11 Eylül 2016
ABD/Colorado
14.35
Hummer, konağın bahçesine girip durduğunda gözlerimi Seth’e çevirdim. Dizinin birini titretiyordu ve elleri titriyordu. Havaalanından bu yana benimle hiç konuşmamıştı. İşin aslı ben onunla göz göze gelmemeye çalışmıştım. Çünkü korkuyordum. Ona bakarsam ya da onunla konuşursam onun bana ters tepki vermesinden korkuyordum. Bu yüzdende sessizliğe bürünmüş onlardan kendimi tamamen soyutlamıştım.
“Siz ikiniz orada mı kalmayı planlıyorsunuz?”
Seth ile aynı anda bakışlarımızı Danny’ye çevirdik. Kapıyı açmış, bavulları almış, Begüm’le bizim inmemizi bekliyorlardı. Durumdan sıvışmak için “Ben Ashley’ye geldiğimizi haber vereceğim.” Dedim. Seth, kafasını çevirip gözlerime baktı.
“Derin, şu olayı atlatınca arasan olur mu?” birden bütün kaslarım gevşedi ve başımla onayladım. Şükür ki bunu tek değil, benimle birlikte halletmek istiyordu. Seth, hafifçe gülümseyip elini bana uzattı. Gözlerimi eline indirdim. Hızla elimi elinin üstüne koydum ve sımsıkı tuttu. Birlikte arabadan indik.
Büyük salona geçtiğimizde herkes sandalyedeki yerlerini almış baş köşede oturan kızı süzüyordu. Kız simsiyah kıvırcık saçları olan bir kızdı ve kafası öne eğikti. Ama ayak sesimizi duyunca kafasını kaldırıp Seth’e baktı. Gözleri rahatlamayla açıldı. Daha sonra ise gözleri elimizin birleştiği yere indi. Rahatlayan gözler yine hüzünle kısıldı.
“Dayımı öldürdüğünüz için size minnettarım.” Dedi kız. “Biliyorum, Seth! Sana yalan söylediğimi düşünüyorsun. Ama hayır! Sana yemin ederim ki yalan söylemedim. Sana söylediğim her şey, sana duyduğum tüm duygular gerçekti. Ama dayım bunu öğrenseydi seni öldürürdü!”
“Alanza!” dedi Seth dişlerinin arasından. Kalbimin gümbürtüsü yüzünden kulaklarım uğulduyordu. Kız Seth’e aşkla bakıyordu ve bu beni daha da korkutuyordu. “Artık sana inanacağımı düşünüp buraya geldiysen, üzgünüm! Boşuna gelmişsin.”
Kız ayağa kalkıp Seth’in tam önünde durdu. Gözlerini tekrar ellerimizin birleştiği yere indirdi. Uzun bir süre baktıktan sonra gözlerini bana çevirdi. “Üzgünüm, ama Seth ile baş başa konuşmak istiyorum!”
Gözlerimi Seth’e çevirdim. Çenesini sıkmış kızın yakınlığından dolayı rahatsız olmuş gibi görünüyordu. “Imm, ben… şey!” diye kekeledim. Salak! Tam bir salaktım.
“Seninle hiçbir yere gelmiyor!” dedi kuzenim. Ellerini beline koymuş en ölümcül bakışlarını atıyordu. “Seth’i duydun. Buraya boşuna geldin. O yüzden şimdi çıktığın deliğe geri dön seni beyinsiz!”
Kız gözlerini kısıp kuzenime baktıktan sonra Seth’in kolunu tuttu. Seth, bakışlarını anında kolundaki ele çevirdi. “Seth, lütfen! Sana her şeyi anlatmak istiyorum. Ama bu herkesin yanında yapabileceğim bir konuşma değil. Lütfen! Lütfen, Seth!”
Seth, gözlerini kızın gözlerine çevirdiğinde kalbime bir ok saplanmış gibi, “Peki!” dediğinde ise ölüyormuşum gibi hissettim. Seth, elimi bırakıp kızla birlikte salondan çıktıklarında olduğum yerde donup kaldım. Bu kız ölüyken bile benim için tehdit oluşturan bir kızdı. Şimdi ise canlıydı ve kendisini Seth’i kandırmaya adamıştı.
Herkes sessizce cama toplanınca bende yavaş adımlarla camın arkasından dışarıya baktım. Seth kızı dinliyordu. Kız ise el hareketleriyle ve paniklemiş bir şekilde Seth’e bir şeyler anlatıyordu. Gözlerimi Seth’e odakladım. Vereceği tepkiler benim için önemliydi. Ama yüzünü göremiyordum. Arkası bize dönüktü.
“Seth o kızı sana tercih etmeyecek, bunu düşünme bile!” dedi Danny kulağıma doğru. “Onu tanıyorum. Hem bana söylediği şeyden dolayı da eminim. O sana dünyada hiçbir kıza değer vermediği şekilde değer verdi.”
