1.Bölüm: ''RÜZGÂR UĞULTUSU''

1.6K 38 2
                                    

1.Bölüm: ''RÜZGÂR UĞULTUSU''

GELECEK, EKİM 2016

Ölüm.

Bir bir tadıyor insanlar, teker teker göçüyorlar bu dünyadan. Kimi hasta yatağında son kez bu dünyada nefes alıyor, kimi bir trafik kazasında anlık bir olayla son kez bakıyor bu dünyaya. Son kez görüyor gözler, bu dünyadaki renkleri. Ve dışarıdaki yabancı parmaklar, kapatıyor bakışları da ölmüş olan o gözleri...

Evet, ölüm babamdan sonra sıkça düşündüğüm şeydi. Hatta ölümü istemiş ama buna cesaret edememiştim. Kolay bir şey değildi. Hayattan vazgeçip ruhunuz ölmesi bedensel ölümden daha kolaydı. Ama onu yaşamak daha zordu. İşte bu yüzden istemiştim. Fakat acının son bulmasını istediğim içindi bu istek, sonra ise hayatım başka yöne evrildi. Yine de peşimi bırakmayan ölüm yine beni bulmuştu. Sanırım bu kez kaçışım yoktu.

Herkes gibi bir gün öleceğimi elbette biliyordum. Ama bir günün bu kadar yakın olacağını bilememiştim.

Ölüm.

Tam da şu an burun buruna geldiğim şeydi.

Burası bir gün öleceğini bilmek gibi değildi.

Şimdi burada maruz kaldığım şey yüzünden nefes alamayacak, boğulacaktım. Sonra kalbim duracak ve ben bir daha uyanamayacaktım.

&

GÜNÜMÜZ 2015

Asayra.

Adım bu. Hayat veren.

Adımın anlamına tezat bir kişiliğim vardı. Ya da kendime hayat veren olamamıştım. Fazlaca uyuyan, sadece yeme-içme eylemlerini gerçekleştiren ve çoğunlukla saatlerini bir sahil kenarında, mevsimlerin değişimini hisseden Asayra'ydım. Sanırım babamın ölümüyle hayata tutunacak her şeyimden vazgeçmiştim.

Düşünmeyecektim.

Keza, bir el düşüncelerime sızdı ve onları toza dönüştürürken kalçamda acı hissettim. Sırt üstü yere yapışmamak için avuçlarımdan destek almıştım. Ellerimi taşlı zemine anlık, hızlıca bastırdığımdan avuçlarımın sızlamasına sebep olmuştu. Saçlarım omuzlarımdan geriye düşmüştü. Avuçlarımın içini temizledim ve kafamı kaldırmadan, gözlerimle bana çarpan kişiye, uzanan eline baktım. Gözlerim bir eline bir de yüzüne değdi. Uzatılan eline karşılık vermeden kalktım ve üzerimi silkip, ona ters bakışlar attım. Şu an ona 'hayvan' diye çemkirmek istesem de sessiz kaldım.

Boyu oldukça uzundu, ayağa kalkmama rağmen ona bakmak için boynumu biraz kaldırmam gerekiyordu. Fakat ben gözlerimi kaldırıyordum. Bir süre ben ona kızgın, o bana boş bakışlarla bakarken ellerimi yumruk yaptığımdan, avuçlarımın içi, batan tırnaklarım yüzünden daha fazla sızlıyordu. Sonra hiçbir şey söylemeden arkamı dönüp yürümeye başladım. Sahil kenarına yol almıştım.

Burası sakindi. Tek tük insanlar vardı ama hava kararmaya yüz tutmuş, mavi ışıklarını etrafa yaymış olduğundan, sanırım evlerine çekiliyorlardı. Denize doğru yaklaştım. Tuz kokusunu daha derin soluyordum. Deniz yavaş yavaş lacivert rengine dönüşüyordu. Ta ilerisine, uzağa bakıyordum şimdi.

Ne kadar süre öylece ayakta kaldım, bilmiyorum. Kulaklarımda rüzgârın uğultusuna karışmış dalga sesleri, burnum tuz kokusuna alışmış, gözlerim kısık, rüzgârın sert vurgusunu suratımda hissediyordum. Huzurluydu. Saçlarımı geriye attım ama kısa birkaç saç tellerim, rüzgârdan dolayı yüzüme ara ara tüy dokunuşlarını bırakıyordu. Arkamı dönüp yürümeye başladığımda dizlerimin arka iç kısmı, hareket etmeme bir süre alışamadı. Her zamanki banka oturdum. Etraf iyice ıssızlaşmıştı. Hava daha da serinlemişti. Üstümde sadece kapüşonlu, lacivert eşofman hırkası vardı. Vücudum havanın serinliğinden ürperirken, kollarımı ovalayıp birbirine kavuşturdum. Derin bir nefesi içime çektim. Dalgaların oluştuğu o ilk uçtan, son anına kadar kısık bakan gözlerimle izlemeye başladım.

ASAYRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin