ARKADAŞLAR YAZDİM ALLAH BELAMİ VERSİN Kİ SONUNDA YAZDİM. AGAGGAGAGAGAGA.
Öhm-
İyi okumalar🥳🥳"Jeongguk gerçekten sevgili değil miyiz?" masumca sormasıyla birlikte gözlerimi devirdim. Bu kaçıncı soruşuydu bilmiyordum.
"Taehyung çocuk musun? Kaç kez sordun çocuk değiliz dedi." Taehyung'un bozulan yüzünü görmüştüm Jimin'in konuşması ile. Jimin'e keskin bir bakış attığımda ne yaptığını kavramış gibiydi. Kimsenin çıtı dâhi çıkmadı. Taehyung hızlıca önündekini yemiş ve kalkıp mutfaktan çıkmıştı. Yarım kalan tabağımı umursamadım. Arkasından hızlı adımlarım ile yürüdüm. Bahçeye çıktığını anlayıp bahçe kapısına doğru yürüdüm. Doğru düşünmüştüm. Sterliçya'nın yattığı salıncağa oturmuş ikisi birlikte yavaş yavaş sallanıyordu.
Gülümsedim.
Yanına ilerledim yavaş adımlarla. Uyumadığına emin olduğum kedimi ellerim arasına almış kucağıma yerleştirmiştim. Kafamı yanımda ki omza yasladım.
"Sevgili olmasak bile bu benim seni sevdiğim gerçeğini değiştirmez. Unutma bunu olur mu?" kafasını salladığını hissettim.
"Jimin'e mi kırıldın?" ses çıkmadı. Kırıldığını anlayabiliyordum. Kafamı kaldırıp ona baktım. O ise kucağımda ki kedime bakıyordu. Ellerimle birlikte yanaklarına yasladım ve kafasını kaldırdım. Yüzü düşüktü. Gözleri bana kaydı. Göz göze geldiğimiz an çekti gözlerini benden. Dudaklarına minik bir öpücük bıraktım.
Şoka girmişti sanki. Utandım bu yaptığımdan. Kafamı eğip kedimi sevdim. Bir anda tutulan yanaklarım ve dudağımın üstünde hissettiğim o yumuşak yapı. Ah, evet. Ben öldüm ve cenneteyim muhtemelen. Çünkü bunların hiçbir açıklaması yok. Mükemmel hissediyordum. Geri çekildiğinde gözlerimi açamadım uzun bir süre.
Alnını alnıma dayadı, hissettim.
"Benimle çıksana Jeongguk." duyduğum o üç kelime, kalbimi yerinden çıkartacak gibi hızlı atmasını sağlamıştı.
"Çıkarım." dedim ve boynuna yaklaştırdım kafamı.
"Pekâlâ şimdi sevgiliyiz." dediğinde omzuna vurup geri çekildim.
"Ne yani, sırf
daha demin ki şeyler yüzünden mi sevgili oldun?" dudaklarım istemsizce büzülmüş ona bakakalmıştım. Bir anda dudaklarıma kayan gözleri ile gerildim."Böyle yapmamalısın."
"N-nasıl?"
"Dudaklarını büzmemelisin. Yoksa sürekli öptüğüm için bana kızabilirsin." dediği şey ile ellerimi bacağımda ki kumaşa sürttüm.
"H-hadi içeri geçelim." hızlıca ayağa kalkmış, içeri adımlamıştım. Ah gerçekten fazlasıyla gerilmiştim. Bir saniye, o artık benim sevgilimdi? Ne? Benim bir sevgilim vardı. Bir anda gelen farkındalık garip hissettirmişti. Mutluydum ama. İçim içime sığmıyordu.
Yemek masası toplanmıştı. Sadece bize birkaç şey bırakmışlardı. Masaya oturmuş bir şeyler yemeye başlamıştım. Gerçekten açtım ve dün içtiğim içki yüzünden midem yanıyordu. Çikolatalı çörekten bir ısırık aldığımda mükemmel bir tat yayılmıştı ağzıma. Mükemmellikle birlikte kaşlarımı çatmıştım.
Bu sırada yanağıma konan öpücük ile irkilmiştim. Taehyung hemen yanıma oturmuş çöp sticklerini eline almıştı. Sessizce yemeğimizi yiyorduk. Arada tabağıma bir şeyler koyuyor yememi istiyordu.
"Doydum ama Taehyung." mızmızlanmam onu güldürmüştü. Gülüşü çok güzeldi. Dişlerini göstererek gülmesi çok güzeldi. Çok seviyordum.
