Bölüm 10
Bölüm Adı : BERKAY'IN ÇIRPINIŞLARI
Bölüm Şarkısı : Tuğba Yurt ft. Doğukan Manço - Sakin OL
Medya: Sergio Carjaval - Berkay
&&&
BERKAY'DAN
"Hayır, hayır, hayır." diyen Mert'e gözlerimi devirerek baktım. Bizim boşboğaz Emremiz susmayıp "Evet, seni 3 hayırla uğurluyoruz Mertcim." demişti. Mert gözlerini kısarak Emre'ye bakıyordu. Arada ki gerilimi dağıtmak amacıyla "Yeter çocuklar artık geri dönüşü yok." dedim. Beşimiz bir arabadaydık. Arabayı Çağlar sürüyordu. Yanında ben arkada ise Emre, Mert ve Baran vardı. Ve burada olmamızın tek sebebi annemdi. Neymiş efendim Suna Teyze'nin (Mert'in annesi) doğum günü için kızlardan yardım istemişte. Biz çok zevksizmişiz de. Kadınların zevklerinden anlamazmışız da falan filan işte. "Abi anlamıyorum bu benim annemin doğum günü kızlardan niye yardım alıyoruz." dedi Mert. Onun derdi Özge'yle karşı karşıya gelmemekti. O gün karaoke de Metelerle beraber oturmalarına sinirlenmişti. Aslında grupça sinirlenmiştik. Fakat kızları kıskandığımızdan değil yani yanlış anlamayın canım hahaha biz onları kıskancaz hahahah. Sadece Mete'yle oturmalarına sinirlenmiştik. Belki de Mete'nin yanına kimsenin oturmasını istemiyoruz. Ondan yani
-Abi sakin ol. Biz zaten kızları kıskandığınızı anlamamıştık. dedi iç sese.
Dimi yani ben Sena'yı niye kıskanıyım ki. Tamam güzel olabilir birazcıkta tatlı belki biraz da amann her neyse işte.
Mert'e dönmeden "Tamam abi sakin ol biraz. Annemin kesin emri karşı geleceksin annem durumu anlatırken söyleyecektin bunları." dedim. Mert gözlerini kısarak baktı. Emre gülerek "Tabi götün yemedi Derya Sultan'a karşı gelmeye" dedi. Mert bakışlarını benden çekti ve Emre'nin üstüne atladı. "Kimin götü yemiyormuş görcez şimdi." diyerek. Baran'da cool bir boy olarak ikisinin ensesine yapıştırdı. "Bir daha sizi yan yana oturtanı ağır sikerim yani öyle böyle değil." dedi ve gözlerini kısarak "Uslu durun sıçmıyım ağzınıza."dedi ve ağırlığını ortaya koydu. Emre kollarını göğsünde birleştirerek götünü Mert'e döndü. Mert ise onu hiç takmayarak telefonuna gömüldü. Araba sürmekte olan Çağlar ilk defa ağzını açarak. "Hem niye bu kadar abartıyorsunuz ki. Ne güzel işte kızları parmağımızda oynatırız. Eğlenmeye bakın." dedi.
Yazar'dan Çağlar'a ithafen "Bakalım siz mi kızları parmağınızda oynatıyorsunuz yoksa kızlar sizi mi görcez Çaylaycım." bitch smile :)
Kısa bir yolculuğun ardından annemin bize verdiği adrese gelmiştik. Küçük ve şirin bir kafeydi ve kızlar bizi burada bekliyorlardı. Arabayı park ettikten sonra kafeden içeri girdik. Etrafta göz gezdirirken Sena'yla göz göze geldik. Beni farkedince kızlara bir şeyler söyledi hepsi bu tarafa döndü. Çocuklarla o tarafa doğru yürümeye başladık. Diğer masalardan sandalye çekip oturduk. 10 kişi bir masada maşallah. Kısa bir selamlaşma faslından sonra ilk konuşan Özge oldu. "Pekala şimdi ne yapıyoruz?" diye sordu. Mert geldiğinden beri Özge'ye bakmamıştı ÖZge'de pek takmıyordu. Emre Hilal'i keserken bizim sessiz Çağlar'ımızda Doğa'yla muhabbeti kurmuştu. Ben mi? Bende Sena'ya bakıyorum ama abi bir kez göz göze geldik ondan sonra bir daha bakmadı. Acaba sevdiği var mı? Bunu sonra düşünmek üzere rafa kaldırıyor ve Özge'nin sorusunu cevaplıyorum. "Hepimiz iki kişilik gruplara ayrılalım..." herkes kafasıyla onaylayınca "Evet kim kiminle beraber?" dediğimde Hilal ve Emre aynı anda el kaldırdı. Doğa'yla ile Çağlar grup olunca Baran ile de Öznur oldu. Bende Sena'yı kaptım. Ahaha yani işte Sena'yı seçtim yani Özge'yle Mert yalnız kalsın diye işte neyse...
Kafe'den çıkmadan önce herkese bir görev vermiştik. Emre ile Hilal pastayı ayarlarken, Çağlar ile Doğa ise annemin ayırdığı birkaç mekanı gezip en idealini seçeceklerdi. Baran ve Öznur Suna Teyze'yle vakşt geçirceklerdi. Mert ve Özge ise yani iki suratsızımız halledebilirlerse mekana süslemek için malzeme ve müzik kısmıyla ilgilenceklerdi. Herkes meşgul olduğu için Mert haricinde herkesin hediyesini biz alacaktık. Onların adına bu yüzden güzel bir avm'ye gitmeye karar verdik. Arabadan indiğimizde avmeye giriş yaptık. Sena'ya baktığımda telefonuyla uğraşıyor ve gülüyordu. Gözlerimi kısıp ona baktığımda "Bence önüne bakmalısın." kaşlarını çatıp bana döndüğünde konuşmaya devam ettim. "Düşürsen tutmam." diyip dudaklarımı büzdüm ve ellerimi iki yanda açtım. "Çok da umrumdaydı ya" diyerek gözlerini devirdi. Omuz silkip yan yana ilerlerken işe yarar bir mağaza arıyordum. Bir gözümde Sena'daydı. Ve tam bu sırada Sena'nın ayağı takıldı tam düşeceği sırada belinden yakaladım ve kendüme çektim. Ve şimdi bal rengi gözlerşne bakıyordum. Çok yakın... Bu sırada Sena anın şaşkınlığından kurtulmuş beni itmişti. Sırıtarak başımı sağa doğru hafifçe eğdim. "Allah'ın sopası yok." dediğimde sinirle gözlerini kapattı ve bacağıma tekme attı. Acıyla inleyerek bacağımı tuttum. "Kızım sen manyak mısın?"
"Benle sakın dalga geçme." dedi. Abi bu kız iki gün önce tatlı bir şeydi ne olmuş buna ya. Bu sırada kolumda hissettim acıyla Sena'ya döndüm. Kolumu cimciklemişti. Sonra manyak diyince ben suçlu oluyorum. "Öyle bön bön bakma hadi şu mağazaya girelim." o önde ben arkada ilerliyordum. Sabır dilenircesine yukarı baktım.
Bilmem kaçıncı mağazadan çıkınca Sena'ya bakabildiğim kadar kötü bakmaya başladım. Elletim dolmuştu ama kız hayla bir şeyler alıyordu. Hadi hediyelere geçtim onları zaten almamız gerekiyor kendine niye bir şey alıyorsun. Başka bir mağaza ilerlemekte olan Sena'yı kolundan yakaladım. Bir kolunda ki elime bir de bana bakarak sikici bakışlar atan Sena'yı umursamayarak şurdan bir kafe var biraz oturabilir miyiz? " dedim
-Abicim sen biraz inceldin mi? Diyen iç sese kafa göz daldım.
-Karşımda ki kız bana sikici bakışlar atarken ayrıca bu kız Sena'ysa kusura bakma ama kızın bir bakışı var yerin dibine giriyorum.
-Acıdım cınım ysss.
İç sesimle muhabbetimi kesip ne zaman geldiğimi anlamadığım kafede boş bir masa bulup oturduk. Yanımıza gelen erkek garson Sena'ya gülümseyerek bri menü uzattı. Sena garsona gülerek bakıp bana döndüpünde artık suratımda nasıl bir ifade varsa 'Hayırdır?' bakışı attı. Bende 'Yok canım bir şey yok siz flörtleşin ben yokmuşum gibi' bakışından attım. Tabi anladıysa. Kaşlarını çattı ve menüye döndü. Sena garsona "Ben bir Kola ve bir dilim Çikolatalı pasta." dedikten sonra bende aynısından diyerek garsonu yolladım.
10 dakika sonra
"Ya inanmıyorum Berkay sana ya şu halime bak. " diyerek cırlayan Sena'ya gözlerimi devirdim." Abartma Sena azcık kola dökülmesine bu kadar cırlanmaz." dedim. Bence abartıyordu ne yani garsonun ona olan bakışlarından rahatsız olup garsona yumruk attığımda masanın sallanıp üstündeki kola dolu bardağın Sena'nın üstüne dökülebileceğini nerden bilebilirdim ki. Ben masumum. "Ya hen sen neden garsona yumruk attın ki durup dururken?" dedi. Durup dururken değildi. Garson bacağına bakıyordu be. diyemedim. "Bana ters ters bakıyordu gıcığıma gitti işte." Sena sinirle ayaklarını yere vurdu. "Ya benim suçum neydi anlamıyorum ki." artık mızmızlanmalarına dayanamayarak kolundan tuttum. "Ne yapıyorsun ya?!" diye cırlayan Sena'ya suratımı buruşturarak "Şurda bir mağaza var gidelimde üstüne bir şeyler al böyle kolalı kolalı mı gezmek istiyorsun." diyince sanırım bana hak verdi ve sustu. Mağzadan içeri girdik. Bir erkek görevli bize yardım etmeye başladı.
Abi yine mi erkek ya yine mi erkek.
Altına bir şort üstüne bir badi alıp kabine girdi. Arkasından melül melül bakan görevliye gidip "İstersen ayarlıyım?" dedim. Bana döndü "Abi ciddi misin?" dedi.
He he ciddiyim abicim diyerek kafayı gömdüm buna. Yere düşüp burnunu tutarken "Siktir git lan bir kız görevli yolla." dedim. Yerinden aceleyle kalkıp uzaklaşırken Sena'da kabinden çılıyordu en yakınımda ki reyona gidip kıyafet bakarken Sena'nın sesini duydum. "Ne yapıyorsun Berkay?"
Ne yaptığım açıkca belli değil mi. Önümde ki reyona baktığımda içimden bir 'Siktir' çektim.
Elime pembe sütyeni alıp "Şey ıhm - eğer sana sütyen bakıyorum dersem ağzıma sıçar. Kendime bakıyorum dersen beni gay sanar neyse allah kerim diyerek açtım apzımı yumdum gözümü- Suna Teyze'ye hediye bakıyorum." dedim. Lan ben ne dedim. Sena bir elimde ki pembe sütyene bir bana baktı kafasını iki yana salladı. Bu sırada yanımda ki yaşlı teyze elimde ki sütyeni görünce durumu yanlış anladı sanırım. Çünkü elimde ki bastonu kafamda kırdı. Evet kafamda baston kırdı.
Allahım bu hangi günahın bedeli.
"Alıyor musun üstündekileri?" kafasını evet anlamında salladı. Elimde ki kasadan aldığım poşeti uzatıp buna kirli kıyafetlerini koy ben hallederim ödemesini. İtiraz edecek gibi olsa da bakışlarımla sustu ve gitti. Bende kasaya gidip ödemeyi yapıp geri dönerken evet bir 'Siktir' daha. Karşımda bana rakıntılı - iyi bir şekilde ayrılmadığım- eski sevgilim duruyordu. Tam benim tarafıma döndüğü zaman yere yattım. Doğru okudunuz yere yattım. Ona görünmemek için sürünerek kabinlerin oraya süründüm. Etrafda beni farkeden çalışanlar bana 'Ne yapıyor bu yakışıklı' şeklinde bakıyordu. Belkide yakışıklı yerine de mal da diyebilirler. Gitti karizma. Ama ne yapayım abi karşımda beni gördüğü yerde öldürmek isteyen bir eski sevgili var. Ben böyle yerle aşk yaşaya yaşaya sürünürken. Birine çarptım. Daha doprusu birinin ayağı burnuma çarptı. Kafamı yavaşça yukarı kaldırdığımda Sena'yla göz göze geldik. Bana sırıtarak bakıyordu. "Canım ya ayaklarıma kapanmana gerek yoktu ben seni her şekilde affederdim ya. Eğer gülerek söylemeseydi ciddi söylediğini düşüncektim. Dalga geçiyordu ama dalga geçilmiyecek gibi değil ki benim gibi karizma yerlerde sürünüyor."Tamam asma suratını yerle evlenmek istiyorsan ayarlabilirim. " dedi. Yavaşça ayağa kalktım çevreyi kontrol edip" Kızım bir ciddi dur eski sevgilim burda. Kısaca beni gördüğü yerde öldürmek iateyen eski sevgilim. " Sena etrafa baktığında şu mu dedi. Gösterdiği yere baktığımda buraya doğru geliyordu. Beni görmemişti ama her an görebilirdi. Sena'yı kolından tuttum ve kabine soktum." Ya bırak. Ya sen ne salak bir şeysin ya nedir benim senden çektiğim" diyerek cırladığında ağzını kapattım. "Kız sus duyacak şimdi bizi."ilk başta sustu sonra ise elimi ısırdı. Sinirle gözlerine baktım." Niye beni de sokuyorsun buraya ya küçücük kabin zaten." küçücük kabin olduğu doğruydu. Bunu yeni farketmiştim. Sena'yla yakındık. Baya yakındık. Yani öyle böyle değil.
Anladık yakınsınız.
Gözlerine baktığımda o da bana bakıyordu. Bir an gözlerim dudaklarına kaydı ve yaklaşmaya başladım. Ve tam bu sırada acıyla inleyerek yere yattım. Şeyime tekme atmıştı. Kimse duymasın diyerek dişlerimi sıkarak bu acının geçmesini bekledim.5 dakika sonra
SENA'DAN
Berkay'ın acısı geçmişti. Zaten o kadar sert vurmamıştım mal abartıyordu.
İlerde çocuklarınız olmuyordu canım az kalsın.
Sen sus iç ses her şeye karışma.
Ama seni öpüyordu canım mucuk mucuk yani.
Bu konuyu evde açılmak üzere kapatıyorum canım.
"Bence artık çıkalım gitmiştir." dedim kafasını sallayıp beraber çıktık. Tam adımı atmıştım ki Berkay kolumdan tutup bir masanın altına soktu. "Gene ne oluyor?" diye fısıldadım. Niye fısıldıyorsam. Bugün de ne aksiyon ama.
Berkay masanın altında bir kızın ayakkabılarını gösterdi. Sanırım bu oydu. Tam Berkay'a bir şey diyordum ki Berkay kızın sesini duyunca başını burnuma çarptı. İkimizde acıyla inlerken artık çocukta ne kafa varsa resmen çıt sesini duydum. "Özür dilerim." diyerek elini burnuma bakmak için uzatınca bir anda değmesiyle acıdan yerimde sıçradım ve kafamı masaya vurdum. Evet yok mu bana bir alkış. Sinirli gözlerimi Berkay'a diktim.
Şimdi bitirdim seni Berkay...&&&
Boom.
Ben eğlenerek yazdım umarım siz de eğlenerek okumuşsunuzdur. Aslında bölüm yazmak istiyorum fakat ilham perilerim çok uğramıyor.
Neyse bu bölüm Senaşkım bestime ithaf ediyorum. Bu bölüm ona özeldi. Seni seviyorum best umarım beğenmişsindir.
Ve yazım hataları varsa mazur görün telefondan yazdığım için hatalı kelimeleri göremiyorum.
Evvet...
Yorum ve oylarınızı bekliyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELALI TAYFA
Humorİstanbul'un Belalı Kız Tayfasıyla tanışmaya hazır mısınız? Özge, Sena, Doğa, Öznur ve Hilal'in çapkınlıkları, manyaklıkları, eğlencesiyle tanışmaya hazır olun. Onlar sadece Ailelerinin yanında hanımefendiler... İstanbul'un Belalı Tayfasıyla tanışın...