"NE?" Renjun'e anlattığım duruma o donakalırken Hyunjin önündeki müşterisinin sırtına odaklanmak yerine tepki verdi. Sana anlatmıyordum bile. Laf dinleme.
"Mark, Jaemin'e yumruk attı." Renjun başını salladı usulca. Gözleri dalgınlaştı iyice bir.
"Jaemin gittikçe... Sevilmesi güç biri haline geliyor." Sesi de uzaktı. Bir şey düşünüyor, ama ben anlayamıyorum. "Sonra ne oldu?"
"Çekti odaya, kavga ettiler." Neden önümde etmediler ki?
"Aralarında olduğunu düşündüğün şeyle ilgisi olduğuna eminim." Huzursuzca başımı salladım. Ben de öyle düşünüyorum.
"Jaemin çıktı gitti. Sonra Mark bana sarıldı. Bence benden çok kendini sakinleştirmek için ama neyse. Ben de o an şoka girdim tabii."
"Mark mı sana sarıldı?" Hyunjin işine baksana sen.
"Ben de o an neden neden nedenlerle kafam dolunca birden 'neden' diye bağırıvermişim. Sanırım onun da boşluğuna geldi, kalktı gitti odasına kapandı." Renjun kaşlarını çatıp başını eğdi.
"Başka bir şey demediğine emin misin? Mark'ın yapacağı bir harekete benzemiyor."
"Gerçekten sadece neden dedim. Ben de anlamadım." Kaşları gevşeyip bu kez hafifçe kalktı. Yine ne dönüyor kafasında acaba. "Gittim kendimi açıklamaya çalıştım. Sonra kendim de nefes alayım o da diye biraz dışarıda dolandım da geldim, bir baktım hiçbir şey olmamış gibi gülerek karşıladı beni. Ben de sorgulamadım. Daha da kurcalamayayım dedim. Ama ağlamışa benziyordu. Jaemin'in peşinden benim patlamam ağır gelmiş olmalı." Hyunjin başını kaldırıp Renjun'e baktı anlamadığım bir ifadeyle. Renjun başını iki yana salladı bıkkınlıkla. Müşteri mi bir şey yaptı?
"Şimdi nasılsınız? Jaemin ile hiç görüşmediniz mi?"
"Hayır. Görüşsem Mark bir tane de bana çakarmış gibi geldi."
"Görüşme zaten. Dengesiz, o ne öyle." Hyunjin'in dediğiyle Renjun'in yüzü biraz daha düştü.
"Bence de en azından bir süre görüşmemen daha iyi olur."
Hyunjin'i orada işiyle baş başa bırakıp çıktık eve yürümek için. Artık okula gitmediğim için daha az yapıyorduk bunu. Renjun'in rutinini tamamen dağıtmış hissediyordum önce kendimi, sonra Jaemin'i uzaklaştırarak. Sonra kafamın içinden minik bir Mark çıkıp 'kendini düşünmen sorun değil, Jaemin'in davranışlarına karşı aldığı kararlardan da sen sorumlu değilsin' diye tartakladı beni. Ben de bu görüntüye gülerek sustum.
"Koro nasıl ilerliyor." Renjun'in yanımda yürüdüğünü bile unutmuşum o an. O da farkında olacak ki tuhaf tuhaf baktı bana.
"Şarkıları çalışmayı bitirdik. Herkes ezberledi. Şimdi sahne için provalara odaklandık sadece."
"Bilet ayarladın değil mi?"
"Jaemin, sen, Mark, Hyunjin ve Jisung'u düşündüm. Hyunjin ve Jisung o gün şehir dışında olacakmış. Video istediler ama. Mark ölse kaçırmaz. Jaemin de öyle demişti ama... Şu an ne konumda olduğumuzdan emin değilim."
"Donghyuck, o senin kardeşin." Duraksayıp ona baktım. "Benim için 2 aydır telefonuma dönmemiş şerefsiz dingilin teki olabilir..." Yuh, ne? "Ama yaptıkları aptalca da olsa senin iyiliğinden ötesini istemiyor. Hata etti evet. Ama sen de şimdiye kadar hiç ciddi ciddi karşı çıkmadın ki? Pasif agresif dürttün sadece. Kendini telafi etmesine izin ver."
"Telefonlarına dönmüyor mu?"
"Konumuz bu değil." Ne demek değil lan.
"Mark'la da konuşmuyordu o kadar çok. Benim dışımda kimseyle konuşmuyor mu bu ruh hastası?" Yutkundu. Sinirini yutar gibiydi ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dudaklarından dökülmeyecek kelimeler ve bir avuç papatya | markhyuck
Fanfictionmarkhyuck soulmate au | Donghyuck pov başlama tarihi: 02.04.23 bitirme tarihi: 31.05.24