18. BÖLÜM

1 0 0
                                    

Yaşamak için bir şeylere tutunmaya muhtaçmış insanoğlu, bunu anladım. Bir daha sevemem diyordum ama Işıl ile aramızda gelişen şey yanıldığımı ispatlıyordu.

O öpüşmenin ardından, ertesi gün, Pazar sabahı arayıp onu yemeğe davet ettim. Bu yemek bir randevu niteliğindeydi.

Akşam onu evinden aldım ve Bağdat Caddesi'ndeki bir restorana gittik.

Ben beyaz bir gömlek ve lacivert bir kot giyinmiştim. Işıl ise krem rengi saten bir bluz ve dar lacivert kot giymişti. Saçlarını doğal haliyle, dalgalı bırakmış. Sadece bir yandan minik bir toka ile tutturmuştu.

Yemek boyunca iki arkadaş gibi havadan sudan konuştuk. Tatlı sipariş ettiğimde o istemedi. Ben kendime tiramisu söyledim.

Kahvelerimizi içerken tatlımı yiyordum. Bir çatal alıp ona uzattım. "Yemeyeyim," dedi gülerek.

"Hadi ama! Bir çatalla kilo almazsın."

Tiramisuyu aldı. "Mmmm... Nefismiş."

"Sana söyledim. Bu tiramisuyu ancak İtalya'da yersin."

"Bir çatal daha alabilir miyim?" dedi gözlerini süzerek.

Kahkaha attım. "Al, hepsi senin olsun. Bir tane daha söyleyeyim mi?"

"Yok yok. Bu ikimize yeter," dedikten sonra bir çatal aldı tatlıdan ve yedi. Sonra bir çatal da bana yedirdi.

Tatlı bitince kahvelerimizin de son yudumunu alıp kalktık.

Otoparka yürürken "Teşekkürler," dedi. "Güzel bir akşam oldu."

"Davetimi kabul ettiğin için ben teşekkür ederim," dedim.

Sessizce yanyana ilerlerken elini usulca tuttum. El ele yürümeye devam ettik. Yüzünde beliren gülümsemeyi görebiliyordum. Bu gülümseme ömrümü vermek istediğim türden bir gülümsemeydi.

"Sahile inelim," dedi ansızın durup.

Güldüm. "Olur."

"Hadi koş..." diye beni çekiştirdiğinde ben de onunla birlikte koşmaya başladım.

Caddeye ulaştığımızda ışıklarda durdu. Baktı ki araba falan gelmiyor, öylece yola atladı.

"Işıl dur!" dedim. O ise salına salına yolu aşıyordu. Hiç acelesi yokmuş gibiydi!

Yönünü bana dönüp geri geri gitmeye başladı. "Bir şey olmaz," dedi ellerini bana uzatarak. "Hadi gelsene." Yolu kolaçan ettim. O an için yol boş olsa da uzaktan beliren araba farları yüreğimi ağzıma getirmişti. Hızla caddeye atladım ve Işıl'a ulaştım. Çok da uzağımızda olmayan bir araba, kornasına uzun uzun basmaya başladı bizi fark edince! Hemen Işıl'ı belinden kavrayıp karşı kaldırıma attım kendimi.

Işıl'ın bu hareketi beni şaşkına çevirmişti doğrusu. Sarhoş değildik. Alkollü hiçbir şey içmemiştik. Fakat Işıl aynen sarhoş gibi davranıyordu!

"Delirdin mi sen?" dedim hafifçe sesimi yükselterek. "Aklını mı kaçırdın?"

Bir adım geri çıktı. Ellerini önünde birleştirdi. "Üzgünüm," derken dudağını sarkıttı. Sonra aniden kollarını havaya kaldırdı ve etrafında dönerek kahkaha atmaya başladı. "Çok mutluyum," diye haykırdı. "Çok mutluyum da ondan..." sonra iki elimi kavradı ve göğsüme yaslandı, "Sanki yıllardır seni beklemişim. Çok mutluyum..."

Ben de onu sardım. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Fakat gülmeyi tercih ettim.

Sarmaş dolaş bir süre yürüdük. "Biliyor musun? Lisedeyken sana aşıktım!" dedi bir anda.

Beni Sen İnandırHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin