ep.19, çekim

4 3 0
                                    

“Ay anane, iyi ki dinlemişim kız seni. Nasıl da güzel oldu saçlarım ya.”

Ananemle beraber salonda oturuyor televizyon izliyorduk şimdi. Ya da izlemeye çalışıyorduk çünkü ben ikide bir saçlarım çok güzel oldu ya diye konuşuyordum. Ananem başta evet çok güzel oldu gibi cevaplar verse de ben susmayınca beni kendi halime bırakmaya karar vermişti.

“Chan oğluşumun haberi var mı bundan?”

Gözlerimi diktiğim duvardan ayırmayarak başımı salladım. Açıkcası aklıma gelmişti ama nasıl yapsam daha iyi olacak bilememiştim. Direkt mesaj atıp ‘Hey Channie saçlarımı boyattım nasıl olmuş?’ diye mi sormalıydım yoksa daha başka şekilde mi yapmalıydım emin değildim. Aslında böyle düşünmem garipti çünkü o bana kafasına estiği gibi yazıyordu.

Ben duvarı izleyip nasıl yapsam diye düşünürken yan taraftan bir flaş sesi gelmesi ile o tarafa döndüm. “Bence güzel çıktın. Bunu at oğluşuma.”

Ananem telefonu bana uzattığında çektiği fotoğrafa baktım. Koltukta dizlerimi kendime çekmiş karşıya bakıyordum ama saçımın çoğu yüzümü kapatıyordu. Bu sayede çok sevmediğim yan profilim fazla belli olmuyordu. Tabi giydiğim ayıcıklı pijama biraz fazla dikkat çekiyordu. Bu yüzden bakanın ilk olarak ayıcıklara odaklanacağından emindim.

“Tamam bunu atacağım.”

Fotoğrafı kendime gönderdikten sonra Chan ile olan sohbetime girdim ve ona gönderdim. Acaba tepkisi ne olacak diye sohbetten çıkmadan beklemeye başladım. Chan genelde mesajlarıma kısa zamanda dönerdi. O yüzden ekranı kapatmaya gerek kalmazdı.

Ama bu sefer öyle olmadı. Normalde maksimum beş dakika içinde dönen Chan iki saattir yazmamıştı. Görüldü de olmamıştı. Sanırım bu gece kayıtlar üzerinde çok çalıştığı bir geceydi. Olabilir böyle şeyler diyerek moralimi bozmamaya çalışarak kahve yapmak için mutfağa geçtim.

Telefonda Türkçe pop çalarken ani bir kararla bu gece film izlemek istediğimi fark ettim. Kahveyi yapmayı biraz erteleyip mısırları ocağa koydum. Bugün belki yine Hyuni ile izleriz diye miktarını çok koymuştum, izlemezsek de ben hepsini yerdim zaten.

Mısır ocakta beklerken Hyuni’nin odasına geldim ve kapıyı tıklatarak başımı içeri uzattım. Hyuni yatağına oturmuş manga okuyordu.

“Ne okuyorsun kuru baklacım?”

Hyuni sesini çıkarmadan kapağı gösterdiğinde gözlerimi devirdim. Yani konuşabilirdin abicim, değil mi?

“Death Note okumak için geç kalmadın mı ya? Genelde manga okumaya herkes onunla başlıyor ya hani?”

“Tekrar okumak gibi bir şey duymadın mı kızım? Ayrıca Death Note bir devrimdir tamam mı?”

“Tamam tamam bir şey demedim mangana.” İki elimi yana açıp teslim olurken yatağa oturdum. “Ya ben film izleyeceğim de, sende izler misin? Mısır da patlatıyorum.”

“Fullmetal Alchamy açacaksan neden olmasın?”

“Animesini mi, filmini mi istiyorsun?” Ben mangasını ve animesini izlemiştim çoktan. Umarım filmini derdi.

“Filmini ya. Baya uzun zamandır listemde ama bi’ izleyemedim.”

“Yes be! Hemen içecekleri de koyuyorum, aç filmi!”

Koşarak mutfağa geçerken son sözlerim bunlar olmuştu. Mutfağa geldiğimde dolaptan büyük bir tabak ve kase çıkarıp ocağın altını kapattım. Daha sonra mısırı önce tabağa, sonra kalan kısmını kaseye koyup dolaptan birkaç içecek aldım. Gazozu kaseyle ananeme bıraktıktan sonra kolaları büyük tabakla alıp Hyuni’nin odasına geçtim.

first and last tear | bang chanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin