Kız kardeşimle hal hatır sormak için kısa bir telefon görüşmesi yapmıştık.
Lise 3. sınıfa gidiyordu. Aramızda yaş farkı olmasına rağmen iyi anlaşırdık. Ben İzmir'deyken çok sık vakit geçirirdik. Sonrasında ister istemez araya mesafe girmişti. Son zamanlarda ise çok konuşmamaya başlamıştık çünkü üniversiteye sıkı bir şekilde hazırlanıyordu. Ona her ne kadar fazladan bir senesi olduğunu da söylesek kimseyi dinlemiyordu. Arkadaşları ile sosyalleşmeyi bile bırakmıştı. Herhangi bir hobi yapmıyor, bütün gün yiyip içip ders çalışıyordu. Bu konuda ona kızıyordum, kendisini çok zorluyordu. Evet, tıp kazanmak kolay değildi ama her şeyden feragat ederek de lise hayatı geçmezdi. Yine de kararına saygı duyardım. Bu yüzden sık arayıp rahatsız etmezdim. Aramalarımız hep 15 dakika sürer, sonra kapatırdık. Benden birkaç hediye ister, gelirken getirmemi söylerdi. Kız kardeşimi özlemiştim. İstediği üniversiteye girmek için canla başla çalışıyordu. Belki de benim aksime anne ve babamı gururlandırmak istiyordu, belki de gerçekten tıp okumak istiyordu. Bu sefer İzmir'e gittiğimde onu buraya getirecektim; en azından bir hafta da olsa ara vermeye ihtiyacı vardı.
Kardeşimle olan aramayı sonlandırdıktan sonra tekrar rehbere girdim. Gamze'yi arayacakken son anda durdum, onun yerine mesajlar kısmına girdim. Arama yaptığımızda mesele ne olursa olsun konuşmayı uzattıkça uzatıyor, aradığıma pişman ediyordu. Şimdi bunu kaldıracak havamda değildim. Mesajımı yazdım.
Yarın kaçta alayım seni?
Tekefonu bırakıp dolabıma döndüm. Neredeyse bütün dolabı dökecektim ama hala bulamıyordum. Geçen yaz aldığım lacivert deniz şortunu arıyordum. Bu yaz herhangi bir deniz ya da havuz tatili yapmadığım için dolaptan hiç çıkarmamıştım, bu yüzden en son nereye koymuştum bilmiyordum.
Mehmet Ali'nin amcasının havuzlu villasında bir gün geçirecektik; Serkan ve kız kardeşi, Gamze ve ben gidecektik. Mehmet ve Serkan benim aracılığımla tanışıyorlardı. Daha önce çok kez aynı ortama girmişlerdi ve anlaşabiliyorlardı. Benim için bu daha iyi oluyordu, ikisinin de olduğu ortamı seviyordum. Şimdi de bu villayı ayarlamışlardı. Önce günübirlik Yalova'ya, denize gitmek istemişlerdi ama uzaktı ve masrafı çok olacaktı. Sabah İstanbul'dan çıkana kadar zaten 2 saat geçerdi, günübirlik gitmek pek mantıklı görünmüyordu. 2 gün kalmak da ekstra masraf demekti. Bu fikrimi söylediğimde bana hak vermişlerdi. Bunun yerine Mehmet bizi amcasının evine davet etmişti. Amcası memlekete gitmişti ve iki hafta olmayacaktı. Bu fikir daha mantıklıydı. Herkes kabul etmişti, yarın buluşacaktık. Havalar iyice soğumadan son bir kez yüzmek istiyorlardı. Muhtemelen hava rüzgarlı, soğuk esecekti ama yine de böyle bir ortam güzel olacaktı. Yarının planını bugün yapmışlardı, biraz aceleye gelmişti çünkü Serkan'ın tek boş olduğu gün yarındı. O günden faydalanmak istiyorduk.
Havuzla çok da ilgili değildim açıkçası. Muhtemelen hava çok soğuk olacaktı ve havuza giremeyecektik bile. Hele de yoğun çalıştığım şu aylarda hasta olmak isteyeceğim son şeydi. Yine de ortam güzel olacağı için gidiyordum. Havuza girmesem bile Serkan'ı buz gibi havuza itmek için orada olacaktım.
Telefonum titreyince elime aldım, bildirim kutusunda Gamze'nin mesajını okudum. 9 buçuk gibi aşağı inerim aşkım. Onaylayan bir mesaj gönderdim.
Gamze bana yarın giyeceği şey için fikrimi sorarken ben dolabımın diğer bir köşesinde hala mayo arayışımı sürdüyordum. Bir elimde telefon, diğer elim rafların arasında dolaşıyordu. "Nerede bu sıçtığım şort?" diye söyleniyordum aynı zamanda. Gamze birkaç tane toplu fotoğraf gönderdi. Onları açmadan önce son kez bir rafı daha karıştırdım. Nihayet elimde hissettiğim şort kumaşıyla bir nefes verdim. Bulduğum mayomu alıp yarın götüreceğim sırt çantama teptim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tóxo kai vélos | 18+ | 𝐛𝐱𝐛 🏳️🌈
Romance~~~ "Hiç merak yok, ben seviyor Türkler." Hassiktir, diye geçirdim içimden. Duymuştu bizi. "Ben sadece barbar sevmiyor," dedi Theodor gözlerini bana dikip. "Serkan," dedim yüksek sesle. "Bu bana barbar mı dedi şimdi?" Hala gözünü dikmiş bana bakı...