1

826 72 12
                                    

Chan arabasını hastanenin girişine park edip koşarak içeriye girmişti.

"Lee ailesi." demişti nefes nefese.

"Lee Minho mu?" diye sormuştu kadın.

"Evet evet o lütfen acele edin." demişti yaşlı gözleri ile.

"3. katta 126 nolu oda." kadının sözleri ile koşarak asansöre ilerlemişti.

Asansörü beklerken binlerce kez küfür yağdırmıştı.

Kata geldiğinde tüm kapı numaralarını okumuş ama bulamamıştı.

"Pardon. 126 nolu oda nerde acaba."

"Hmm siz Lee Minho'nun akrabası mısınız?"

"Evet evet. Oda nerde." demişti dişlerini sıkarak. Neden herkes bu kadar soru soruyordu.

Doktor bir süre gözleri yaşlı onu bekleyen bedeni inceledi.

"Ben de onun odasına gidiyorum. Gelin benimle." demiş ve peşine takmıştı Chan'ı.

Chan gözlerini ceketinin kolu ile silip peşinden ilerlemişti.

"Siz doktoru musunuz? Durumu nasıl? Ailesi nasıl."

Doktor durmuş ve iç çekmişti.

"Beyfendi."

"Chan adım Chan."

"Chan bey, maalesef ki bay ve bayan Lee kaza anında hayatını kaybetti. Minho'nun durumu ağır. Bir de üvey kardeşi Yang Jeongin. Bileği kırık belinde ise ufak bir çatlak var. Durumu diğerlerine göre daha iyi. Kendini iyi koruyabilmiş. Geldiğinden beri hiç konuşmadı. Şok geçirdiğini düşünüyoruz. Tepkisiz bir şekilde bekliyor sadece."

Chan doktorun ilerlemesi ile peşinden gitmişti.

"Bilinci açık ama konuşabilir misiniz emin değilim. Kalça kemiğinde kırık, boynunda çatlaklar var." demiş ve Minho'nun odasının kapısını açmıştı.

Chan karşısında uzanan bedeni görünce kendini taşıyamayacağını düşünmüştü.

Chan ve Minho ilk okul çağlarından beri arkadaşlardı. Aralarındaki arkadaşlık bağları çok uzun zamandır onları bir arada tutuyordu.

Minho Chan için bi kardeşten farksızdı artık.

Chan yavaş adımlarla arkadaşının yanına adımladı ve elini tuttu.

Minho elini yavaşça sıktığında Chan gülümsemişti.

"İyileşeceksin Minho. Güven bana." demiş ve elini sıkmıştı ona yanında olduğunu hissettirmeye çalışarak.

Minho gözlerini zorlukla açarken ağzına taktıkları şeyi indirmişti.

"Hayır tak onu!" diye kızdığından Minho elini tutmuş ve durdurmuştu.

"Jeongin sana emanet. Tek istediğim bu." demişti gözlerinden yaşlar akarken.

Chan maskeyi geri yüzüne yerleştirmişti.

"Söz veriyorum sana iyileşeceksin. Sen ve ben Jeongin'e birlikte bakacağız. Kardeşinin yanında olacaksın." demişti.

Doktorun içeri girmesi ile Chan o tarafa döndü.

"Bu kadar yeterli hasta dinlenmeli." demiş ve onu dışarı çıkartmıştı.

"Bana lütfen açık olun." diyebilmişti Chan.

"Chan bey boynunda çatlaklar var ve kalça kemiği kırık. Değerleri çok çöküşe girdi. Yaşaması bile mucize. Şu an sadece yapay yolla nefes alabiliyor. Sadece iyiye de kötüye de hazırlıklı olun."

Chan dudaklarını birbirine bastırıp başını eğmişti.

"Ben Jeongin'i görebilir miyim o nerde?" demişti Chan.

"Hemen yan odada onun durumu gayet iyi. Belindeki çatlak için ufak bir operasyon geçirdi. Kolunu alçıya aldık. Fakat psikolojisi bitik bir durumda. Bir psikiyatrist hekim ile konuşturmaya çalıştık ama kimse ile konuşmuyor."

Chan Jeongin ile daha önce hiç doğru düzgün iletişim kurmamıştı. Sadece merhaba merhaba bir ilişkileri olmuştu hep belki biraz daha fazla. Jeongin'in biraz asosyal olmasının getirdiği dezavantajı vardı.

Chan onun psikolojisini anlamaya çalışıyordu. Hayaliydi Psikiyatrist olmak. Tıp okuyordu. 4. yılıydı. Minho hep derdi yıllarını boşa harcıyacaksın diye.

Chan bir süre Jeongin'in kapısında beklemiş ve kapıyı açmıştı.

Jeongin kapıyı açtığında başını hafifçe o yöne çevirmişti.

Chan yavaşça yanına adımlamıştı. Karşılarında oturan doktora selam verdi. Yavaşça yanına adımladı.

"Siz kimdiniz." diye sordu doktor ona.

"Ben..." dedi kendini ne diye tanıtacağından emin değildi.

"Ben, abisi sayılırım." demiş ve yanına adımlamıştı.

Jeongin oturduğu sedyede sadece karşısındaki boş duvarı izliyordu.

Sakince yanına adımladı ve sedyeden destek alarak yanına oturdu.

"Jeongin." diyebilmişti sesi titriyordu.

"İyi mi-" sözünü kesen şey Jeongin'in birden ona sıkıca sarılmasıydı.

Jeongin sağlam koluyla sıkıca boynuna sarılmış ve kendine çekmişti.

Chan boynunda hissettiği ıslaklıkla ağladığını anlamıştı.

Chan kolunu ve belini incitmemeye çalışarak ona sarıldığında Jeongin'in ağlaması daha da sesli bir hal almıştı.

Hıçkırıkları odayı doldurduğunda Chan da kendine engel olamamış ve gözyaşlarının akmasına izin vermişti.

"Herkesi kaybettim. Yine." demişti Jeongin hıçkırıkları arasında.

Chan teselli etmeye çalışırken sırtını okşamıştı fakat Jeongin'in titremesi ve canının acıdığını belli eden bir ses çıkarması ile özür dilemişti.

Jeongin yanında yaklaşık yarım saat ağlamıştı. Daha sonrasında ise yorgunluktan bitkin düşerek uyuyakalmıştı.

Chan ne yapacağını düşünmeden edemiyordu. Bir gece önceden Minho ile gülüp eğlenerek konuşmuş planlarından bahsetmişlerdi.

Ertesi gün Minhoyu defalarca aramıştı fakat açan olmayınca endişelenip ailesine ulaşmaya çalışmıştı. Çalan tek telefon Jeongin'in telefonuydu.

Fakat o telefonu da doktorlar açmıştı.

Duydukları ile anında arabasına atlayıp yanlarına gelmişti.







çok az jeongchan var ya ben de bir şey geldi aklıma dedim hyunmin olmaz aaa chanın yazayımmm çok da istiyordum zaten

kurgu basit ama herkesin kalemi farklı olur daha önce jeongchan görmedim bu tarz

brother¿/chanin, jeongchan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin