(P'O)5

247 47 134
                                    

oy ve yorum 🧡
•••

"Öptü ya beni. Duyuyor musun? JEONGİN TEPKİ VER!"

Mavi kazaklı çocuğun yakasını tutup sallamaya başladım. Birkaç saniyeden sonra karşımda ki çocuğun çekik gözlerinin olmadığını hatta direk Jeongin olmadığını fark etmiştim.

Hadi canım.

"Deli misin nesin be! Çek ellerini."

Yakalarını bırakıp bir adım geriledim. O da üstünü düzetmiş söylene söylene arkasına bakarak koşmuştu. Korkutmuştum sanırım. Ama kazakları aynı renkti ne yapabilir- lan o zaman bu Jeongin nerede?

Sağıma soluma arkama ve yanıma baktım. Koskoca caddede resmen tek kalmıştım. Daha doğrusu bir sürü kişi vardı hatta bazısı bana çarpıyordu ancak tanıdığım biri yoktu.

Ah... Cidden. Sanırım o herife söverken bu maviye takılıp onu takip etmiştim. Durum buysa şu an tek bir açıklama vardı.

Kaybolmuştum.

Muhteşem.

Deri ceketimin cebinden telefonumu çıkardım ve amcamı aradım. Şu durumda Chan'ı aramam daha mantıklıydı ama sanırım krizi fırsata çevirmek istemişti canım. "Alo amca. Nasılsın özledin mi beni ah evet biliyorum hemde çok acaba kredi kartımı güncelleyip güncellemediğini sorabilir miyim?"

"Çilli bela. Hem gittiğini söylemiyorsun hemde para istiyorsun. Her neyse. Neyse ki Rory söylemişti. Güncelledim evet kullanabilirsin. Bu arada oralar na-"

Telefonu kapatıp geri cebime koydum. İstediğim bilgiyi almıştım. Gerisine ihtiyacım yoktu. Bu yüzden caddede ilerledim sakince. Gözüme deklarasyon malzemeleri çarpıyordu ancak hepsinin zevksiz ve sıkıcı olduğu barizdi. Koreliler ve şu garip tatlı merakları yüzünden zevkli bir şey yoktu ortada. Hepsi soluk renklerdi. Nerede kırmızı? Nerede siyah? Nerede- a burada.

Gördüğüm dükkanlar kıkırdayıp oraya doğru koştum. İnsanlar çarptığım için küfür ediyordu ama pekte umrumda sayılmazdı açıkçası. Sonuç olarak istediğim şeyi bulmuştum.

Dükkanın kapısını hızlıca açıp sert bir şekilde kapattım. Beklediğim gibi kapıda asılı olan sesli şeyler delirmiş gibi hareket etmiş ortama tiz bir ses bırakmıştı. Güldüm. Çok güzellerdi. Yapay tombul kuş sağa sola oynuyor ciyaklayıp duruyordu. "Bayım! Burası bir antika dükkanı. Burada böyle pervasız davranamazsınız."

Kahverengi saçlarını eski stil bağlamış olan kızı görünce tekrar güldüm. Üstü de eskiydi. Resmen 1900 yıllarının havasıyla doluydu buralar. Hatta sadece Kore kültürü değil. Her kültürden eski renkli şeyler vardı. Bazıları ise mordern olmasına rağmen eskitmeydi. Aşırı iyiydi lan burası.

"Çatı katında bir odam var." Hızla kızın yanına gelip ellerini tuttum. "Burada ki her şeyi istiyorum!"

"N-ne? Ama-"

"Ne kadar da deli dolu bir çocuk." Arkadan gelen yaşlı kadın sesiyle kızın ellerini bırakıp oraya doğru yürüdüm. Beyaz saçlı ama yaşlı demeye bin şahit bir kadın elindeki bezle masaları siliyordu. İçinden bir ses buranın sahibi olduğunu söylese de neden temizlik yaptığını anlayamamıştım. "Ancak hepsini satamayız küçüğüm. Yine de oda yeniliyorsun sanırım. Bodrum katında ki oda örneklerimize bakmak ister- ah indi bile aşağıya."

İkişer ikişer Bodrum'a indim. Teyzenin dediği gibi oda örnekleri vardı burada. Dört köşeye yatakta dahil olmak üzere oda döşenmişti resmen. "TANRIM AKLIMI KAÇIRACAĞIM!"

"Ah bence çoktan kaçırmışsın oğluşum "

Doğru tespite güldüm ve koşmaya başladım. Baya genişti burası. En sonunda kırmızı yatağa zıpladım ve bir süre durdum. Bu sırada genç kadın bana bağırıyordu. Ah. Sinir bozucu. Neden sesi bu kadar yüksek?

Payoff •Changlix•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin