XIV

138 14 0
                                    

"Aaa! Yoongi, Yoongi! Başım şişti ama!" bağırışımın ardından dudaklarını büzmüştü. Derin bi nefes aldım.

"Aşkım, ama bir kere anlattığın şeyi 10 kere anlatmana ne gerek var bebeğim?" kollarım arasına aldığımda derin nefes vererek kollarını bana sarmıştı.

"Bak sana ne diyeceğim. Yoongi hyungları ara bize gelsinler. Teyzem seminere gitmedi mi bir haftalığına?" dediğimi onaylayıp parlayan gözleriyle bana baktı.

"Olur! Bekle arayayım." telefonunu çıkardığı için beni rahat bırakmak zorunda kalmıştı. Bende oyunuma devam etmiştim bu sırada.

Tanrım! Adam yerimi satmıştı ben yokken!

"Orospu çocuğu." diye mırıldanmıştım.

"Taehyung. Sana çok ama çok güzel bir haberim var. Bir haftalığına bizde kalıyorsunuz." karşı taraftan gelen sesleri anlamasam da Jimin'e kaymıştı gözlerim. Jimin mutlulukla konuşurken kabul ettiğini anlamıştım.

"Tamamdır! Şimdi Yoongi'yi arayacağım sende Jin hyunlara haber ver." gözlerimi Jimin'den çekip oyuna baktım.

"Tokyo gelse ya." dediğim anında olurken adam batmıştı. Keşke başka bir şey isteseymişim diye geçirdim içimden.

"Hyung?" Jimin konuştuğu an alt f4 atıp oyundan çıkmıştım. Hoparlöre al dedim fısıldayarak.

"Efendim Jim?" Jimin'in yanakları kızarırken konuşması için işaret vermiştim.

"Ş-şey, umh. Plan yaptım. V-ve." Konuşamamasından ötürü elimle yüzümü sıvazladım. Yoongi hyungun kıkırtısı ile Jimin daha da yerlere girmişti.

"Akşam bizimkiler bize kalmaya gelecek. Sen de gelmek ister misin?" Bilgisayara yazdığım şeyi hızlıca okumuştu. Ona gülümsemiş iyi işareti yapmıştım.

"Gelirim Jimin-sshi. İstemen yeterli." dediği şey ile Jimin'in gözleri parıldamıştı.

"A-akşam görüşürüz o zaman h-hyung." Jimin'in bu hallerine gülümsemiş arkamı dönmüştüm. Bilgisayardan bir şeyler ile uğraşırken Jimin'in mutluluk çığlıklarını dinliyordum. Onun adına mutluydum.

"Hadi! Kalk! Evi toplayalım. Sonra markete gitmemiz lazım." dediği şeyler ile bir oflama bırakmıştım odaya.

"Oflama bana! Kalk hadi!"

~

"Bence bunlar yeterli." Yemekleri yapmış onları bekliyorduk.

"Yeter. Son olarak, viskileri koysana." dediği gibi yapmıştım. Bu sırada zil çalmıştı. İlk gelenler Hoseok ve Namjoon olmuştu. Kısa bir selamlaşmadan sonra Jin hyung ve Yoongi Hyung gelmişti.

"Taehyung gelmedi mi?" Yoongi hyungun sorusu üzerine kafamı iki yana salladım.

"Babası yüzünden şirketteymiş. Biraz geç gelecekmiş. Öyle dedi. Başlayın bensiz yemeğe demişti." Jimin'in dediği şeyler ile yüzüm asıldı. Babasından nefret etmiştim şuan da. Ve şirket derken?

"Ah, şey Jeongguk. Taehyung'un babası Gucci'nin şirketlerinden birine sahip. Bazen Taehyung modellik falan da yapıyor. Hiç görmedin mi?" Jin hyungun dediği şey ile hayır diye mırıldandım. Vay be. Normaldi ama. Yakışıklı biriydi.

"Hadi sofraya! Çok güzel şeyler yaptık sizin için." Mutfağa doğru ilerlediklerinde gözüm kapıda kaldı. Belki gelir diye bekledim.

"Jeongguk! Gelmeyecek misin?!" Jimin'in tiz sesini duymam ile gözlerimi kapıdan çekmiş umutsuzca mutfağa ilerlemiştim. Masaya herkes yerleşmişti. Dolaptan bir iki tabak çıkartıp masaya koymuştum. Yaptığım mini cupcakelerden ayırmıştım. Ona yemesi için yemekleri ayırmıştım. Üstüne bir şey kapatmıştım bayatlamaması için.

Mean it | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin