sohbet edecek gibi olduğumuz anda bir sebep bulup kaçıyordu. Onu aptallığıyla baş başa bırakmış, bir sarılmanın gerçekten iyi geleceğini bildiğim halde yardım teklif etmiyordum. Birden yabancı gibi hissettirdiyse sorumlusu ben değildim sonuçta.

Ama altıncı kere bilgisayarının başına oturup tekrar kalktığında bu kronik voltacıyı izlemek beni yormuş, ayrıca şefkatim galip gelmişti. Kalkıp onu durdurdum ve oturtup sarıldım sessizce. Garip bir nefes verip tereddütle sarıldı. Sonra gevşeyip iyice, sıkıca sarıldı.

"Neden kendi kendine deliriyorsun sersem? Alt tarafı çiçek. Her ay oluyor bu. Yenisini alırız." Konuşmak için kollarını etrafımdan çekti.

"Ama prenses özeldi."

"Diğerleri de özel olacak. Sorun değil. Yenisini de sevmeyecek misin? Yaşatabilsek güzel olurdu tabii. Ama bir şey kaybettiğimiz yok. Gidip aynı türden bir çiçek alalım ve bu kez öncekinden ders çıkararak bakalım. Su verdiğimizi yazalım bir kağıda. Böylece takip edebiliriz." Başını sallayıp iç çekti. Koltukta sarmaş dolaş oturduk bir süre. Tuhaf ama rahatlatıcıydı.

"Renjun'den hoşlanıyordum ben biliyor muydun?" O da görebilmiş miydi merak ediyordum. Herkes görmüştü anladığım kadarıyla ama o da görmüş müydü? Yüzü dondu bir saniyeliğine. Kaşları çatılıp sonra gevşedi. Şaşkınlık ve gerginlik arasında gidip gelirken bir şeyi çözmeye çalışır gibi bir ifadesi vardı. Bilmiyor olduğu anlamına mı geliyordu bu?

"Biliyordum." Sonunda işaret etti. Elleri bile laflarını toparlayamıyor gibiydi. "Renjun harika biri. Anlayabiliyorum. Ama şu an öyle değil diye biliyorum? Hâlâ hoşlanıyor musun?"

"Hayır. Bayağı bir süredir hoşlanmadığıma eminim. Sanırım yalnızlığıma denk gelmişti." Yüzü tamamen gevşeyip bu kez hüzünle doldu. Ne çok duygusu var bu herifin. Ne eli bol yaşıyor hepsini.

"Nereden çıktı şimdi bu?" Hakikaten, neden ona anlattım ki? Yanaklarım kızardı biraz.

"Renjun ile konuştuk da bunun hakkında. Herkes farkındaydı diyince sen de biliyor muydun merak ettim." Başını salladı ve gülümsedi.

"Birini sevdiğinde pek saklayamıyorsun. Eminim senden bile önce herkesin öğrendiğine." Aptal aptal sırıtmaya başladı sonra. Salak suratını kendimden uzaklaştırarak kolunu çimdikledim.

"Uğraşma benimle gerizekalı."

"Tamam iyi." Sırıtmaya devam etti pis pis ama. Kendince çok eğlendi ama o kadar komik bir şey yoktu ortada bence. "Gösteri tarihi kesinleşti mi?"

"Evet, mekanı tuttular. Finallerinden sonra merak etme." Buraya geleli ne kadar zaman olmuş... Ne süredir birlikte yaşıyoruz birden çarptı yüzüme. Ama diğer farkına varışların aksine gülümsetti bu beni.

"Kimler gelecek?"

"Babam zaten gelmezdi. Annemin gelmesini istiyordum ama kaçtığımdan beri bu da tartışmaya kapalı. Hyunjin ve Jisung aylar öncesinden tatil rezervasyonu yaptırmış. Geriye sen, Renjun ve Jaemin kalıyor." Yüzü düşerken gözlerimi kaçırdım. "Çoktan yerini ayırtmıştım ama davet edebileceğimi sanmıyorum. Birini daha getirmek istersen çekinme."

"Üzgünüm."

"Sen bir şey yapmadın. Sizin de aranızı bozdum. Ben üzgünüm."

"Sen değil, o bozdu aramızı." Diz dize oturuşumuzu bozdu biraz gerinerek. Rahatsız duruyordu yüzü. "Jaemin ile internetten tanıştığımızda birbirimize her şeyi anlatmaya başlamıştık. Ailemle ilgili her şeyi biliyor mesela."

dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuckHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin