Kalbim değil bedenim senden uzakta

26 5 0
                                    

"Jaeyoon! İyi misin, özür dilerim!"

Inseong endişeyle Jaeyoon'un eline bakarken Jaeyoon acımayan eliyle Inseong'un kafasını tutuyordu.

"Sen iyi misin? Acımadı değil mi kafan?"

"Jaeyoon şaka mı yapıyorsun? Çok hızlı çarptım eline. Senin elin acımıştır asıl."

Jaeyoon'un damarına gelmişti dolabın köşesi ama Inseong'u koruduğu için mutluydu. Hep yapmak istediği de buydu zaten, Inseong'u korumak. Herkesten ve her şeyden.... Bir tek Sang Min'den koruyamamıştı bir zamanlar.

*****

Okulun ilk döneminin bitmesine 1 ay kalmıştı. Şimdilik Inseong ile olan ilişkim haricinde her şey güzeldi.

Okul basketbol takımıyla liseler arası küçük bir turnuvayı kazanmıştık. Final maçında tüm okul bizi izlemişti. Inseong da tribündeydi. Arada göz göze gelmiştik. Beni sayı aldığımda alkışladığını da görmüştüm. Mutlu olduğunu görmüştüm.

Fakat o maçtan sonra hiç rastgele bir yerde bile konuşmadık, göz göze gelmedik. Sang Min sürekli onun yanındaydı.

Sang Min ile bu kadar yakınlaşmasının öncesinde illaki bana bakardı. Bir etkileşimimiz olurdu. Karşılaşıp rastgele bir konu hakkında konuşurduk. Basketbol oynarken beni izlerdi.

Sonra Sang Min ne yaptıysa onu benden uzaklaştırmayı başarmıştı. Birlikte kütüphaneye gidiyorlardı. Birlikte basketbol oynuyorlardı. Kısacası kardeşim yine yapacağını yapmıştı...

Sınıfta öylesine oturuyordum. Bir yandan da test çözen Inseong'a bakıyordum. Çantasından bir şey almak için arkasını döndüğünde göz göze geldik. Hemen döndü arkasını. Bir anlık mutluluğum da arkasını dönmesiyle bitmişti.

Başımı sıraya yaslayacakken en sevdiğim öğretmenim olan matematik hocası Bayan Jiwon içeri girdi.

"Jaeyoon benimle gel." Tedirgin görünüyordu. Yanına gittim. Koridorda ilerlemeye başladık.

"Ne oldu hocam?"

"Birazdan öğrenirsin. Umarım yalandır her şey Jaeyoon. Yapmamış olmalısın!"

Çok gerilmiştim. Ne yapmamış olmalıydım ki?

Müdürün odasının kapısına geldik.

"Senin yapmadığına eminim. Kendini savun." Öğretmenim beni iyice korkutmuşken açılan kapıdan içeri baktığımda Sang Min'i ve müdürü gördüm.

"Gel Jaeyoon." Müdür ifadesiz bir şekilde bakıyordu.

"Evet Sang Min, eşyanı çaldığını iddia ettiğin çocuk bu değil mi?"

"Evet hocam. Tam olarak kendisi. Altın bilekliğimi çalan." Diye atladı Sang Min.

Duyduğumla şok geçirdim. Neyden bahsediyordu bu? Ben öyle bir şey yapmamıştım. Bana iftira mı atmaya çalışıyordu?

"Ne? Ne çalması, ne altın bilekliği?" Anlamayarak Bayan Jiwon'a baktım.

PUZZLE [JaeSeong]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin