°•3•°

724 76 45
                                    

Bu fici yayınlananlar kısmında her gördüğümde kalp krizi geçirmeyi bırakmam lazım.

Yayınladığımı o kadar unutuyorum ki bugün bölüm atmam gerektiğini hatırlayıp geç saatte kesin yine unuturum diye şimdi yayınlıyorum. İmdat.

İyi okumalarr~

Yaptığım deli saçması konuşmaya Minho beklediğim tepkiyi verip boştaki eliyle hızlı bir yumruk atmaya çalışmış bense gözlerimi ondan ayırmadan söylediğim gibi yumruğu bana ulaşamadan avcumu sarmıştım etrafına.

Öncelikle... O AN BEN OLSAM BANA AŞIK OLURDUM, KEŞKE SEN DE OLSAYDIN YA KURBAN OLDUĞUM KEDİ SIFATLI.

Ehm her neyse. İkinci olaraksa, hayır taştan iradeli prensesim kesinlikle aşık olmuş gözükmüyor olacak ki on dakika önce başlamış dersin başından beri sıranın altından iki bileğini kimseye çaktırmadan tek elimle tutuyordum.

Dürüst olmak gerekirse tamamen...göt korkusuydu.

Çünkü yumruğunu tutmam onu daha da zıvanadan çıkarmış minik patileriyle suratımı parçalamak isteyen bir kedi gibi görünmeye başlamıştı ve ben güzel yüzümün tanınmayacak hale gelmesine izin veremezdim.

On dakikadır göze batmamaya çalışarak çırpınsada pek bir işe yaramamış olacak ki bir an durmuştu. O durduğu anda yarrağı yediğimi anlamam gerekirdi. Anlamadım...

Duraksamanın ardından ayağını yana savurarak bana tekme atmıştı. Sorun burada başlıyordu işte. Minik bebeğimin bacak kasları pekte minik değildi. Çok seksi gözükmeleri bir yana sanırım bacağım ikiye ayrılmıştı.

Beklemediğim hareketle kendime engel olamayarak canımın acıdığını belli eden bir haykırış bırakmıştım dersin ortasına. Hoca da dahil herkes bize döndüğünde ne yaptığımı farketmiş, göz ucuyla Minho'nun yüzüne baktığımda suratındaki piç gülümsemesini görmüştüm. TAVŞAN DİŞLERİNE KURBAN OLURUM SENİN SALAK.

Tanrım beni bu kadar enayi yapman da biraz şov sanki. Kendimi dünyaya Minho'nun enayisi olayım diye gönderilmiş gibi hissediyordum. Başka açıklaması olamazdı yoksa bu salaklığın. Sanki Tanrı durmuştuda ben bunu çok güzel yapmışım başka bir tane daha yapayımda kulu kölesi olsun demişti.

"Pardon hocam bacağımı sıraya çarptım da... Kusura bakmayın" ardından uslu bir çocuk gibi gülümsemiştim. Hoca da iyi olup olmadığımı falan sorup derse geri dönmüştü.

Yüzüme olabildiğince sinirli bir ifade yerleştirip kafamı yavaşça Minho'ya çevirdim. Ama onun çoktan beni umursamadan sırasına geri yatıp kafasını pencereye doğru çevirdiğini görmüştüm.

İlk önce gıcıklık yapmayı düşünsemde ağır nefesleriyle cidden uyuduğunu anlayıp rahat bırakmıştım. Ders bittiğinde bile kalkmamıştı henüz. Zilin çalmasıyla zaten az kişi olan sınıfımızdaki herkes iki dakika içinde sınıfı boşaltmıştı.

Minho'ya döndüğümde arkası dönük olduğu için sadece sırtını ve saçlarını görüyordum. Saçları... Yumuşacık görünüyorlardı. Kendime engel olmayarak yavaş ve sessizce ona yaklaşmaya başlamış güzel saçlarını ona temas etmemeye çalışarak kokluyordum.

BEBEK GİBİ KOKUYORDU. Saçlarını okşamayı çok isterdim ama izin almadan yapmak istemiyordum, hoşuna gitmeyeceğine emindim çünkü.

Birden başını hafifçe kaldırıp bana doğru döndüğünde ilk önce yakalandığımı sanıp üç buçuk atsamda hâlâ uyuyordu.

Uyurken bir insan ancak bu kadar güzel gözükebilirdi sanırım. Kapattığı gözlerinin uzun kirpikleri bile mükemmeldi. Uyurken bile kaşları hafifçe çatıktı ama bir yanağı koluna yaslı olduğundan büzülmüş dudaklarıyla oldukça sevimli duruyordu.

İzlendiğimi farketmemle hızla kapıya dönmüştüm. Jisung'u görmemle ilk başta boşa endişelendiğimi sansamda imalı bakışları ve sırıtışını gördüğümde bu fikirden vazgeçtim.

Kafasıyla koridoru işaret etmişti. Suçüstü yakalanmış çocuk gibi korkak adımlarla gidiyordum yanına. Minho'ya söylediklerimi götümden kan alarakta olsa öğrenirdi ve onu başta korkuttuğumu söyleyerek beni mahvedecek ardındanda söylediğim cümlenin saçmalığıyla yaklaşık bir yıl kadar dalga geçecekti. Arkadaşlarınızı iyi seçin. Söylediğimi yapın yani yaptığımı değil. Tavsiye...

Sınıf çıkışına geldiğim gibi kolumu kapmış beni kurbanlık koyun gibi sürükleyerek kantine indiriyordu. Kantine girdiğimizde köşedeki masada oturan arkadaşlarımızı gördüm.

Changbin ve Seungmin yine bizim asla anlamlandıramayacağımız saçma nedenlerle tartışıyorlardı. Şeytan diyorduki al ikisinin kafasını tut dudaklarını birbirine yapıştır.

Ama ben uslu bir çocuğum yani şeytana uymam. Şaka şaka ben Minho'yla sevgili olmadan kimse mutlu olamazdı. Bu gidişle sonsuza kadar olamayacak gibilerdi ya neyse...

Jisung tarafından zorla sandalyeye oturtturulduğumda ikiside susup bana bakmıştı. Onlarda Minho'yu sevdiğimi biliyordu. Changbin pek memnun değildi durumdan, malum...

Olayları ıkına ıkına zorla anlatmıştım resmen. Malum kısıma gelince; Changbin anında kahkayı basıp asla susmazken, Jisung kafama gelişine sağlam bir tane yapıştırmıştı, Seungmin ise dirseğini masaya, alnını eline yaslamış bizimle olan arkadaşlığını sorguluyordu.

Herkesin sakinleşip sandalyelerini masaya iyice yaklaştırması sağlam bir durum değerlendirmesi yapacağımızın habercisiydi.

   •°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•°•

Bitmek bilmeyen beyin fırtınamızdan derslerimize geç kalacağımızı farkederek çıktık. Sınıfa doğru ilerlerken bizim sınıfın kapısının önündeki sandalyeyi gördüm. Umarım o sandalye benim sandalyem değildir diye düşünsemde pek mümkün değil gibiydi.

Sırayı yaslanma yerindeki boşluktan tutup almış sınıfın kapısını çalarak içeri girmiştim. Hocanın henüz gelmemiş olduğunu farkederek rahatça elimdeki sırayla içeri girmiş tahmin ettiğim gibi Minho'nun yanındaki boşluğu görmüştüm.

Sinirle gülüp yanına ilerlerken kulaklıklarını takmış telefonla oynadığı için geldiğimi farketmemişti. Yanına gelip tepesinde dikildiğimde kafasını bana çevirdi. Sandalyesini sıraya ortaladığı için oturamayacağımı sanıyordu herhalde?

O bana 'şimdi ne yapacaksın bakalım?' der gibi iddiayla bakarken sinsice gülmüş elimdeki sandalyeyi rastgele bir yere koymuştum. Ardından Minho'nun üstüne eğilip bacaklarının iki yanından sandalyeyi kavrayıp havaya kaldırdım. Beklemediği hareketle kayıp düşmemek için aceleyle tutunacak bir yer arayan elleri omuzlarımı bulmuştu. Durumdan fazlasıyla hoşnut olan ben planladığımın aksine onu hemen indirmemiştim. Boy farkı nedeniyle ilk kez ben eğilmeden yüzyüze duruyorduk.

"Yaptığınla beni yıldırabileceğini mi sandın Minho-shi. Üç yıldır vazgeçemeyen beni yıldıramazsın miniğim. Uslu bir çocuk olman yararına olur." Tabi bunları ona yaklaşarak sessizce söylemiştim çünkü sınıftaki herkes drama çekiyormuşuz gibi bizi izliyordu.

Sınıftaki, okulun dedikodu ağını yöneten grubun burada olması yarına bir ulusal kanalda duyuru yapmadıkları kalacağının işaretiydi.

Hyunjin'in içinden herkül çıktı arkadaşlar. Şaka maka hâlâ ilk günü bitiremedim bayılıcam şuraya.

-Nya

In Love•° HyunHoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin