Skyler'a merhaba deyin!
İyi okumalar!
Eğer gerçekten nerede olduğumu bilseydim ve Cameron yanımda olsaydı, kesinlikle kendimi daha güvende hissederdim. Üstümde hala Anessa'nın giysileri vardı ve annemin getirdiği çiçekli elbiselerden çok daha rahattı. Sonra aklıma birden çiçekli elbisem geldi. Nerede olduğunu kesinlikle bilmiyordum. Derin bir iç çektim ve tek bir istikamette yürümeye başladım. Kaldırımdaki taşların sınırına basmamak şartıyla uzun adımlarla fakat buna zıt olarak yavaşça yürüyordum. Ellerimi arkamda birleştirdim. Sokaktan gelen köpek havlamalarına kulak verdim. Havlamalardan başka bir ses yoktu. Sokak bomboştu.
Somurttum, "Cameron!" diye seslendim. Uzun bir süre kulak kesilip, etrafıma bakındım. Cevap gelmeyince yoluma devam ettim. Evden çıkarken birlikte gideceğimizi söylemişti, şimdi neredeydi peki? Beni yalnız bırakmayı çok seviyordu anlaşılan. Bunları boş verip karşıdaki ışıklı tabelası yanan eczaneye baktım. Eczane aklıma tek bir şey getiriyordu; nerede olduğumu öğrenebilirdim. Adımlarımı hızlandırdım ve eczaneye doğru yürümeye başladım.
Tabelaya yaklaştığımda isminin 'Beethoven' olduğunu gördüm. Tabelaya sorgularcasına baktım ve düşündüm. Kim bir eczanenin ismini klasik bir müzik bestecisinin soyadını koyardı ki? Müzik dalı müzikle ilgilenirdi, sağlık ise sağlıkla. Sağlıkla ilgilenen bir işyerinin müzik dalından birinin ismini koyması çok garipti.
4 basamaklı merdiveni çıkarken bunları düşünmeyi bırakmıştım, fakat sonra bunu soracaktım.. Kapıya ulaştığımda, kirlenmiş cama elimi koydum, sonra da yüzümü yaklaştırdım. İçeride oturan birini gördüğümde el yordamıyla kapı kolunu bulmaya çalıştım. Aynı anda da hala içeri bakıyordum.
Kapıya iyice yüklenirken dengemi kaybettim ve kapı açıldı. Tabii kapının açılmasıyla hiçbir yere tutunmayan ben, yere düştüm. Toparlanmaya çalışırken içeriden boğuk bir adamın kahkahası geldi. Ellerimden destek alarak doğruldum, üstümü silkeledikten sonra sesin geldiği yere baktım.
Yaşlı bir amca, en az kendisi kadar yaşlı olan sandalyesinde oturmuş bana bıyık altından gülüyordu. Gülmesini sonlandırdı ve derin ve oldukça sesli bir nefes aldı. Ben bunlara kulak kesilmişken, daha önce de duyduğum ve bana çok tanıdık gelen klasik müzik kulaklarımı doldurdu. Müziğe kulak verirken, ne yaşlı amca ne de ben konuşuyorduk. Bu sırada eşyaları incelemeye başladım. Yerden tavana uzanan büyük cam dolaplar, içinde çoğunlukla beyaz fakat yine de ara sıra renklenen ilaç kutuları. Eczane olduğunu sadece ara sıra belli eden birkaç yer daha.
İncelemeyi bıraktım ve amcaya döndüm. Kafamdakileri toparlamaya çalışırken ilk önce ne diyeceğimi düşünüyordum. "Merhaba, şey, ben kayboldum da burasının neresi olacağını soracaktım. Ayrıca dükkânınızın neden Beethoven'ın isminin olduğunu soracaktım?" Fazla uzun. "Merhaba, burası neresi acaba?" Daha çok uzaydan gelmiş gibi.
Düşünmem fazla uzun sürmüş olacak ki, adam boğazını temizleyip hırıltılı sesiyle soru sorarcasına "Merhaba?" dedi.
Şirin gözükmeye çalışarak, "Merhaba..." dedim. Adama ne diyeceğimi bilemiyordum. Amca, Beyefendi?
"Jake, ismim Jake Brown." İsmini söyleme nezaketinde bulunduğu için ona minnettardım.
"Memnun oldum Bay Brown." dedim yumuşak bir tonda. "Ben buranın hangi cadde olduğunu soracaktım. Erkek arkadaşım beni bırakıp gitti." İçimden Cam'e lanetler okuyordum. Hem birlikte gideceğiz diyordu, hem de beni bırakıp gidiyordu.
"Erkek arkadaşın fazla güvenilir değilmiş anlaşılan." dedi kaşlarını çatarak Bay Jake.
Bunun hakkında daha fazla konuşmak istemedim. Buraya sadece adres sormak için gelmiştim, hayatım hakkında sohbet etmeye değil.
Güldüm, "Hangi caddeydi acaba?" dedim soruma yanıt vermesini umarak.
"W. Boundary Caddesi."
Arkadan gelen bu genç erkeğin sesi oldukça güzeldi. Nerede olduğunu görmek için etrafıma bakındım.
Bay Jake'in arkasındaki eski perdeyi sıyırdı ve, "Buradayım." dedi. Çıktığında üzerini düzeltti ve bana mavi gözleriyle baktı. Hafif yapılı, sarı küt saçlıydı. Dikkatimi vücuduna verdiğimde koyu mavi gömleğinin açık bıraktığı yerde bir dövme fark ettim. Bir şeyin üzerin konmuş kuşu gördüm ve içgüdüsel olarak devamını görmek için sola kaydım. Küçük bir kahkaha attı ve gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Ben ellerimi gözlerime siper etmişken genç adamın kahkahasına yaşlı Jake'de katılmıştı.
Hiçbir şey görmüyordum. Sadece kahkaha seslerini duyuyordum. Gözlerimi açmak istiyordum çünkü sıkılmıştım. "Gömleğinin düğmelerini kapattıysan gözlerimi açabilir miyim?" dedim.
"Hı hı. Açabilirsin." deyince, gözlerimi ellerimden çektim ve görüşümü netleştirmeye çalıştım. İsmini bilmediğim yabancıya bakarken gömleğinin üzerinde olmadığını fark ettim. Utangaçlığımı üzerimden atıp dövmesine baktım. Kalbin üzerine konmuştu dövmesindeki kelebek. Anlamı merak ederken sormamaya karar verdim. Gömleğini koyduğu yere baktı ve tekrar uzanıp gömleğini giydi. Ben de gitmem gerektiğini hatırlayıp, konuştum.
"Teşekkür ederim Bay Jake ve adını bilmediğim yabancı."
Gömleğinin düğmelerini iliklerken gülümsedi. "İsmim Skyler. Ve rica ederim." deyip gülümsedi. Gülümsemesine karşılık verip kapıya yöneldim. Tam gidecekken Bay Jake beni durdurdu.
"Buradan nasıl gideceğini biliyor musun genç bayan?"
Arkamı döndüğümde Skyler'i gözlerini devirirken yakaladım. "Elbette biliyordur dede. Yolu tarif etmeyeceksin değil mi?"
Bay Jake yavaşça arkasına döndü ve, "Hayır Sky, yolu tarif etmeyeceğim, sen götüreceksin." dedi.
Skyler'la ağzımız şaşkınlıkla açılmışken birbirimize baktık. Ardından ben konuştum.
"Bay Jake, bunu gerçekten istemem. Şimdi buradan bir yerden çıkarım ben evime." Bay Jake dilini şaklattı ve Skyler'e bir bakış attı. Skyler hareketlendi ve geldiği yere geri girdi. Ben kaçmak için hazırlanırken Sky geri çıktı. Elindeki arabanın anahtarlarını gördüm ve güldüm. Sonra aklıma bir şey geldi.
Gidecektim, kendimi eve bıraktıracaktım ve bir daha evden dışarı çıkmayacaktım.
Y/N; Beklettiğim için gerçekten üzgünüm ama çoğu kişi vote ve yorum yapmadı. Lütfen, sizden ricam okuduysanız yorum yapıp, vote vermeniz. Bu arada yeni hikayeme hazır olun.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli
Fantasía""O motor kazasında Cameron'la birlikteydik Bell, ona yavaşlamasını haykırdım, beni duyup fren yaptı." Görüntüler gözümün önüne geliyordu. Hıçkırarak ağlamaya başladım. Cameron yanımda belirdi, rahatlatıcı sesiyle "Ağlama bebeğim, ben buradayım. Bun...