5

399 26 47
                                    

Koltuğun önündeki kısa ayaklı masaya pizzaları koydum. Yanında içecekler ve sos paketleri de vardı. Theo televizyonun solundaki koltuğa oturmuştu, elleri dizlerindeydi. Saçlarının uçları hala ıslaktı, bir saat önce yaşananlara şahit olmasam duş alıp gelmiş diye düşünürdüm. Benim de bir farkım yoktu tabii.

"Ben sana para vermek istiyordum," dedi Theo hala dumanı tüten pizzalara bakarken. Az önce pizzayı alırken ödemek için ısrar etmişti ama ben kabul etmemiştim. Misafirime para ödetmezdim. Ayrıca hala mahçup hissediyordum. Bunu ona da açıklamaya çalışmıştım ama o benden daha mahçup hissediyordu sanki. Halbuki onun bir suçu yoktu.

"Benden olsun," dedim ben de televizyonun karşısındaki koltuğa otururken. "En azından bu şekilde özür dileyeyim."

"Özür gerek yok. Herkes olabilir."

Başımı salladım. Anlayışlı tavrı gerginliğimi biraz da olsa azaltıyordu. Son bir saat içinde bu diyalogu çok yaşamıştık ama ikimiz de söylemekten pes etmiyorduk. Düşününce komik geliyordu. "Yarın ilk iş halledeceğim. O zamana kadar mutfağı kullanmazsın zaten." Sehpadaki kumandaya uzandım ve televizyonda rastgele bir şey açtım.

"Evet, sorun yok," derken o da bana gülümsüyordu.

Daha önce izlemediğim bir belgesel oynamaya başlarken pizzalara döndüm. "Klasik sever misin?" diye sordum bir tanesinin kutusunu açarken. Hala sıcaklardı ve güzel kokuyorlardı.

"Evet," dedi ona uzattığım kutuyu alırken. Önüne koyup kutuyu açtı. "Ama ben sosları sevmiyorum. Tadı yok." Ekstra olarak gelen minik mayonez paketini de açtı, serçe parmağının ucuyla biraz alıp ağzına götürdü. Mayonez ağzına yayılırken yüzünü ekşitti. "Çok kötü."

Ben de parmağımla mayonezin tadına baktım meraktan. Tatsız tuzsuz katı sıvıyı yavaşça yuttum. Gerçekten kötüydü. Mayonezi severdim ama restoranlar kolaya kaçıp ucuz mayonez veriyordu. Zaten bedavaydı. Sosların iyi olmasını beklemiyordum. Hele de bu ekonomide gayet normaldi.

"Tüh ya," diye söylendim. "Evde de yok ki."

Theo eline bir dilim pizza aldı ve ağzına götürdü. Üzerinde durmamıştı. Ben de durmadım, bir dilim pizza alıp ucundan ısırdım. En azından pizzalar güzeldi.

Theo henüz ısırık bile almadan elindeki pizzayı önündeki kutuya geri koydu. Aklına bir şey gelmiş gibi bana döndü. Durup dikkatimi ona verdim. Ağzını açıp konuşmasını bekliyordum ama tereddüt ediyor gibiydi. Bu merakımı daha da arttırırken tamamen ona dönmüştüm.

Pizzayı tekrar eline alıp ısırdı. Söylemek istediği bir şey olduğu çok belliydi.

"Çıkar ağzındaki baklayı," dedim ona bakarken.

Şaşkınca bana döndü. Yüzündeki ifade kafa karışıklığını bariz gösteriyordu. Elini ağzının üstüne kapatıp konuştu. "Tüküreyim mi?" Ağzı dolu olduğu için sesi boğuk çıkmıştı.

Boşluğuma denk geldiği için kahkaha attım. Bazen Türkçe deyimleri anlayamayacağını unutuyordum. Bayılıyordum Türkçesi ile dalga geçmeye.

"Yani," dedim hala kesik kesik kıkırdarken. "Söylemek istediğin bir şey var ama söylemiyorsun."

"Aa," diye mırıldandı düşünürken. Kafasının içinde Türkçe kelimeler uçuştuğuna yemin edebilirdim. "Önemli değil." Omuz silkip pizzasına döndü.

"Söyle hadi."

"Ben..." Pizzayı tekrar kutusuna koydu ve sosların ağzını kapattı. Tiksindiğini belli eden ifadesiyle mini sos paketlerini ileri itti. "Pizza ile tzatziki çok güzel olurdu."

tóxo kai vélos | 18+ | 𝐛𝐱𝐛 🏳️‍🌈 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin