seokjin"seninle mühürlenmek için en uygun zaman olduğunu düşünmüştüm çünkü hamileydim."
hiçbir şey düşünemiyor, ne diyeceğimi bilmiyordum şimdi. kaskatı kesilmiştim ta ki namjoon'un ağladığını duyana kadar.
birkaç dakika bir şey söyleyememiş yalnızca ağlayışını dinlemiştim. böyle bir şeyi kesinlikle beklemiyordum. açıkçası ne beklediğimi de bilmiyordum ama...
çok şaşkındım.
"bir şey söylemeyecek misin?"
namjoon'un titreyen sesiyle kendime gelmiştim.
"ben, bilmiyorum."
"neyi bilmiyorsun seokjin, endişelenmene gerek yok tamam mı? geçmişte olan bir şeydi bu, geldi geçti."
şu anda hem kızgınlıkta hem de fazla duygusaldı. beni tamamen yanlış anlamıştı.
"beni yanlış anlıyorsun; bu beni endişelendirecek bir olay olmaz ve olmazdı da. hadi kapıyı aç da konuşalım bunu."
burnunu çektiğini duyabiliyordum. eminim yine tatlı burnunun ucu ve gözleri kızarmıştır.
"git önce bi' bastırıcı al."
"tamam o zaman. geldiğimde kapı açık olsun."
"bakarız."
hızla mutfağa geçmiş ve dolaptan aldığım bastırıcıyı içmiştim. kısa sürede etki gösteren kaliteli bir bastırıcıydı bunun için on dakika beklemeyi tercih etmiştim.
yaklaşık on beş dakika sonra tekrar odama yönelmiştim. kapı kolunu indirdim ve kapı açıldı. içeri girdiğimde yatağın ucunda oturan ve elleri bağlı bir şekilde yeri izleyen namjoon'u gördüm.
yavaşça ilerledim ve sağ tarafına oturdum. "daha iyi misin?"
soruma karşılık yalnızca başını sallamıştı küçük bir çocuk gibi. sol bacağımı kendime çekerek tamamen yatağa yerleştim ve namjoon'u da göğsüme doğru yasladım.
oldukça uysal bir şekilde kafasını göğsüme yaslamıştı ve gözlerini yummuştu. saçlarına bir öpücük kondurdum ve sessizce konuştum.
"neler olduğundan bahsetmek ister misin?"
tişörtümü avuçları arasına sıkıştırdığını görebiliyordum. kollarımı daha sıkı sardım; eğer zorlanacaksa yanında olduğumu hissetmesini istiyordum.
"seokjin?"
"efendim güzelim?"
"ben çok üzgünüm. ona sahip çıkamadım, hayatta tutamadım."
elimle çenesini tuttum ve başını kaldırdım yavaşça. gözlerini hâlâ açmamıştı ama süzülen gözyaşlarını görebiliyordum.
kapalı gözlerine buseler kondurdum, ıslak yanaklarını dudaklarımla kuruttum. kendisini üzmesini, suçlamasını asla istemezdim.
"senin hiçbir suçun yok ki bebeğim çünkü ortada herhangi bir suç yok. benim seni terk ettiğimi zannediyordun ve yalnızdın. hiç kolay şeyler değil bunlar. kendini suçlama, tamam mı?"
titreşen göz kapaklarını açtı ve o güzel gözleriyle bana baktı. "tamam."
alnına bir öpücük kondurduktan sonra belimi saran güçsüz kollarını hissettim.
"ne zaman oldu peki?"
açık açık sorup onu rahatsız etmek istemiyordum, her şeyi bugün anlatmasını da beklemiyordum. ne zaman kendisini hazır hissederse anlatabilirdi, ben zaten her zaman yanında olacaktım.
artık hata yapmayacak kadar büyümüştüm.
"taehyung yanıma geldikten bir hafta sonra sanırım, o zamanlar hep bulanık zihnimde."
"yani yanıma geldiğin zaman..."
"evet, o zaman bebek yoktu zaten. sana o yüzden de çok sinirliydim."
saçlarına arka arkaya öpücükler konduruyor, onu rahatlatıyordum. belki de kendimi, bilmiyorum.
"çok özür dilerim namjoon-ah. bir şekilde seninle konuşmam gerekiyordu. çok çok üzgünüm."
kollarını sıkılaştırdığını hissediyordum. başını kaldırdı ve yüzüme baktı. "üzgün olma, üzgün olmayalım artık. tamam mı?"
gülümsedim gittikçe bulanıklaşan görüşümle. "tamam."
o da gülümsedi ve dudaklarıma yaklaşınca onu yarı yolda karşıladım.
bu seferki öpüşmemizde birbirimize olan sevgimiz vardı. yıllardır duyduğumuz özlem, yalnızken çektiğimiz acılar vardı.
aşk vardı.
dudaklarından sonraki ilk durağım yanakları olmuştu. tüm yüzüne öpücüklerimi dizerken namjoon ise gözleri kapalı yalnızca gülüyordu.
biraz geri çekildim ve onu izlemek için kendime izin verdim. o kadar uzun zaman olmuştu ki ona bu kadar yakın olmayalı.
gözlerini açtı ve aşığı olduğum gamzelerini gözler önüne serdi. hiç vakit kaybetmeden ikisini de buseledim.
işte şimdi aldığım nefesin bir anlamı vardı.
"seokjin, gerçekten hâlâ mühürlenmek istiyor musun?"
duyduğum soru karşısında hızla başımı salladım.
"elbette istiyorum, sevgilimle mühürlenmeyi oldukça isterim." ama bunun için onu zorlayacak değildim, doğru zamanın gelmesini bekleyecektim.
kaşları havalandı ve gülümsemesini bastırmaya çalıştı; aşık olduğum insanı tanıyordum herhalde.
"sevgilin mi vardı senin, niye söylemedin o zaman? o kadar öpüştük, ayıp oldu."
kahkahamı tutamamıştım. beni süründürmek istiyorsa pekâlâ, onun için sürünebilirdim.
"görünen o ki hâlâ sevgilim yokmuş."
"senin mühür işi yine yattı o zaman."
namjoon'u yavaşça yatağa yatırdım ve boğazına birkaç öpücük kondurdum. bastırıcı almış olsak da feromonlarımı hissediyordum.
"n'apalım o zaman, önce sevgilimi sevgilim olduğuna ikna etmem gerekiyor. daha sonra bakarız mühür işine."
ellerini yanaklarıma sardı ve başparmaklarıyla okşadı. gözleri gözlerimdeyken dudaklarıma bir öpücük kondurdu ve iç geçirdi.
"halledersin umarım."
bayıldığım dudaklarına bir öpücük de ben kondurdum. geri çekilirken göz kırpmayı ihmal etmedim.
"hallettim bile."
**
💜
😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flowers | namjin
Фанфикalfalardan hazzetmeyen kim namjoon ve peşinden ayrılmayan kim seokjin •omegaverse