"Bir kez de kendi iç sesini dinle."
Kafamın içindeki sesler uğultuya dönüşürken kıpırdandım. Gözümün önünden bir parıltı geçti.
"Ne olacak ki? Senden önemli mi?"
Yan dönerken kolumu kulağıma dayayıp sesleri kesmeye çalıştım. Hem birisi konuşuyor, hem de sürekli tekrar eden sinir bozucu bir melodi yayılıyordu. İki ses de gitsin istedim.
"Olduğun şeyden kaçma. Bu şekilde mutlu olamazsın."
Beynimin içinde yankılanan iğrenç sesler bir türlü susmuyordu. Birisi sürekli konuşuyor, anlam veremediğim şeyler söylüyordu. Diğer ses hala devam ediyordu. Susmasını söylemek için konuşmaya çabaladım ama sesim çıkmadı.
"Olduğun şeyden kaçma."
Ellerimi kulaklarıma daha sıkı bastırıp sesi bir kez daha yok etmeyi denedim ama olmuyordu. Ritmik ses bir türlü susmuyordu. Çıldırmak üzereydim. Sadece uyumak istiyordum ama önce sesleri kesmem lazımdı. Gözlerimi açıp sesin kaynağını bulmam gerekiyordu ama sanki gözlerim yapıştırıcı ile birbirine kaynamıştı. Kaslarım donmuş gibiydi. Sesler hala oradaydı.
Aklımı seslerden uzaklaştırıp başka şeyler düşünmeye çabaladım. Rüya görüyordum ama sesleri duymaya başladığım an rüyayı kaybetmiştim. Hatırlamıyordum. Rüyayı kendimce canlandırmaya çabaladım. Belki hatırlarsam tekrar uykuya dalardım. Fakat olmuyordu. Neydi bu iğrenç ses?
O devam ederken bir kez daha olduğum yerde döndüm. Yavaş yavaş vücudumu hareket ettirebildiğimi fark ettim. Tam o an, kafam boşluğa denk geldiğinde düşüyor gibi oldum ama son anda kendimi çektim. Refleksim bilincimi yerine getirmiş, algılarımı açmıştı. Görüşümü kazandığımda oturma odasındaki koltukta olduğumu fark ettim. Bir elim yerde, geri kalanım koltuktaydı; bulunduğum garip pozisyona anlam vermeye çalışırken bir türlü susmayan ses hala devam ediyordu. Anında gözlerimdeki uykusuzluk sızısını hissettim.
"Ne olduğunu unutuyorsun."
Başımı sallayıp yavaşça doğruldum ve karşımdaki ekrana baktım, televizyon açıktı. Duyduğum kişilerin rüya değil de televizyon olduğunu çok geçmeden anladım. Bilmediğim bir şey oynuyordu. "Ölü gibi uyumuşum ha." Kendi kendime mırıldandım. Dün gece hiç uyuyamamıştım. 24 saatlik uykusuzluk bana hiç yaramıyordu. İşten gelir gelmez üstümü değiştirip koltuğa yayıldığımı hatırlıyordum. Uyumamak için çok direnmiştim ama yenik düşmüştüm.
Bilincim nihayet kendine geldiğinde susmayan diğer sesin telefonum olduğunu fark ettim. Bir kez daha başımı sallayıp telefona uzandım. Gözlerim ağrıyordu, ışık yoruyordu. Ekran önce biraz kayıyor gibi oldu ama sonra görüşüm düzeldi. Ekranda yazan yazıya baktım. Theo arıyor...
Kısa bir süre anlam veremeyerek baktım ekrana. Sonra ekranı kaydırarak aramayı cevapladım. Hala uyku sersemiydim.
"Hayırdır..." diye konuşmaya başlamıştım ki Theo bana fırsat vermedi.
"Hep su! Hep su! Yerler su! Buraya gel!"
"Ne oluyor lan?" Boğuk çıkan sesimi anlamış mıydı emin değildim. Ses tonumdan ben bile kendimi tanıyamamıştım. Büyükçe esnedim.
"Bozuk boru!" diye gürledi kulağıma. Neredeyse bağırmıştı. "Yerler su! Ben ıslandım!"
Beynim sanki bir anda çalışmaya başlamış gibi tüm olayı çabucak algıladım ve ayağa kalktım. Lavabo, kırık boru, mutfak, 1. kat... "Hassiktir," diye geveledim kumandası ile televizyonu kapatırken. Uyku falan kalmamıştı zaten. "Boru mu patladı?" diye sorarken çoktan harekete geçmiştim. Dış kapımın yanındaki komidinden anahtarımı kaptım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tóxo kai vélos | 18+ | 𝐛𝐱𝐛 🏳️🌈
Romance~~~ "Hiç merak yok, ben seviyor Türkler." Hassiktir, diye geçirdim içimden. Duymuştu bizi. "Ben sadece barbar sevmiyor," dedi Theodor gözlerini bana dikip. "Serkan," dedim yüksek sesle. "Bu bana barbar mı dedi şimdi?" Hala gözünü dikmiş bana bakı...