ep.9, dükkan

29 5 2
                                    

Bu bölümün TMI'ı da şöyle..

Bu kurgunun yb günü çarşamba olarak planladım.

_________

First and Last Tear

ep.9

Dükkan

__________

Şirkete gitmemin üstünden bir hafta geçmişti. Bu bir
hafta içinde birkaç garip olay dışında bir şey olmamış, kendimi atölyeye kapatmıştım. En kısa zamanda para kazanmak istiyordum. Ananemden her hafta para almak her geçen hafta daha çok utandırıyordu.

Birkaç garip olay oldu dedim değil mi? Başından başlayarak anlatayım o zaman.

Chris’e hediyesini verdikten sonra biraz daha oturup konuşmuştuk. Ona planladığım işimden bahsetmiştim. Bana destek çıkmış, yapabileceği bir şey olup olmadığını sormuştu. Ona sadece manevi desteğin yeterli olduğunu söylesem de sürekli iş teklifi gibi şeylerden de yardımcı olabileceğini söylemişti. Veya kamera karşısında takıp gösterebileceğinden. Bunlar güzel tekliflerdi, benim için içten bir şekilde bir şey yapmak istediğini anlamıştım ama kendi kendime yükselmek istiyordum.

Bir süre tekliflerini reddetim ama sonrasında dayanamayıp diğerlerini de görmek istediğimi söyleyip konuyu kapattım. O da daha fazla zorlamadan beni başka bir odaya götürdü. Geldiğimizde gördüğüm manzara garip hissettirmişti beni. Hepsi yakında olacak bir şov için Maniac’ın kareografisini tekrar ediyorlardı. Eski bir şarkılarıydı ama hala daha etkisini koruyordu.

Bizi gördükten sonra çalışmaya ara verip selam verdiler. Terli olmalarını umursamadan hepsiyle sarıldım sıkıca. Hatta Jisung ile sarıldığımızda sağa sola sallanmaktan dozu kaçırmış olabilirdik. Ama kendisi dışarı çoğunlukla pozitif yanını göstermeye çalışan biri olduğu için biraz fazlaca özendiğim biriydi ve onunla böyle sarılabilmek beni mutlu etmişti.

Onunla sarılmam bittikten sonra bana “Nur noona!” diye bağırarak sarılan bebek ekmekle sarılmıştım. Eski bir reklamdaki kadın gibi ‘Bana teyze dediler’ mooduna bürünmemek için uğraşmıştım sarılırken. Sonuçta elli ikinin yarısıydım ben, Seungmin’e göre oldukça yaşlı yani.

Diğerleri ile de sarıldıktan sonra odanın köşesindeki L koltuğa oturduk beraber. Ben bu sefer Hyunjin’in ve Jeongin’in arasına oturmuştum. O an garipsediğim ilk şey oldu mesela. Bana çok farklı davranıyorlardı. Yani ekranda gördüğüm çocuklardan çok çok daha iyi ve ilgililerdi.  Mesela Jeongin başını omzuma yaslamış sarılıyordu bana. Diğerleri de aşırı kibarlardı. Ayrıca bazen Minho’nun bakışlarını ben ve Chris üzerinde gidip geldiğini, bir şeyler düşündüğünü fark etmiştim.

Bir süre öyle oturup konuştuk. Onlara anlatamayacakları şeylerden sormadım hiç. Havadan, sudan, neler yaptığımızdan konuştuk bol bol. En çok da ben konuştum farkında olmadan. Neler yaptığımı, yapmak istediğimi, aklıma gelen komik anılarımı anlatmıştım sürekli. Kaybettiğimi sandığım konuşma hevesim geri gelmişti bir anda. Ancak ayrılıp otobüse bindiğimde anlamıştım çenemin ağrıdığını.

Ayrılmaya yakın da hediyelerini verdim tek tek. Hepsinin yüz ifadelerini izlemek çok eğlenceliydi. O anları çekmek istesem de yapmamıştım ayıp olur diye. O kadar farklı duygular hissetmiştim ki izlerken… Önce şaşırmışlardı sonra gözleri büyümüş ve beğendiklerine dair bir çok şey söylemişlerdi.  Hyunjin ve Minho saçlarına takmış, diğerleri de bileklerine dolamışlardı. Onlar bağlarken ben de renklerin ve küçük süslerin benim için ne anlama geldiğini anlatmış, neden onları seçtiğimi söylemiştim.

first and last tear | bang chanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin