Ortalık darmadağındı. Hemşire, sorumluya haber vereceğini söyleyerek odadan koşarak çıkmış, 10 dakika sonra bile geri dönmemişti. Cameron nefes nefese yanımdaki koltuğa yığıldı.
Kulağına yaklaşıp "Seninle nasıl konuşabilirim?" dedim. Yüzüme anlamsızca baktı. "Ağzımdan kelimeler çıkmadan." diye belirttim.
O sırada Anton ve Anessa'nın beni izlediğinden haberim yoktu.
"En sevdiğin şeyi düşün."
İçimden onu düşündüm.
Cameron yanımda sesli bir kahkaha atarken, ben olan biteni anlamaya çalışıyordum.
"O öyle her zaman olmaz güzelim, bu arada beni düşündün. Enteresan mı demeliyim?"
"Çıkarcı pislik"
"Arkadaşların kiminle konuştuğunu merak ediyorlar Care, hem bunlar niye korkmadı o kadar şeyi dağıttığıma?"
Anessa'nın yüzü kireç gibi olmuştu ve Anton'da o sargılardan gözüken gözleri kocaman açılmıştı.
Onların haline içimden kıkırdadım ve oturduğum yerden kalktım.
"A-açıklaması var mı bu- bu lanet olasıca şeyin?" Anessa korkuyla kekeledi.
"Ah, tatlım inan bende şok oldum ama bu bardağın oradan düşmesini açıklayacak geçerli bir nedenim yok."
"'Sadece bardak mı?' dedi içinden sarı saçlı korkudan bayılacak olan kız." Cameron bundan zevk alırmış gibi kahkaha attı.
"Sana sürekli hakaret ediyorum ama egoist pisliğin tekisin." hâlâ onunla nasıl konuaşacağını çözemediğim için sesli söyledim. "İnsanların düşüncelerni okuyan bir özel gücün mü bar bilmiyorum ama bundan vazgeç."
"Acayip işe yarıyor ama Caroline."
Bu konuşmaları bir-iki saniyeden kısa sürede yapıyorduk, o, zaten düşündüğümü anlayıp daha ben cümlemi bitirmeden o cevabını hazırlıyordu. Ben bunlara takılmayıp Nessa ve Anton'a açıklama yapmak zorundaydım.
Ama işe bakın ki hiçbir şey bilmiyordum!
"Üzgünüm, hiçbir fikrim yok, kendi kendime konuşmam ise," Anton'a tek kaşımı kaldırıp imalı bür şekilde baktım. "deliliğimden olsa gerek."
Kapıya yöneldim ve ayağımda topuklu olmasını dileyip havalı bir şekilde çıkmak isterdim. Ama ayağımdaki spor ayakkabılar ve tam o sırada yüzüme doğru gelen kapı, hiç de havalı çıkmama olanak sağlamadı.
Ani bir hareketle gerilerken, kapı yüzüme çarpmasın diye elimle kapıyı tuttum.
Kapnın arkasından bir şey olduğunu fark eden ve kapıyı anında tutan kişi hayatımı burunsuz geçirmeme neden olmadan kapıyı itmeyi bıraktı.
O sırada yerle bir olan havam ve o anki sinirliliğim bağırarak küfür etmeme neden oldu.
Anessa sevinçle çığlık attı, ardından Anton'un boğuk kıkırtısı tam anlamıyla 'daha ne kadar sinirlenebilirim?' sorusuna cevap oldu.
"Abii!" İçimden Anessa ile konuştum, 'gerizekalı, abin yanında, ne için bağırıyorsun, kulak zarı da kesilmiş olamaz ya.'
Ben hâlâ kendimi toparlamaya çalışırken tatlı dostum kapıya doğru koştu ve siyah ceketli birinin boynuna atladı.
Şu an beynim bir ekrana yansıtılmış olsaydı içinde milyonlarca küfür, ışık hızında açılan ve kapatılan sekmeler, en sevdiğim şarkının melodisi, buradan çıkınca eve gidince alacağım ilaçların sırası ve daha türlü düşünceler ekranda takip edilemez bir hızla yanıp sönüyordu. Fakat bu hızın arasından tek bir kelime ağzımdan çıktı ve Anessa'nın gülmesine, Skyler'ın bana dönüp şaşırmasına Anton'un yabancı bir kelime mırıldanmasına ve en önemlisi Cameron'un yanımızda belirip 'Lavuk' demesine yol açtı.
"Hass..."
"Senin ne işin var burada?" diye sordu Skyler.
Ben dilim tutulmuş Anessa ve Skyler'ın sarılan görüntüsüyle olayı çözmeye çalışırken, Anessa nefretle konuştu.
"Anton'un yüzüne camları atan Caroline. Ziyarete gelmiş sanırsam." deyip zoraki gülümsedi. "Nasıl bir yüzsüzlükse artık."
Sonra hızla abisine dönüp, "Sky, burada hiç kimsenin anlamlandıramadığı olaylar oluyor. Perili bir hastane sanırsam." dedi.
İçimden konuştum. Hiçkimsenin değil, olayları bilen tek ben varım burada.
Skyler tek kaşını kaldırıp bana döndü. "Biraz konuşabilir miyiz?"
Beni arabada bıraktığı gün hakkında konuşacağını bildiğim için aceleyle toparlandım, "üzgünüm, şimdi gidiyordum." Tam kapıya uzanmıştım ki, yine aynı şekilde yüzüme çarpacak olan kapı yüzünden geriledim. Sanırım bu odadan çıkamayacaktım.
İçeri daha önceki hemşire ve yanında beyaz önlüklü kel bir adamla geri geldi.
Skyler herkesin doktora bakmasından yararlanıp kolumdan tutmuştu. Fakat o sıra sadece Cameron bana bakıyordu. Skyler beni dışarı çıkarırken Cameron arkamdan geliyordu, binbir türlü küfürle...
"Beni iyi dinle güzelim," Güzelim mi? Iyk. Cameron arkamda ayağını hızla yere vuruyordu.
"Neler olduğunu çok iyi biliyorum ve o arabadan nasıl çıktığına dair en ufak fikrim bile yok. Ama bir yolunu bulup seni mahvedeceğim." Ne? Neyi biliyordu ki?
"Şimdi git ve kardeşlerimin yanına bir daha yaklaşma." Hay senin kardeşlerine...
Konuşma sırası bendeydi ve hızla nefes aldım, "Neyi bildiğin hakkında en ufak bir fikrim bile yok," deyip onu tekrarladım ve devam ettim, "kardeşlerin ve sen benden de delisiniz." Avazım çıktığınca bağırdım, hastanede olmamız bir şeyi değiştirmiyordu. "Üçünüz de ayrı ayrı delisiniz ve beni çıldırtıyorsunuz!"
Kolumu Skyler'dan kurtardım ve çıkışa doğru yürüdüm.
"Aferin tatlım, o lavuğa iyi bir cevap verdin."
Sinirliydim, "Defol git başımdan Cameron!"
"Tamam, tamam. seni seviyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli
Fantastik""O motor kazasında Cameron'la birlikteydik Bell, ona yavaşlamasını haykırdım, beni duyup fren yaptı." Görüntüler gözümün önüne geliyordu. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Cameron yanımda belirdi, rahatlatıcı sesiyle "Ağlama bebeğim, ben buradayım. Bun...