Bölüm 12.
Beklenmedik olay.
Hücremde Alp'le göz göze gelmemek için her tarafa bakıyordum. Yeri mi delip kaçsaydım, parmaklıkları mı kırsaydım? Hulk değildim ama korkunun insana her şeyi yaptırabileceğini duymuştum. Yeni yılın ilk cinayeti ya da ilk maraton koşucusu olmamalıydım. Koşucuya razıydım ama yan taraftaki Alp bana korkutucu gülümseme yolladığında artık dayanamadım. Öldürücekti manyak beni, net yani. Parmaklıklara doğru koştum.
"YUSUFİ! YUSUFİ!" Diye bağırdığımda sesim yankı yaptı. Diğer taraftaki polis susmam için sopayla parmaklıklara vurmuştu.
"Nezarethane burası, dingonun ahırı değil!" Dedi uyarıcı ses tonuyla.
"Tamam, pardon." Dedim ve bakışlarımı ondan çekip koldora doğu bakmaya çalıştım. "Yusufiii. Yusufiiii. Lan Yusufiii." Diye Alpten öğrendiğim gibi fısıltıyla bağırmaya başladım. Adam sabır çekti.
"Yusuf abi! Seni çağırıyorlar." Dedikten sonra sopasını masanın üstüne atarak sandalyesine oturdu. Yusufi bıkkınlıkla nefesini vererek parmaklıklara yakınlaştı. Kafamı iki demirin arasına sokup fısıldadım.
"Yusufi. Beni diğer tarafa alsana." Alp'e ne kadar uzak olsaydım o kadar can güvenliğim vardı.
"Anlamadım?" Dedi Yusufi kaşlarını çatarak.
"Yusufcuk böceği." Diye ses geldi arkadan.
"Doğru konuş." Yusuf Alpi sert bir şekilde uyardığında Alp güldü. Adam kendisindem kaç büyüktü, farkında mıydı acaba?
"Pardon Yunus." Yine hayvanlara takmıştı gerizekalı. Ona döndüğüm de elini sanki hocasından konuşmak için izin alan öğrenci gibi kaldırmıştı. Sola kaydı, bankın sağ tarafına elini hafifçe vurarak yanını işaret etti "Burayı kastediyor sanırım, benim yanımı."
"Vazgeçtim!" Dedim parmaklıklardan uzaklaşarak. Diğer polis sabır çekerek yukarıya kalktığında Alp kafasını iki yana sallayarak gülmüştü. Ardından başını duvara yasladı ve muzip gülümsemesiyle birlikte gözlerini hafif kısıp bana döndü.
"Korkma Esra. Çıktığımızda kendi aramızda hallederiz." Göz kırptı. Lanet herif nezarethane için çok çekiciydi.
"Maraton koşusu yapmıyoruz o halde?" Diye sordum tek kaşımı yukarı kaldırarak.
"Cık" Dedi yine gülerek. Gülmesi sinirlerimi bozmuştu. Boğazımı temizledim, bana kızgındı o yüzden alttan alıcaktım.
"Yılın ilk cinayeti olmam peki? Öldürecek misin beni?" Diye sordum yeniden tek kaşımı yukarı kaldırarak.
"Erteleyebilirim." Dedi psikopatlara diz çöktürecek kadar korkunç bir sakinlikle. Ona hala korkuyor gibi bakmış olacam ki güldü. "Tamam tamam, yapmayacağım."
"Tımarhanelik insanların nezaretde ne işi var Allahım." Diye söylenerek Yusufi merdivenlerden yukarıya çıktı. Alple buna güldükten sonra ikimizinde gülüşü aynı anda soldu. Nezarethaneyi büyük bir sessizlik kapladı.
Nezaretdeydik ve gülüyorduk, eğleniyorduk. Bir kaç dakikalığına her şeyi unutmuştuk sanki. Alp ayağa kalktı ve boğazını temizledikten sonra benim yanıma, parmaklıkların yanına yere çöktü. Dizinin birine kendine çekti, diğerini öne doğru uzattı. Bende onun olduğu taraftaki parmaklıklara gittiğinde yere çöktüm ve dizlerimi kendime çekip sarıldım. Çenemi dizlerime yasladığımda sessizlik devam etti.
"Parmaklıklar" Dedi derin iç çekerek. "Sana yakın durmama hep engel oldu."
Başımı kaldırıp ona baktığımda yüzüne dağılmış, hala kıvırcık olan saçlarının ardından karşıya bakıyordu. O sırada aklıma Alp'in 17 ci yaş doğum günü aklıma geldi. Yurttaki parmaklıklar.. yan yana iki salıncağı bölen o parmaklıklar. Ve parmaklık yüzünden bir birinden ayrı düşen iki çocuk. Önüme döndüğümde Alpin çektiği derin nefesten bende çektim içime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güvercin
Chick-LitGüvercin yurdu. Büyüdüğüm 17 olunca kaçtığım, önünde kaza geçirerek hafızamı kaybettiğim yurt.. Geçmişime dair bildiğim tek şey bu. *Not* Ben siyah gitarlı çocuk hikayesini yazan kişiyim sadece hesabımın şifresini kaybettim. Bu hesaptan paylaşıcam...