Bölüm 5.
Minik bir deja vu.
Düşünmeye zamanımız yoktu. Adım sesleri git gide yaklaşıyordu. Sanırım kelimenin tam anlamıyla bitmiştik. Gözlerimle hızlıca odayı taradığımda Alp'te aynısını yapıyordu, pencereden kaçamazdık çünkü bu yoldan vızır vızır araba geçiyordu. Gözüme takılan alet çantasıyla birlikte çok saçma ama işe yarar ufacık bir plan yapmıştım, kalanı Alp'in oyunculuğuna bağlıydı.
Ve umarım Alp yaptığım plan için beni affederdi. Öldürmese bile kafiydi.
"Alp.." dediğimde bana döndü. Gözlerimle kapının yanındaki alet çantasını işaret ettim. "Ayak uyudurmaya çalış." Planımı anlamış olacak ki gözlerini şaşkınlıkla açtı. Ama konuşmasına izin vermeden onu sırtından sertçe ittim ve kapının dışarısına çıktı.
"Hass.." dediği anda yüzüne güçlü bir fener ışığı tutuldu.
"Kimsin sen?!" Dedi dehşete düşmüş amcanın sesi.
"..san abi." Elini içeriye atarak hemen alet çantasını aldı. "Elektirikçiyim Hasan abi."
"İsmimi nerden biliyorsun?" Diye sordu adam şüpheyle. Nasıl bir durumda olduğumuzu unutarak göz devirdim. Türkiyenin yarısı Ali, yarısı Mehmet yarısı Hasandı zaten. Amcanın zaten yaşlılıktan kırışık yüzü Alp'i incelerken daha da kırışmıştı. Yurttaki alet çantasını bile tanımıyordu.
"Bekir bey söylemişti. Işığı tamir etmek için geldim." Dedi ve eliyle yukarıdaki ampulü gösterdi.
"İçeri nasıl girdin?" Diye sordu Hasan abi. İhtiyar bizi rahat bırakmıyordu.
"Bekir bey anahtar vermişti." Diye Alp elini cebine atıp bir anahtar çıkardı va adama göstermek için havada salladı.
"Işığı tamir ettin mi bari?" Alp şuan tedirgin olması gerekiyordu ama çok iyi rol oynuyordu. Ama buraya kadardı, o ampül çalışmıyordu. Alp yürek yemiş gibi başıyla Hasan amcayı onayladı. Ve elini ışığa doğru uzattı. Tam üç kez ışığı açıp kapattı. Şanslı anına gelmiş olacaktı ki ışık çalışıyordu.
Çok rahat, çok profesyonel.
"Hay sağolasın." dedi Hasan amca rahatlamış bir ifadeyle "bizim su giderlerinede bi baksana." Sanırım Alp ağzını açıp 'ben sadece elektirikçiyim' diyecekti ama Hasan amca çoktan gitmişti. Alp onu mecburen takip edecekti. Gitmeden evvel bana öfkeli bir şekilde baktı. Sağ baş parmağını boğazının üstünden kesiyormuş gibi haraket ettirdiğinde yutkundum. Sinirle çantayı alıp uzaklaştı. Bende hemen dosyaya döndüm.
Burası karanlıktı, bu kadar ışıktan yoksun yerde hiç bir şey okuyamıyordum. Yaptığımın yanlış olduğunun bilincindeydim ama feneri yakarak resim çekmek bile tehlikeli olabilirdi zira burdan dakikada dört beş tane araba geçiyordu. Biri görüp ihbar edebilirdi.
Ne yapacağım diye düşünmedim ve dosyayı dürüm gibi dürüp kolsuz şişme montumun iç cibine koydum. Montum fermuarını çektikten sonra şapkamı kafamda sabitledim. Derin nefes aldım. Geldiğimiz yolla koşarak dışarıya çıkacaktım. O sırada kolidordan ses duyduğumda kapıyı açıp bir odaya girdim. Hemen kapının arkasına saklandım.
"Elinde baya becerikliymiş be evlat." Dedi Hasan amca kapıyı açıp. Işığı yaktığında içimden küfür mırıldandım. Yani koskoca yurtta mutfağın olduğu odaya girmekte bana yakışırdı. Hasan amca mutfak lavabosunun altını açmıştı. Alp'e göstererek problemi anlatırken, Alp ona belli etmeden başını yukarıya kaldırıp derin ama sessizce ofladı. Tekrardan yere baktığında kapının arkasında beni görüp dudaklarını "Yuh!" Diye kıpırdatdı. Gözlerimi çaresizce kırpıştırırken "Yardım et!" Diye mırıldandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güvercin
Literatura KobiecaGüvercin yurdu. Büyüdüğüm 17 olunca kaçtığım, önünde kaza geçirerek hafızamı kaybettiğim yurt.. Geçmişime dair bildiğim tek şey bu. *Not* Ben siyah gitarlı çocuk hikayesini yazan kişiyim sadece hesabımın şifresini kaybettim. Bu hesaptan paylaşıcam...