Arabamı düz yolda, hızlanmadan sürüyordum. Güneş hemen hemen ufukta yok olmuş, yeryüzüne son ışıklarını saçıyordu. Radyoda çalan müziğe eşlik ederken ufuk çizgisini izliyordum. Keyifliydim. Uzun zamandır, neredeyse birkaç yıldır böylesine keyifli hissetmemiştim. Üzerimden öylesine büyük bir yük kalkmıştı ki hafifçe sersemlemiş bile olabilirdim. Hafifçe buruk hissediyordum ama sorun değildi. Alışkanlıklardan vazgeçmek kolay değildi, o kadarı da olsundu. Bu alışkanlığın bitmesi gerektiğine karar vermiştim ve nihayet o cesareti bulmuştum. Çalıştığım yere yakın, seçerken çok dikkat etmediğim kafeden çıkmış, Gamze ile yaptığım konuşmayı beynimin içinde başa sarıyordum.
"Yapamıyorum Gamze. Çok uzun zamandır çabalıyorum. Uzun zaman önce bir şeyler söndü. Belki geri gelir diye çok bekledim. Ama gelmiyor. İkimize de bu kötülüğü yapmak istemiyorum. Yol yakınken vazgeçelim."
"Uzun zaman önce ne söndü Alparslan?"
"Bilmiyorum. Artık hissedemiyorum."
"Neden vaktimi boşa harcadın o zaman?"
Ayrılmıştık işte. Nihayet iç sesimi dinleyecek cesareti kendimde bulmuştum. Oturup Gamze ile konuşmuş, tek tek sakince anlatmıştım. Birkaç hafta önce böyle bir şey yapabileceğim aklıma bile gelmezken şimdi uzun zaman sonra bekar sanıyla arabamda oturuyordum. Hala inanamıyordum, gerçek gibi gelmiyordu. 3 yılımı geçirdiğim insandan ayrılmak, alıştığım o ilişki konforundan ayrılmak garip hissettiriyordu. İlginç bir şekilde üzgün değildim, aksine son derece sakin ve rahattım. İşler çok ileri gitmeden bitirdiğim için kendimle azıcık gurur bile duyuyordum. Kendisini sevmeyen biriyle evlenme kötülüğünü Gamze'ye yapma düşüncesi vicdanımın sesini bastırmıştı. Bu gerçeği fark eder etmez karar vermiştim, günlerdir kendimi bunun için hazırlıyordum. Günlerce yay gibi gerilmiştim, hatta anksiyete krizleri geçirmiştim ama şimdi dönüp bakınca bu kadar çabuk bittiği için memnundum.
"Başkası mı var?"
"Hayır. Kimse yok."
"O zaman neden? Neden ilişkimizi bitirmek isteyesin?"
"Seni oyalamak istemiyorum."
Sokaklardan geçerken hala kafedeki diyaloglarımızı düşünüyordum. Konuşmamız çok başka yerlere kaymadan hemen kendimi açıklayıp, uzatmadan kafeden çıkmıştım çünkü Gamze tepki vermeye başlamıştı. Haklıydı. Kızmıştı, üzülmüştü. Sonuna kadar da haklıydı. Ona kızmıyordum. Yine de artık olmayacak bir şeyin peşine düşmediğimiz için onun adına da kendi adıma da seviniyordum. Buruktum ama aynı zamanda mutluydum da. Bunların hepsi Gamze için çok ani olmuştu; ona göre ilişkimiz mükemmeldi, farkındaydım ama bu beni kararımdan vazgeçirmemişti. Zaten ilişkimizin sorunu da buydu: Her şeyin ona göre mükemmel olması.
Aslında kendimi bu kadar iyi hissetmem normaldi. İyi hissediyordum; Gamze orada kahrolurken ben müzik dinliyordum. Ayrılmayı ben istemiştim sonuçta, kendimi yerlere atıp ilişkimiz için yas tutmamın bir manası yoktu. Uzun zamandır Gamze'yle bir gelecek görmüyordum, sadece ona borçlu hissediyordum. Yapmayı istediğim bu şeyi gerçekleştirdim diye kendimi kötü hissedecek değildim. Olması gereken buydu ve olmuştu. Böylesinin ikimiz için de en iyi karar olduğuna emindim.
Arabamı apartmanın önüne, her zaman park ettiğim yere durdurdum. Gülümsemekten kendimi alamıyordum. Çok acımasızcaydı belki de ama umrumda değildi. Arabanın camında saçımı düzelttikten sonra arabayı kilitledim. Apartmana doğru yürürken az önce radyoda çalan şarkıyı mırıldanıyordum. Aslında eve gitme niyetim yoktu, dışarıda bekar olarak takılmayalı uzun zaman olmuştu ama üzerimi değiştirmek istiyordum. Sınıfta bütün gün bu kıyafetlerle dolaşmıştım ve önümde minik boya lekeleri vardı. Üzerimi değiştirdikten sonra belki bir bara gidip rahatça kız keserdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
tóxo kai vélos | 18+ | 𝐛𝐱𝐛 🏳️🌈
Romance~~~ "Hiç merak yok, ben seviyor Türkler." Hassiktir, diye geçirdim içimden. Duymuştu bizi. "Ben sadece barbar sevmiyor," dedi Theodor gözlerini bana dikip. "Serkan," dedim yüksek sesle. "Bu bana barbar mı dedi şimdi?" Hala gözünü dikmiş bana bakı...