"O zaman masayı toplayalım." üzerimizde garip bir gerginlik vardı. Bu gerginlik beni rahatsız ediyordu. Hoşnut değildim bu durumdan. Kahvaltıklıkları buzdolabına koymuştum. Bu sırada o da masada ki kirli tabaklarımızı almış bulaşık makinesine yerleştirmiştim. Elime bir bez almış ve masayı silmiştim. O da sildiğim yeri başka bir bez ile kurulamıştı. Mükemmel bir ikiliydik!
İkimizde birbirimize gülerken bir anda dudaklarıma minik bir öpücük bırakmıştı. Anlık bir şoka girsemde elimi tutuşu hızlı atlatmamı sağlamıştı. İçeri, odaya girdiğimizde bir anlık gözler bize kaysada. Herkes konuşmasına geri dönmüştü. Biz ikimiz bir koltuğa yerleşip konuşmaları dinliyorduk.
"Siz ne dersiniz?" diye dönmüştü Jin hyung. Kaşlarımı çatmıştım anlamadığım için. Benim yerime ise Taehyung cevap vermişti.
"Neyden bahsediyorsunuz hyung?"
"Akşam sahile gidelim diyoruz. Ne dersiniz? Siz de gelir misiniz?" dediği şeyle Taehyung'a kaymıştı gözlerim. Gözlerimin içinin parladığını bilmiyordum tabii. Onun bakışları bana kaymış, biraz baktıktan sonra derin bir nefes verip gülümsemişti.
"Olur hyung. Jeongguk isterse geliriz biz de." Taehyung'un dediği şey ile mutlu olmuş hemen ortaya atlamışım,
"Tabii ki isterim! Gitmek istemeseydin diye kafamdan cümlelerimi bile hazırlamıştım." dediğim şeye herkesin gülmesiyle birlikte bende gülmüştüm. Ben daha yeni gelmiştim aralarına fakat beni sanki senelerdir tanıyorlarmış gibi davranmalarıyla hiç yabancılık çekmemiştim.
O sırada herkes bir şeylerle ilgili konuşmaya başlamıştı. Fakat benim aklım bambaşka yerdeydi. Karşımızda oturan Namjoon ve Hoseok ikilisindeydi gözlerim. Hoseok hyung heyecanla bir şeyler anlatıyor Namjoon hyung ise yüzünde ki minicik bir tebessüm ile onu izliyordu. Gözlerinde yıldızları barındırıyordu ona bakarken. Hoseok hyung bir an yanında ki sevgilisinin cevap vermemesine karşıt olarak ona dönmüştü. Gözlerinde galaksiyi barındıran Namjoon hyungu düşünememişti tabii ki. Hoseok hyungun yanakları kızarsa bile Namjoon hyungun bakışlarına karşılık vermişti. Çok güzel görünüyorlardı. Ve bende onlara hayran olmuşçasına izliyordum.
"Çok güzel bir çiftler değil mi?" yanımdan gelen kalın tınıyla irkilsemde başımı sallamış ve gülümsemiştim. Bu sefer Namjoonl hyung gözleri kapalı bir şekilde burnunu Hoseok hyungun burnuna sürmüştü. Hoseok hyung anında utanıp Namjoon hyungun göğüsüne koyduğu elleriyle uzaklaştırmıştı onu kendinden. Namjoon hyung onun bu utangaç hallerine gülmüş yanağına minik bir öpücük koymuştu.
Gözlerim Jimin'e kaydı bu sefer. Elleriyle oynuyordu. Canının sıkkın olduğu çok belliydi. Tırnaklarının yanında ki etleri koparıyor canının yanmasını umursamıyordu. Çatık kaşlarımla onu izlerken bir anda Yoongi hyung ona bakmasa dahi ellerini tutmuş etini yolmasına engel olmuştu. Jin hyung ile daldığı sohbetten bir an geri çekilmişti.
"Şunu yapma. Ellerin kanıyor, canın yanıyor. Senin acı çekmene katlanamıyorum." dediği şey ile gülümsemiş gözlerimi onlardan çekmiştim. Onlar olacaktı. Kesinlikle olacaktı.
Bu sefer gözlerim yanımda ki esmere kaydı. O da Yoongi hyung ve Jin hyungun konuşmasına dahil oluyor fikirlerini sunuyordu. Çok ciddi görünüyordu. Kolunu omzuma atmış rahat rahat konuşuyordu. Onu izlediğimi anlamış olmalı ki bana döndü kafası. Dudaklarıma minik ve hızlı bir buse bırakarak konuşmasına devam etmişti. Ben ise kızarmış yanaklarımla birlikte yere bakıyordum. Ve utangaçlığımın sebebiyle yarım saat ya da bir saate yakındır ki yere bakıyordum.