18

353 65 16
                                    

Akşam olalı kaç saat olmuştu bilmiyordum fakat ben oturduğum iskeleden hiç ayrılmamıştım, sabahtan beri burada oturmuş denizi izliyordum, düşünüyordum.

Telefonum da çalmıştı en az bin kez fakat ona da bakmadım, kimseyle konuşmak istemiyordum.

"Aptalsın yang jeongin."

Kendi kendime mırıldandım, kendi gerçeklerimi yüzüme vuruyordum şimdi.

"Hislerini anlayamayacak kadar aptalsın."

Dolu gözlerimi kapatarak sırtımı geriye yaslayarak iskeleye yattım yavaşça, gözlerimle çıkan yıldızları takip etmeye başladım.

"Seni seveni üzecek kadar aptalsın."

----

Yavaş adımlarla asansörden çıkarken odamızın olduğu kapıya gelerek cebimdeki kartı çıkardım. Ama elim kapıya doğru gitmiyordu, içeriye girip hyunjin'i görmeye cesaretim var mıydı bilmiyordum.

Kapıda beklediğim on dakika sonunda kartı okutarak elimi kapı koluna doladım, yavaşça indirerek kapıyı açarken yutkunarak içeriye girdim.

Karanlık odada adımlar atarak koridoru geçtiğimde yatağın olduğu yere geldim fakat hyunjin'i bulamadım, sanırım minho ile beraber kalmıştı bu gece.

Sıkıntılı bir nefes verdim ve yatağın üstüne oturdum, canım iyice sıkılmıştı şimdi. Yatıp uyumaktan başka çarem olmadığını anladığımda üstümü değiştirmek yataktan kalkmıştım ki telefonum titremeye başlamıştı. Artık açmam gerektiğini bildiğimden cebimden çıkardım ve garam yazısına bakarak açıp kulağıma koydum.

"Şükürler olsun jeongin neredeydin?"

"Odaya geldim şimdi, endişelendirdiğim için kusura bakmayın."

"Sana ulaştık ya şükür, ama hâlâ hyunjin ortada yok."

"Nasıl?"

"Senin peşinden kalktı gitti bir daha haber alamadık."

Dediğiyle kaşlarım hızlıca çatılırken kaşlarımı çatarak balkona attım kendimi.

"Sizinle değil mi yani?"

"Hiçbirimizin yanında değil jeongin."

"Siktir ya."

"Ne konuştunuz bilmiyorum ama, kimseyi tanımadığı otelde kimin yanında kalır bilmiyorum."

"Tamam kapat garam"

"Ne yapacaksın beraber gidelim-"

"Ben size haber veririm endişelenmeyin."

Telefonu garam'ın yüzüne kapatıp cebime atarken gerisingeri odadan çıktım ve asansöre bindim. Kırılıp gitmesi benim suçumsa bulması gereken de bendim..

Otelin girişine gelirken ilk önce bar ve büfe taraflarına baktım, ama garsonlardan başka kimse yoktu geç olduğundan.

Oradan çıkarak lobiye geldim, hyunjin'i tarif ettim fakat onların da görmediğine dair konuşmalarını duyduktan sonra sahile çıktım. Burada olamazdı çünkü ben bütün gün buradaydım, ve zaten benim yanımda durmak istemeyeceğinin gayet de farkındaydım.

"Neredesin ya?"

Bir yandan da açmayacağını bilerek aramaya başladım. Telesekreterin sesini binden fazla kez duymak sinirlerimi iyice bozarken sabahtan akşama kadar oturduğum iskeleye geri geldim.

Hyunjin'in bir yerlerde oturup içtiğine emindim, mesajımı ya da aramalarımı bir zaman göreceğine de emindim. Bu yüzden mesaj atmaya karar verdim, ses kaydını açarak derin bir nefes verdim.

Jeongin
*Ses kaydı*
"Hangi cehennemdesin bilmiyorum, saatlerdir seni arıyorum ama yer yarıldı da içine girdin sanki. Bütün oteli aradım, herkese sordum yoksun ortada. Kırdım seni biliyorum, iğrenç bir herif olduğumu da biliyorum ama korktum hyunjin. Bu zamana kadar hep işimle ilgilenmişken birini sevmeye başlamaktan korktum, birine bağlanmak beni korkuttu. Aptalın teki olduğumu ve seni çok kırdığımı biliyorum ama lütfen her neredeysen çık ortaya tamam mı? Biliyorum bir yerlerde içip saatlerini öldürdüğünü ama ben seni girdiğin yerden çıkarıp ağzını burnunu kırmadan çık ortaya."

Jeongin
*Ses kaydı*
"Hem sana karşı bu kadar öfke dolu olup aynı zamanda da.. nasıl deli gibi sevebiliyorum bilmiyorum. Hislerimi hep geri plana attım, hiç oturup düşünmedim ama biliyorum hyunjin.. senin hislerinin karşılığı var bende. Yarın sabaha kadar gel olur mu? İyi geceler."

Ses kaydını bitirdikten sonra ellerimi yüzüme kapatıp yüzümü sıvazlarken sıkıntılı bir nefes verdim ve oturduğum yerden kalktım.

Odama gidip uyuyacak ve ertesi gün hyunjin'in benimle dalga geçmeleriyle uğraşacaktım.

Böyle olmalıydı..

collaboration || hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin