Bölüm 13. Siyah Kart

30 5 6
                                    

Bölüm 13.

Siyah kart.

Babam ölmüştü.

Alp baş şüpheliydi.

Polis arabasının arkasında stresten bacağımı sallarken Yusuf bana kısa bir bakış attı ve önüne döndü. O sırada ben Gürhanın telefonda anlattıklarını düşünüyordum.

"Sabah İzmir polisinden kafasından susuturucu silahla vurularak ölen şahsın kızı olduğunu, ve şüphelinin İstanbulda olduğu haberini aldık. Adamın kızının sen olduğunu öğrendik, şüpheli de Alp'ti. Alp'in şüpheli bulunmasında tek bir sebep var.

Üç yıl önce babanın sağ ayağından vurulduğunda Alp oradaydı ve polise yakalanmış, üstünden silah bulunmuştu. Ama kurşun o silahtan çıkmamıştı ve silahta barut lekesi yoktu. Silahın kendisine ait olduğu ruhsatı falan yerindeydi diye serbest bırakıldı.

Gürhanla Alp'i ilk araştırdığımızda kasten adam öldürmeye teşebbüsten ifade vermişti.

Şimdi hem bu olayla ilgisi olduğu için, hem olay günü İzmirde olduğu için, hemde yaşlılar evinin arka bahçesindeki kapının yanındaki otlarda bulunan aletde onun parmak izi çıktığı için gözaltına alındı."

Alp'in İzmirde ne işi vardı?

Alp'in üç yıl önce babam vurulduğunda orda ne işi vardı?

Alp'in babamla ne ilgisi vardı?

Polis arabası yavaşça durduğunda hemen kapıyı açtım ve sertçe çarparak kapattım. Karakola doğru koştuğumda Yusuf'un da arkamdan koştuğunu biliyordum. Bir kaç polis beni durdurmaya çalışsada kendimi Gürhanın odasına atmayı başarmıştım.

Masada bir ton kağıt, elinde kahve bardağıyla masasının başındaydı. Kıpkırmızı gözleri şaşkınlıkla açılırken içeriye üç polis girdi.

"Bir! Alp katil değil!" Diye bağırdığımda Gürhan arkadaki polisilere çıkması için işaret verdi.

"İki! Bu saçma şey neyin nesi adam gibi açıkla! Delillerini göster, kanıtlarını göster. Üç! İzmirdeyken bende Alpin yanındaydım ve hatta babamı bulmaya gitmiştik o yaşlılar evine! Arka bahçeden giriş yaptık çünkü ön kapıdan girersek hocalar bizi yakalardı! Aleti benim gözümün önünde attı o otların arasına." Ellerim titrerken hala bağırıyordum. "Dört! Alp şu an nerrde?"

"Dünden kalmayım, zar zor kendime geldim başım ağrıyor. Bağırma lütfen. Geç otur." Dedi Gürhan yorgun olduğunu belli eden sesle.

"Bana açıklama ya-"

"Geçip oturmadığın sürece benden bir cevap alamazsın." diye sertçe lafımı böldü. "Kendine gel Esra, titriyorsun. Otur, sakinleş. Bende Alp'in ifadesini okuyordum. Müsade edersen okumamı bitireyim ve sana cevap vereyim." Ardından benden cevap beklemeden kapıya doğru "Taha iki bardak su getir!" Sanki tüm sinirini Taha'dan çıkmak istercesine bağırdı. Ardından tekrar çalışma sandalyesine oturup kağıtlara gömüldüğünde ayakta dikiliyordum.

Sularımız geldiğinde bardağımı tek nefeste içip masanın önündeki sandalyeye oturdum. Evet oturdum çünkü Gürhan oturmazsam hiç bir şey anlatmayacağını sertçe belirtmiş, ve dediğini de yapmıştı.

Ben oturduğumda ayağa kalktı ve laptopunu alıp karşımdaki sehpaya bıraktı. Bir eli oturduğum sandalyenin arkasındayken sağ tarafımdan uzanıp videoyu oynattı. Sağ üstü köşeyi işaret ettiğinde bakışlarım oraya kitlendi.

Sanırım burası havaalanıydı. Videonun on dördüncü saniyesinde Alp'i gördüm. Yanında çantası bile yoktu yüzüne bakılırsa sinirli gözüküyordu. Çenesini sıkmış, yüz hatları gergin ve öfkeliydi.

GüvercinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin