7

306 29 84
                                    


seokjin

ji chang-wook.

düşmanımdı artık. şimdi karşımda namjoon'a otuz iki diş sırıtarak baktığı içinse en büyük düşmanımdı.

baskın alfa olması umrumda değildi. onun namjoon'a yaklaşmasını engellemem gerekiyordu. gerçi şu anda karşılıklı gülüşüyorlardı ama halledebilirdim.

kesinlikle hallederdim.

"paramparça olacaklar."

hoseok'un sesiyle irkilmiş ve ona doğru dönmüştüm. "ne?" başıyla az önce baktığım masayı göstermiş ve konuşmuştu.

"biraz daha onları kesersen diyorum; malum bakışların çok normal değil. şu feromonlarına da sahip çık be! ne biçim alfasın sen?!"

hayretler içerisinde izliyordum onu.

birincisi: benim onları izlediğim falan yoktu. ikincisi: feromonlarına hâkim olabilen bir alfaydım ben.

hoseok önlüğünü çıkarmış ve etrafa bıkkın bakışlar atıyordu. ona bakarak söylendim; bilseydim asla böyle bir hata yapmazdım.

"omegalar ne zamandan beridir bu kadar agresif?"

önlüğü tuttuğu eliyle tezgaha sert bi' şekilde vurduğunda olduğum yerde sıçramıştım. kaşları çatılmış, çenesi gerilmiş bir şekilde bana baktığında yutkunmadan edememiştim.

tırsmıştım birazcık.

"siz alfalar onlara sırtınızı dönüp gittiğinizden beridir."

pekâlâ, bunun direkt olarak bana söylendiği açıkça ortadaydı.

tanrı aşkına ben kime sırtımı dönüp gitmişim?!

eğer namjoon ile olan ayrılığımızdan bahsediyorsa ortada öyle bir şey olmadığını da biliyor olmalıydı. ben onu terk edip gitmemiştim ki. kendisi-

"işinin başına dön artık!"

hoseok'un sinirli sesiyle hemen başımı salladım ve yeni gelen müşterilerin siparişlerini almaya başladım.

bu sırada namjoon'un bana sırıtarak baktığını da yakalamıştım.

bu omegalardan korkuyordum.

namjoon ve baskın dallamayı çaktırmadan izlediğim uzun bir sürenin ardından sonunda ayaklandılar. rahatlamak üzereydim ki dallama namjoon'un gamzesine öpücük kondurdu.

umarım gözlerimde sorun vardır da yanlış görmüşümdür.

ağzım açık onlara bakarken namjoon'un yanaklarının pembeleştiğinin farkındaydım. feromonlarıma hâkim oldum ve baskın alfanın dışarı çıkmasını bekledim.

o çıktıktan sonra elimdeki bezle hızla namjoon'un yanına gittim ve o dallamanın öptüğü yanağını silmeye başladım.

"ya napıyo'sun be! çek şunu! ağzıma soktun-ya bıraksana beni! imdat!"

biraz onu hırpalamış olabilirdim ama inadım tutmuştu bi' kere. o herifin izini silmem gerekiyordu. hâlâ yanağını bezle deşerken konuştum ben de. o ise elleriyle beni uzaklaştırmaya çalışıyordu.

"bana diyorsun bir de sapık diye. sapık kimmiş gördün mü?"

"sana çek şu ellerini dedim!"

saç diplerimde hissettiğim yanmayla bağırmaya başladım.

"ağğhhhh! namjoon! bırak saçlarımı!"

flowers | namjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin