Buralara uğramayalı neredeyse iki buçuk sene oluyor.
İnanın çok özledim.
Bu yarım kalmış hikâyeyi okuyan, geçtiğimiz bu süre içinde bana mesaj atan ve beni merak eden sizlere bir açıklama borçlu olduğumun farkındayım. Her şeyi anlatmaya en başından başlamak istiyorum.
Sene 2014, 12 yaşındaydım. Kitap okumayı çok seven, hayal dünyası oldukça geniş bir kız çocuğuydum. Bir gün Wattpad'e denk geldim ve maceram o zaman başladı. İlk başlarda sadece okur olarak kullanıcısı olduğum bu platform, yazmaya düşkünlüğümü fark etmeme sebep oldu ve kurgularımı insanlarla paylaşmaya karar verdim. Dediğim gibi çocuktum ve toydum, eminim şu an açıp tekrar okuduğumda tonla hatayla karşılaşacağım hikayeler yazdım. Lakin buna rağmen yazdıklarım yüzlerce hatta binlerce insan tarafından severek karşılandı ve kendimi bambaşka bir evrenin içinde buldum.
İlk kurgum Ölümcül Film'i içindeki gerek kurgu hataları gerek içerdiği yanlış düşünceler yüzünden uzun zaman önce yayından kaldırdım. Bana tarifi mümkün olmayan hisler yaşatan bu hikayeyle çoktan vedalaşmıştık anlayacağınız. Şu an size açıklama yapmak için yeni bölüm eklediğim kurgum Katil ile Oyun, yine birçok eksiklik ve hata içeren bir kurgu ve size hiç söyleyemesem de onunla da yollarımız çoktan ayrılmıştı, sadece vedalaşamamıştık. Ve sanırım o gün, bugün.
Geçtiğimiz senelerde neler yaşadığımdan pek detay veremesem de bahsetmek isterim. 2019-2020 yılları üniversite sınavına hazırlandığım zamandı. Tam bu sıralarda ülke olarak hatta tüm dünya olarak zor günlerden geçtik, pandemi süreci başladı. Virüs, yasaklar, maalesef ölümler ve kayıplar... Tüm bu kaygı dolu günlerde bir şekilde olduğum ana tutunup sınava hazırlanmaya devam ettim. Sınava ilk kez girişimde istediğim bölümü kazandım, istediğim üniversite olmasa da iyi olacağını umarak bir yere yerleştim. Pandemi süreci herkes gibi benim için de çok zorlu geçti. Bu süreçte uyku uyumayı yitirdim, tüm enerjimi kaybettim ve kaygım, stresim en üst seviyeye ulaştı. Sonraki sene eylül ayında, üniversite okumak için İstanbul'a yerleştim. Aksilikler ve zor günler olsa da üniversite hayatımın 1.5 senesini doyasıya yaşadım. Gezdim, dolaştım, gördüm... Birçok hayat tecrübesi edindim. 19 yaşında bir genç olarak zor da olsa başka bir şehirde sıfırdan bir hayat kurdum. Fakat ailemden ve şehrimden çok uzakta olmak beni oldukça zorluyordu, onları sıkça görme şansım olmuyordu. Geçtiğimiz şubat ayının ilk gününde tam da bu sebepten, özlemimi dindirmek adına, İstanbul'a yeniden gelişimden dört ay sonra sevdiklerime sürpriz yaparak şehrime döndüm; Kahramanmaraş'a.
Dört aydır ayrı kaldığım şehrimde sadece dört gece uyuyabildim.
Dördüncü gecemde, gün ışımasına saatler kala hayatımın en kötü anını yaşadım, büyük Maraş depremini. Devasa bir uğultuya saniyeler sonra eşlik eden sallantıyla beraber uyandığımda kendimi korkunç bir kabusta sanmıştım. Çok kez uyanmayı denememe rağmen uyanamadım, gerçekti.
90 saniye.
Hissettiğim korkuyu, yaşadığım şok hissini ve kalbimin en içinde duyduğum acıyı anlatabilecek kelime yok. Ve maalesef ki ne kadar zaman geçerse geçsin bu hislerin hiçbiri geçmeyecek. Hayat hem benim için hem de o koca şehir için 4.17'de durdu ve bir daha akmadı. Ben Kahramanmaraş'ta doğdum, Kahramanmaraş'ta büyüdüm. Her bir köşesinde anım var, bu şehirde çok şey gördüm, yaşadım. O koca şehrin sadece 90 saniyede, tüm anılarımın yanına sevdiğim insanları da alarak yok oluşunu izledim.
Depremin yaşandığı gece kar yağıyordu, inanılmaz bir soğuk vardı ama günlerce hiç üşümedim çünkü canım cayır cayır yanıyordu. O gece hepimiz "İyiler mi?" sorusuyla sevdiklerimizi aradık, bazı telefonlar çaldı bazılarıysa hiç çalmadı. Telefonları çaldıysa iyilerdir ya, diye düşündük. Yanılmıştık. Kaybettiğimiz çoğu insanın telefonu günlerce çaldı ama hiç açan olmadı.
Koca şehir yalnızdı ve ne gelen oldu ne giden. İki depremin arasındaki o koca dokuz saatte kurtarılabilecek belki yüz belki binlerce insanı, yetersizlikler yüzünden kaybettik. İçlerinde sevdiklerimiz de vardı. Depremden sonraki bir hafta ailemle birlikte şehirde kaldık, enkazları ve yardım bekleyen insanları gördük. Hiçbir zaman unutamayacağımız anlara şahit olduk. Gün geçtikte imkanlar kötüleşti, şehir yaşanması zor bir hale geldi ve geçici bir süreliğine şehrimizden ayrıldık.
Şu an bu satırları yazmak bile oldukça zor, yaşadıklarımı ilk defa başka insanlara anlatıyorum ve acılarımız çok taze. Hayat bizler için devam ediyor, devam etmek zorunda ama eskisi gibi değil. Dağılan yaşantımızı toparlamak için elimizden geleni yapıyoruz, inanıyorum ki zor da olsa bir şekilde yeniden yoluna koyacağız.
Gelelim bu satırları yazma sebebime...
Geçirdiğimiz bu zorlu günlerde her şeye yeniden tutunabilmek için bir güce ihtiyacım vardı, bu gücü yazmakta buldum. Geçen sene mayıs ayında aklıma düşen minik bir tohum filizlendi, olgunlaştı ve çiçek açtı. Geçtiğimiz iki ayı aşkın süreçte sabah akşam tek bir düşünceye odaklandım, yeni kurguma. Bugün size bu haberi duyururken hissettiğim heyecanın yıllar öncekinden hiçbir farkı yok, umarım hislerimiz de eskisi gibi karşılıklıdır. Katil ile Oyun'a, Nil'e, Mete'ye ve diğer tüm herkese veda etmenin vakti gelmişti ve geçiyordu. Onları her zaman tatlı bir tebessümle hatırlayacağım.
Sizleri yeni kurguma çağırmanın haklı mutluluğunu yaşamaktayım.
Dilek Feneri.
Profilimde, Elif Çakmak tarafından yazılmış hikayeler kısmında siz değerli okurlarını bekliyor olacak.
Eğer hâlâ burada benimleyseniz, iyi ki varsınız.
Tüm sevgilerimle,
ElifDİLEK FENERİ TANITIM
Altı yıl önce, denizin kıyısından usulca gökyüzüne doğru süzülen bir dilek fenerinin yıldızlara karışmasıyla iki yabancının yolu kesişir, o an evren dokunuşunu yapar, birinin dileği kabul olur: Aşk.
"Her aşk romanı güzel bitmezdi ve aşk, acı ile gelirdi.""
Dilek fenerinin ışığı yıldızlara ulaştığında söner; aşk, iki yabancıyı acı bir ayrılığa sürükler ve sonunda kırık bir kalp bırakır.
Altı sene sonra yıldızlar, yarım bırakılan hikâyeyi tamamlamak için bir araya gelir, tanıdık iki yabancının karşılaşmasına şahitlik ederlerken içlerinden biri usulca kayar. Bu sefer kimse dilek dilemez, tek bir dilek önceden kayan yüzlerce yıldıza defalarca fısıldanmıştır.
O dilek yeniden gerçekliğini yaratacaktır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katil ile Oyun
Misterio / Suspensoİnternet üzerinden, çevrimiçi oynanan, gerçek cinayet, vaka ve katilerden esinlenerek hazırlanmış bir korku oyunu. Bir arkadaş grubu bu çevrimiçi oyunu ikindi vakitlerinde merak amaçlı oynarken, oyunun gerçekçiliği yüzünden kapatmak isterler. Nil, g...