İyi okumalarr~
Hyunjin:
Minho'nun söyledikleri tüm vücudumun error vermesine sebep olurken donup kalmıştım. Sözlerini destekleyen büyük ve içten gülümsemesi ağlamak istememe neden olurken kollarını boynuma sarıp yüzünü boynuma gömdüğünde gitmemden korkuyor gibi sıkıca sarılıyordu bana. Ben ondan gitmezdim ki zaten. Gidemezdim...
Ben de aynı şekilde ona sarıldığımda resmen burnumu boynuna gömmüştüm güzel kokusunu daha da yoğun almak için. Öyle güzeldi ki her şeyiyle.
"Sen evine dön hadi çok oyalandık zaten."
Hafif titreyen sesini farketsemde o benden aniden ayrıldığında hiçbir şey yapamamıştım.
"Biraz daha kalsam? Olmaz mı?"
"Olmaz Hyunnie... Hem ailen de merak eder zaten git sen. Benimde eve geç kalmamam lazım."
"Ama sen bana böyle bıcır bıcır Hyunnie dersen ben seni ısırırım!!"
Dayanamayarak yanaklarını avuçlarımla sarıp burnunu canını acıtmayacak şekilde ısırdığımda Minho ufak bir çığlık atıp minik eliyle koluma vurmaya başlamıştı. Ama görüş alanıma miniş ellerini sokarsa ben nasıl sakinleşebilirdim ki?!
Sonunda ayrıldığımda çatık kaşlarıyla bana bakarken eliyle burnunu tutuyordu.
"Koparsaydın bir de?! Sen benim yaptığım her şeye böyle mi tepki vereceksin?"
"Evet?! Aşırı sevilesi bir şeysin yiyesim geliyor seni. Ne yapacağım ben seninle?!"
Öyle bir sevgi patlaması vardı ki içimde şimdi o gülümseyen küçük suratını tutup yiyebilirdim gerçekten. Gülümseyip bana yaklaşmış hafifçe parmak ucuna kalkmış ve dudaklarıma minik bir buse kondurmuştu. Aklımı kaybedecektim gerçekten. Zaten ona zar zor bekleyebileceğimi söylemiştim o bana yaklaştıkça bu sözümün arkasında duramamaktan korkuyordum.
"Artık gerçekten gitmem lazım Hyunjin. Yarın görüşürüz."
Yüzünde özür diler gibi bir ifade varken sorun yok dercesine kafamı iki yana sallayıp onun daha fazla üzülmemesi için gülümseyerek yanağına hızlı bir öpücük bıraktım. El sallayıp ayrıldığımızda ben geldiğim yoldan geri dönerken o yoluna devam ediyordu.
Uzaklaştığımda derin bir nefes çektim ciğerlerime. Bugün yaşanan her şey öylesine imkansız geliyordu ki gözüme, ölümüne korkuyordum yarın her şeyin eskisi gibi olmasından. Çoktan onun küçük öpücüklerine, utangaç gülümsemelerine, hafif nazlı tavırlarına alışmış gibi hissediyordum ve yarın bunlardan mahrum kalırsam ne yapacağım hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Eve girdiğimde moralimin düşmesine izin vermeyip müjdeyi anneme iletmiştim. Kurabiye fikri için kafama terlik yiyene kadar yanaklarına defalarca öpücük kondurduğumda yardım ettiğine pişman gibi duruyordu.
Anneme her şeyi anlattığımda Minho'nun kurabiyelere verdiği ilk tepkiyi anne yüreği kaldırmayınca kendini tutamayıp ağlamaya başlamıştı. Onu susturmaya çalışayım derken Minho'nun o anki savunmasızlığı gözümün önüne gelince bende anneme sarılıp ağlamaya başlamıştım. İstemsizce empati yapıyordum ve annemi kaybetme düşüncesi bile boğazıma yumru oturmasına sebep olurken onun bunu gerçekten yaşaması çok ağırdı. Bugün tüm ayarlarımla oynanmıştı cidden!
Babam eve geldiğinde ikimizi sarılmış ağlaşırken görünce endişelendi. Annem ona yarım yamalak neden ağladığımızı açıklarken babam zaten annesini genç yaşta kaybetmiş biri olarak buruk bir gülümsemeyle bize baktığında daha çok ağlayasım gelmişti. Sonunda hepimiz kendimize geldiğimizde konunun geri kalanını onlara tamamen aktardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In Love•° HyunHo
Fanfic"Gerçekten öğrenmek istiyor musun Minho-shi?" Ciddiyetle sorduğu soruyu aynı ciddiyetle kafamı sallayarak onayladım. "Çünkü bu aptal herif okula geldiğin ilk günden beri, üç yıldır, senden deli gibi hoşlanıyor ve her gün hoşlandığı kişi kapalı kutun...