VIII

220 16 4
                                    

Bilgisayarımın açık ekranı, benim masaya yaslı kolum ve onun üstüne koyduğum kafam ile boş boş bakıyordum etrafa. Bok gibi hissediyordum. Büyük bir boşluktaydım sanki. Hani Bu kelimelerle anlatılacak bir durum değildi. Oyunun başlaması ile tekrardan, biraz göz gezdirdim ekranda. Sonra alt f4 tuşlarına basarak kapattım sekmeleri. Oyunu. Çıktım hepsinden. Bilgisayarımı kapatıp karanlık odada tek ışık kaynağı olan yere, camın önüne gittim. Siyah perdelerimi çekip yatağıma yöneldim.

Soğuk yatağımın içine girip telefonumla oynamaya başladım. İnstagram keşfetim saçma şeyler ile doluydu. Keşfetimi düzeltmeye çalışırken odama biri geldi. Kapı tıktıklandı.

"Gel." kimdi bilmiyorum ama- Ah teyzem gelmiş. Elinde ki tepsiyle gülümseyerek bana yaklaştı. Gece lambamı açmış tepsiyi masamın üstüne bırakmıştı.

"Bir şey mi oldu teyze?" sorum ile birlikte gülümsemiş yatağımın kenarına oturmuştu. Bende dikleşip sırtımı yatağın başlığına yasladım. Teyzeme meraklı gözlerle bakmaya devam ettim.

"Biliyor musun Jeongguk. Fazlasıyla tanıyorum seni. Neden konuşmuyorsun Taehyung'la, niye ters davranıyorsun çocuğa? Sen mi söylersin, ben mi söyleyeyim?" teyzemin söylediği cümleler ile duraksadım. Derin nefes aldım. Seslice verdiğim zaman devam etti cümlelerine,

"Pekâlâ, senin söyleyeceğin yok. Jimin yine ağzını tutamadı, Taehyung'a söyledi her şeyi. Daha dün tanıdığın fakat bir anda yakın olduğun bir insana aniden soğuk davrandın, neden? Çünkü onun sana acıdığını düşünüyorsun. Bebeğim. Her insan aynı değildir. Taehyung'u küçüklüğünden beri tanırım. İnsanlara karşı hep iyimserdir, yardımcıdır. Taehyung muhtemelen Jimin'le konuşmadan duramamıştır o konuyu. Jimin de biliyorsun, ağzı sıkı bir insan değildir. Anlatmıştır. Yani aslında Jimin yakın olmadığı kişilere bir şeyini anlatmaz biliyorsun. Her neyse. Taehyung'un sana acımadığına adım kadar eminim. Dediğim gibi her insan aynı değil. Bunu sen söylüyordun bana, unuttun sanırım.'' unutmamıştım. Teyzem haklıydı. Pekâlâ, Taehyung'u küçüklüğünden beri tanıyor ise teyzeme güvenmeliydim. Teyzem bana zaten hiç yalan söylememişti ki bu zamana kadar.

Bir şey söyleyemedim yüzüne karşı. Gözüm masada takılı kaldı. Konuşmayacağımı anlayan teyzem, alnımdan öpüp yavaş adımlarla odamdan çıkarken mırıldandı.

''Sonradan üzüleceğin şeyler yapmaman dileğiyle.'' kapı sesi, boşluk ve aptal ben. Kalp kırıklarım her zaman, her seferinde bana bir şekilde ulaşacak ve kıracaktı değil mi? Her zaman. Her seferinde. Yavaş adımlarla kalktım yatağımdan. Abajurun ışığında yedim ılık çorbamı. Teyzem gerçekten beni tanıyordu. Jimin çok kaynar severken, ben ılık severdim. Gülümsememe neden oldu bu gerçek. Teyzem keşke benim de annem olsaydı. Hayat ne kadar keşkelerle doluydu öyle. Mesela, keşke annem bizi bırakmasaydı ve mutlu bir aile tablosu çizseydik. Mesela, ben keşke biraz daha çalışıp istediğim yeri kazansaydım. Keşkelerin yeri neyselere bırakılıyordu artık. 

Daraldım bir anda. Nefes alamaz hâle geldim. Camı açtım. Ilık rüzgar tenime nüfuz etti. Ürperdim. Ama bu nefes almamı sağlamadı. Ani bir karar ile kapımı açtım. Merdivenlerden hızlı adımlarla indim. İndim ve indim. Üstüme ince hırkamı alıp, hırkamı da giymiş evden çıkmıştım. Kapının sert sesi ile kendime geldim. Nereye gideceğimi bilemedim. Ayaklarım götürdü beni.

Bir sahil mi?
Hayır.
Bir park mı?
Hayır.
Neresi?
Karanlık bir sokak.
Sadece karanlık mı?
Hayır, hayır. Sokak lambaları da var. Az aydınlatsa da etrafı.
Ne yapacaksın?
Bilmem. Belki Tanrı'nın canımı almasını beklerim. Belki birini beklerim. Beni iyileştirecek, yaramı öpecek. Belki de sadece oturup, kafam karışsa da sokak taşlarını sayardım. Delirene dek.
Neden delirmek isteyesin ki?
Deliye her gün bayram. Şimdi gülemiyorsam o zaman gülerim belki.

Sustu kafamda ki o tartışma. Ah, evet. Yine ben kazanmıştım. Garip bir sokaktı burası. Dümdüz. Sırayla dizilmiş olan bank, sokak lambası, bank, sokak lambası, bank, sokak lambası... Her iki tarafta da öyleydi. Araya kaynamış olan minik çöp kutuları. Güzeldi. Ama sanki acı çekiyordu bu sokak. Sokak ne kadar geniş olursa olsun, insanın üstüne geliyordu. Nefes almak için çıkıp, geldiğim bu yer sanki, sanki beni daha da boğuyordu. 

Rastgele bir banka oturdum. Telefonuma bildirimler geldi, ardı kesilmeyen. Bakamadım. Bakmak istemedim. Ne yapmak istiyordum ki ben zaten? Hiçbir şey. Dizlerimi kendime çektim. Kollarımla sardım etrafına ve dediğimi yaptım. Sokak taşlarını, kaldırımları saymaya başladım...

''Jimin, sakin ol. Hiç bir şey yok. Bazen bazı insanların dinlenmeye ihtiyacı vardır tamam mı? Senin de yalnız kalmak istediğin günler yok mu? Var. Jeongguk'un da zamana ihtiyacı var.'' Esmerin dediği şeyler Jimin'in içini azıcık rahatlatsa bile içinde ki o korku gitmiyordu.

"Taehyung. Ya, ya benden nefret ederse ben ne yaparım? Ya bana kızarsa. Ya beni affetmezse ne yaparım ben. Ben yapamam. Bakmıyor. Bakmıyor mesajlarıma, aramalarıma. Lütfen arayalım onu Taehyung." yalvarma cümlesi ve gözleri yere inen Taehyung. Kafasını salladı. Salladı ve konuştu.

"Arayalım." bir kelime ile koca Seoul'e keşfe çıkmışlardı. Aradılar aradılar. Taehyung Jimin'i eve bıraktı bir süreden sonra. Biraz daha baktı sokaklara, oturdukları parka, girdikleri markete. Her yere baktı. Gözleri doldu. Keşke evime davet etmek yerine evine bıraksaymışım dedi. Keşkeler ne kadar sa vardı hayatın içinde.

Yoruldu. Oturmak istedi bir yere. Gözlerini gezdirdi. Köşe bir bank gördü. Bank tam da sokak lambasının yanındaydı. Oturmak istedi. Yaklaştı, yaklaştı. Oturdu. Telefonunu açtı. Jeongguk'u bir kere daha çaldırdı. Tanıdık melodi ile etrafına baktı anında. Bir beden gördü. Beden umursamadı hemen yanında ki telefonu. Kafası yere eğik duruyordu öylece.

İçinden, bu o olabilir mi diye geçirdi. Ayağa kalktı hızlıca. Koştu. Koşmasıyla beden ona döndü. Evet! O Jeongguk'tu! Hızlıca kolları arasına alıp saçlarını öptü çocuğun. Kafasını göğüsüne yatırdı saçlarını sevdi. Öptü saçlarını. Sırtını okşadı. Islandı göğüsü. Yağmur mu yağıyor diye gökyüzüne baktı.  Hayır. Hayır, bu çocuğun göz yaşlarıydı.

"B-bana acıma. Kimse acımasın bana. Ben acınacak biri değilim ki! Ben-benim, benim babam var. O-o benim hem annem hem babam oldu! O mükemmel biri. Ben acınası biri değilim ki. Neden, neden benimle dalga geçiyorlar? Annem yok diye neden geçiyorlar?  Benim-benim iki tane annem var ki. Birisi teyzem birisi babamdı. Taehyung acıma bana. Lütfen, lütfen."

Sayıklanan onca kelimeler, Utanç duyulması gereken davranışlar. Jeongguk travmasını yaşıyordu. Yaşamaya devam etmemesi için uğraşacağına yeminler etti. Ona sözler verdi.

"Sana asla acımayacağım. Söz, söz seni bırakmayacağım."

Mean it | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin