bölüm 3

9 5 0
                                    

"Eve gitmeliyim..." dedim düz bir sesle, "eve gitmeliyiz."

"Burada kalın yavrum birkaç gün," dedi Saadet annem. "Ipıssız evde ne işiniz var."

"Karam eve gitmek istiyor annecim, onun kendi alanına ihtiyacı var." Yerimden kalkıp Saadet annemin yanına geçtim. Sağ elini avuçlarıma aldım, öptüm. "Hem... hem o ıpıssız ev bizim yuvamız. Yuvamıza ihtiyacımız var."

Saadet annem anlayışlı bir şekilde, hafifçe başını salladı. "Peki evladım."

Ayaklandık. Kapıya yürüdük. Karam'ın tasmasını şifonyerden aldım. Pek tasma takma yanlısı olmayan köpek, tasmayı görür görmez ön patilerini kaldırıp karnıma koydu, başını bana doğru uzattı. Tasmasını geçirdim, kendi montumu da giydim. Annem de kabanını aldığında kayınbabam ve kayınvalidemle vedalaşıp evden ayrıldık.

Annem bizi Mecidiyeköy'deki evimizin yokuşunda bıraktı.

"Yavrum, bak, son kez diyorum sana, gel biraz bizde kal. Aklım sende kalacak," dedi annem arabadan inerken.

Yanağına bir öpücük kondurdum. "Anne ben yalnız değilim, bak aslan gibi Karam var," derken arka koltuğa dönüp karamın başını okşadım. "Hem telefon diye bir şey var. Ararsın."

"Eh, sabah kahvaltıya gelirsin madem. Biliyorum sen kendine kahvaltı hazırlamazsın. Kuru tostla tüm günü geçirirsin."

Annemin bu tavrı beni gülümsetti. Fakat çok geçmeden gülüşüm silindi. Hayat öyle garipti; insan, tam her şey çok güzel dediği anda kendini cehennemin içinde bulabiliyor ve artık her şey bitti dediği zamanlarda bile gülümseyebiliyordu.

"Tamam annecim. Bakarız. Hadi dikkatli git."

Annem kolunu boynuma sardı, yanağımdan koklayarak öptü. "Güzel çocuğum benim. Rabbim seni bana bağışladı..."

Hafifçe geri çekildim. Annemin bu sözleri beni biraz burkmuştu ansızın. Sahi neden beni bağışlamıştı da Özge'mizi almıştı?

Hava kararmaya yüz tutmuştu, sokakta evine ulaşmaya çalışan birkaç insan, sokağımızın yaşlı köpeği Cevo, sokağımızın kedilerinden Zilli, Güllü ve Cevriye dışında kimse yoktu. Cevo, Karam'ı görünce ayaklanıp usul usul yaklaştı. Burun buruna koklaşıp kuyruklarını salladılar, sonra Cevo gelip benim önümde durdu, bacaklarımı kokladı, başını yukarı çevirdi, kahverengi tüyleri arasında parlayan bal rengi gözlerini gözlerime dikti, sorar gözler tanımlamasına bu kadar uyacak bir başka bakış görmemiştim daha evvel!

Elimi uzatıp başını sevdim. Saniyeler sonra Cevo, uzun tüylerini sallandıra sallandıra az önceki yerine, kaldırımın üzerine, köşeye koyulmuş kulübesinin önüne yürüdü. Kulübenin içine girmek yerine betona uzanmayı tercih etti bu defa. Başını soğuk, yer yer çatlamış ve dökülmüş, kayırlı betona yasladı. Birkaç saniye içinde uykuya daldı.

Karam ile apartmana giriş yaptığımızda her zamanki gibi tasmasını bıraktım. Merdivenleri üçer beşer çıkmaya başladı. Ben de ardından adımlıyordum.

İkinci kattaki dairemize vardık, kapının deliğine anahtarı yerleştirdiğimde içim bir tuhaf oldu. İçerideydi sanki Özge, en sevdiğim yemeği yapmış, beni bekliyordu...

Kapıyı usulca ittim. İçeriden ne bir tıkırtı, ne bir yemek kokusu geliyordu. Fakat tanıdık, en sevdiğim koku yerli yerindeydi. Özge'nin kokusu; çiçeksi, zarif...

Kokusu her yerdeyken, sevdiğim kadın neredeydi?

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin