Bölüm 1600 kelime benim bu bölümden kısa oneshotlarım var amk
İyi okumalarr~
Hyunjin:
Ayaklarımı sürüyerek bahçe kapısından girerken nefes almamın tek sebebi refleksti. İstemiyordum. Yemek yemek istemiyordum, su içmek istemiyordum, ayağa kalkmak istemiyordum, adım atmak istemiyordum, yaşamak istemiyordum... Üç gün geçmişti o günün üzerinden. Üç gündür nasıl yaşadığımı bilmiyordum.
Onsuzluğa alışkın olduğumu düşünürdüm hep ama yanılmıştım belli ki. Onun varlığını tatmak dengelerimi bozmuş beni tarifsiz bir acıyla tanıştırmıştı.
Ben Minho'yu tanıyana kadar acı nedir bilmiyormuşum meğer. Mükemmel hayatımda canımı sıkan ufak şeyleri ne kadar abarttığım gerçeğiyle yüzleşmiştim. Yanlış anlaşılmasın acılarımın sorumlusu o demiyordum. Kendi aptallıklarım için onu suçlayamazdım. Onu sevdiğim üç yıl boyunca acı çekmiştim. Varlığımdan bile haberi yokken nasıl bunun suçlusu olabilirdi? O benden ayrıldıktan sonra acı çekiyordum. Kendi ağzımla onun duygusal boşlukta olduğunu ve yanlış kararlar alabileceğini söylerken aptal gibi kendimi kaptırmıştım. Ne olduğunu bile bilmediğim bir dert yüzünden güzel gözlerinden küçük inci tanelerini akıtarak ağlayan o masum genci bunun için nasıl suçlayabilirdim?
Sahi ya... Beni hiç o anlamda sevmemişti. Ve buna rağmen birlikte olmuştuk. İlki aşık olduğu kişiyle değil aşık olduğunu sandığı kişiyle olmuştu. Nasıl böylesine kaybedebilmiştim kendimi? Nasıl kaptırmıştım kendimi ona? Evet benim ilk birlikteliğim yıllardır aşkını içimde büyüttüğüm insanla olmuştu. Ama o, o geceyi her zaman bir pişmanlık olarak hatırlayacaktı. Sanırım midem bulanıyordu...
Beni suçluyor mudur tüm bunlar için? İçten içe lanetler ediyor mudur bana? Onun boşluğundan bilerek faydalandığımı düşünüyor mudur?
Hayır. Hayır hayır... Benim hakkımda böyle bir şey düşünmezdi. Böyle bir şeyi asla yapmayacak biri olduğumu bilirdi Minho...
Tüm iç organlarım kasılıyordu sanki. Üç gündür verdiğim tek hayat belirtisi okula gitmekti. Onu görmek istiyordum çünkü... Onu rahatsız etmeden, göz ucuyla bir anlık da olsa görmek istiyordum. Yakınımdan geçerken onun güzel, sütten kesilmemiş bebek gibi kokan kokusunu biraz olsun alabilirdim belki.
Beni sırtıma elini koymuş hafifçe itekleyerek okula sokan Jisung da en az benim kadar somurtkandı son günlerde. Benim yıkılmış halim onu da üzüyor engellemeye çalışsam da Minho'ya kızmasına neden oluyordu.
"Kantine gidelim ilk önce, bir kahve iç kendine gel." Sanki tek kendinde olmayan benmişim gibi konuşsada yorgun sesi kendini ele vermesine neden oluyordu.
"İstemiyorum. Sınıfa çıkalım."
"Biz ne zamandan beri kantinde oturup zaman öldürmek varken ders başlamadan yarım saat önce sınıfa çıkıyoruz."
"..."
"Kes şunu yapmayı. Kendini harap ediyorsun resmen ben seni böyle görmeye alışık değilim Hyun. Tamam biz yeri geldiğinde beraber güldük yeri geldiğinde beraber ağladık ama bu halin çok başka. İçimi acıtıyor. Kardeş sayılırız biz sen çöktükçe etimden bir parça koparılıyor gibi hissediyorum."
"Üzgünüm... Minho son günlerde sınıftan hiç çıkmıyor. Beni de anla, onu görmeye ihtiyacım var."
"Hayır senin onu görmeye değil onu unutmaya ihtiyacın var."
"Yapamam..."
"Ne demek yapamam? Göbek bağınız beraber kesilmedi Hyunjin, senin Minho'yu tanımadan önce de bir hayatın vardı. O yokken de yaşıyordun. Sanki hayatın ondan ibaretmiş gibi davranamazsın. Tamam onun varlığına çok alıştın. Sen onu sevmeye de çok alıştın. Ama zamanla yokluğuna da alışabilirsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
In Love•° HyunHo
Fanfic"Gerçekten öğrenmek istiyor musun Minho-shi?" Ciddiyetle sorduğu soruyu aynı ciddiyetle kafamı sallayarak onayladım. "Çünkü bu aptal herif okula geldiğin ilk günden beri, üç yıldır, senden deli gibi hoşlanıyor ve her gün hoşlandığı kişi kapalı kutun...