namjoon"daha dün ivimi girirkin hibir mi viriciğim demiyor muydun sen? kalk da şu kapıya bak!"
çalan zile uyanmıştık ve hoseok kapıya bakmamakta ısrar ediyordu. aslında birlikte yaşamıyorduk yani burası benim evimdi. ama onda da bir anahtar olduğu için ara sıra uğrardı bana. uğradığı zamanlarda da evi sahiplenirdi.
ama şimdi sırf kıçını kaldırıp kapıya bakmamak için evimde "misafir" olduğunu iddia ediyordu.
"ya ne istiyorsun sen benden? uyumak istiyorum ben uyumak! hangi salak sabahın köründe kapını çalar ki?! gidip ona gününü göstereceğim! resmen haneye tecavüz bu! geliyorum bekle beni! seni polise vermeye geliyorum ama onlara vermeden önce bi' güzel pataklayacağım!"
nefes almadan nasıl bu kadar hızlı konuşabiliyordu bu sabah sabah?
bi' anda ayaklanmasını beklemiyordum ama aslında haklıydı. saat sabah yediydi ve biz kafeyi saat sekizde ya da sekiz buçukta falan açardık.
açıkçası keyfimize bağlıydı ama bu saatte de uyanmak istemediğimiz bir gerçekti. hele ki akşamdan kalma halimizle.
akşamı hatırlayınca iç çekmiştim. seokjin'in alt katımda oturduğu gerçeği aklıma geldikçe kendimi boğasım geliyordu.
sahi niye kendimi boğuyordum ki? onu boğmam gerekiyordu. dünyadan bir sapık eksilirdi.
"inanamıyorum! bilekliği hâlâ takıyor musun?!"
hobi'nin sesini duyunca hızla ayaklandım ve sendelesem de kapıya sağlam bi' şekilde varabildim.
karşımda mandalina alfayı görünce şaşırmıştım. bu saatte kapımda ne işi vardı bunun? etrafım sapık alfalarla doluydu sanırım.
"niye gelmiş bu mandal-ağhh"
hobi'den yediğim dirsekle lafım ağzıma tıkanmıştı.
"kim namjoon sizsiniz değil mi? min yoongi ben, binanın yöneticisiyim."
küçük alfa bana elini uzatınca hobi'nin keskin bakışlarına karşı yok denecek bir sürede elini sıkmış ve geri çekilmiştim.
"evet benim. tanıştığıma memnun oldum da bu saatte tanışmak için mi geldiniz acaba?"
"tabii ki hayır. numaranızı almak için gelmiştim ben. işe gitmeden önce gelmek durumunda kaldım."
numaramı istediğini söylediği an hobi'nin keskin bakışlarını üzerimde hissetmeye başlamıştım. eğer gözlerinden ışın saçabiliyor olsaydı şimdiye delik deşik olmuştum.
"ne yapacaksın sen namjoon'un numarasını?"
bu soruyu soranın hoseok olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.
sapık da buradaydı.
merdivenleri hızla çıkmış ve hemen karşımızda durmuştu.
"bina yöneticisiyim ben."
"sizden de çok iyi yönetici olur."
hoseok'un mandalinaya yavşamasına kimse aldırmamıştı. daha sonra seokjin konuşmaya başlamıştı.
"yöneticisiniz diye size numarasını mı vermesini mi istediniz yani? bu nası-"
"ne için istemiştiniz acaba numaramı?"
kollarımı göğsümde bağlamış ve sapığı görmezden gelmiştim. küçük alfa derince iç çekmiş ve cevaplamıştı beni.
"binada oturanların olduğu bir grup kurmak için. haberleşme amaçlı. eğer siz de biraz sabırlı olsaydınız sizin de numaranızı isteyecektim zaten."
seokjin'e bakarak sonlandırmıştı konuşmasını. hoseok ise ona gözünden kalpler fışkırarak bakıyordu.
gören de yıllardır yokluktaydı sanar.
alfa yokluğu."peki o zaman siz telefonunuzu verin ben numaramı gireyim."
mandalinanın telefonuna numaramı yazmış ve isim, soyismim ve daire numaramla kaydetmiştim. tam telefonunu uzatıyordum ki hoseok hızla telefonu elimden kapmıştı.
"ne de olsa ben de bu evde yaşıyorum değil mi? benim de numaramı almalısınız."
sinsi sinsi sırıtarak numarasını tuşladı ve kendisini çaldırmayı da ihmal etmedi.
"ben de gireyim bari."
seokjin de hızla numarasını tuşlamış ve telefonu sahibine vermişti. mandalina rahat bir soluk almıştı sonunda.
"grubu kurduğum zaman zaten anlarsınız. hepinize iyi günler."
mandalina inerken hoseok da peşinden inmeye başlamıştı.
"bi' dakika yoongi-shi! soruma cevap vermediniz ama!"
**
seokjin
ikili gözden kaybolduktan sonra namjoon'a doğru dönmüştüm.
aslında sabah yürüyüşü için çıkmıştım ama alfanın sesini duyunca buraya damlamıştım.
hem sabah sabah hepsinin gözlerini şenlendirmiştim. sabahların erken saatlerinde bi' ayrı yakışıklı oluyordum.
namjoon bana bakıp göz devirdikten sonra kapıyı kapatmak üzereydi ki son anda engel oldum.
"bir dakika dur ya. hemen kapıyı kapatıyorsun. izin ver de enerjimi toplayayım."
"eğwww, iğrenç. git başka yerde topla enerjini."
elimi kapıya koydum. kolay kolay pes etmeyecektim.
"tamam o zaman. gel de beraber toplayalım enerjimizi. benimle beraber sabah yürüyüşü yapmaya ne dersin?"
onunla biraz vakit geçirmek istiyordum ve nasıl olduğu önemli değildi. konuşmamız gerekiyordu ve o da bunun farkındaydı.
"hem seninle konuşmak istiyorum."
kaşları havalandı, düşünüyor olmalıydı. bu arada gözlerimi üzerinde gezdirdim ve hâlâ dün giydiği kıyafetlerle durduğunu fark ettim. tüm gece ne yapmışlardı?
"ne hakkında konuşmak istiyorsun benimle?"
gözlerimi yüzüne çıkarmıştım hemen. saçları dağınık, gözleri hafifçe şiş ve yanakları tatlı bir pembeliğe bürünmüştü. bu haliyle oldukça sevimliydi.
"heeey! sana diyorum; ne hakkında konuşacakmışız?"
"bizim hakkımızda."
gülmüştü bu dediğime. başını sallamştı.
"peki o zaman. bekle beni burada. konuşuruz o zaman bizim hakkımızda."
"bizim" kelimesini bastıra bastıra söylemiş ve kapıyı kapatmıştı. burada beklememi istiyorsa pekâlâ bekleyebilirdim.
sonunda bir şeylerin açığa çıkacak olmasının heyecanıyla merdiven basamağına oturmuş ve sevimli omegayı beklemeye başlamıştım yüzümdeki gülümsemeyle.
**
yunki hobiyi ciddiye alsaydı dünyamız
😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
flowers | namjin
Fanfictionalfalardan hazzetmeyen kim namjoon ve peşinden ayrılmayan kim seokjin •omegaverse