Dolan gözlerimi Danny’ye çevirdim. “Korkuyorum!” diye fısıldadım. “Sanki onu sonsuza kadar bu kız yüzünden kaybedecekmişim gibi hissediyorum. Onun ölü olduğu zamanlarda bile aramızda engeldi. Şimdi ise capcanlı bir şekilde karşımıza çıktı.”
“Böyle düşünme!”
Akan yaşları elimin tersiyle silip yerdeki bavulları aldım ve salondan çıktım. Seth’le kaldığımız odaya geçtiğimde kapıyı sertçe kapattım ve cebimden telefonu çıkarıp açtım. Yatağın ucuna oturup Ashley’yin numarasını bulup aramaya başladım. Birkaç kez çaldıktan sonra mutlu bir ses tonuyla açtı.
“Aman Tanrı’m! Şükür aradın. Yolculuğunuz nasıldı?”
“Harika!” dedim. “Seth’e düğünü nerede yapacağımızı bulduğumuzu söyledim. Çok sevindi ve kabul etti.” Dedim. Umarım hala bir düğünün olmasını istiyordur!
“Hemen, işlemlere başlıyorum o zaman! Özel olarak istediğin bir şey var mı, hayatım?”
Elimi alnıma yasladım ve gözyaşlarına boğulmamak için kendimi tutmaya başladım. “Ben bu konu hakkında pek bir şey bilmiyorum. O yüzden her şey için sana güveniyorum, Ashley!”
“O zaman Seth’e çok mutlu olduğumu ilet. Şimdi kapatmalıyım. Bir ay sonrası için orayı mükemmel hazırlamam gerekiyor.” Dedi ve kapattı. Kendimi geriye doğru atıp yatağa uzandım. Gözlerimi tavana diktiğimde kapı açıldı ve Begüm içeriye girdi. Yavaş adımlarla yanıma gelip yatağa oturdu.
“Şey, hala konuşuyorlar. Hiç merak etmiyor musun?”
“Meraktan önce deli gibi kıskanmış durumdayım, kuzen. Ne yapacağımı bilmiyorum. Yani o bugüne kadar onun yasını tutmuş. Şimdi ise senelerce öldü diye üzüldüğü kızı kanlı canlı karşısında buldu.” Doğrulup bağdaş kurdum. “Sanırım, bir ay içinde olmasını istediği düğünü uzatmak için şimdiden bahaneler bulmaya başlayacak.”
“Bir ay mı? Bir ay içinde düğünün olmasını mı istiyordu?” iç çekip başımla onayladım. “Vay canına! Bu ne aceleymiş böyle?”
Tam ağzımı açıyordum ki kapı açıldı ve Jenny kafasını içeriye uzattı. “Salona gelin. Dom konuşma yapacak. Sanırım yeni bir görev var. Hadi çabuk ol!” hızla yataktan kalkıp hızlıca aşağıya inip salona geçtik. Seth ve kızda oradaydı. Ama ben boş sandalyelerden birine oturup Dom’a baktım. Plan tahtasını çekip elindeki ince çubukla plana birkaç kez yavaşça tıkladı.
“Seth, Alanza’ya güveniyor musun?” diye sorduğunda gözlerimi Seth’e çevirdim. Seth, sert bir ifadeyle başını bir kez öne salladı. “Peki, o zaman istediği kadar burada misafirimiz olabilir. Ama şimdi şu olaya odaklanmalıyız. Şuandan itibaren herkesten tek bir şey istiyorum, özelinizi boş zamanlarınıza saklayın. Size yeterince uzun tatil verdim ve bu yüzden artık sıkıyönetim başlıyor. DERİN!”
“Evet?”
“İkinci sınavın için hazır mısın?”
Gözlerimi kısıp “Ne gibi bir sınav olduğuna bağlı!” dedim ve Dom gülerek elini cebine götürdü. Biriyle kısa bir konuşma yapınca birkaç dakika sonra kapı açıldı ve goril gibi bir adam girdi. Tiffany yüksek sesle kahkaha atınca bakışlarımı ona çevirdim.
“Şimdi bu hoşuma gitti işte!”
“Dom buna Derin henüz hazır değil!” dedi Seth panikle. “Ona eğitimin tamamını vermedim bile!” Dom, ikisini es geçerek bana baktı.
“Sadece ufak bir test. Eğer başarılı olmazsan söz bunun için sana bir fırsat daha vereceğim. Ama önce kavrama kabiliyetini test etmem gerekiyor. Gel buraya!” sandalyeden kalkıp iki halterci fiziğine sahip adamın birkaç adım önünde durdum. Adam bana dönüp baktığında ise bir adım geriye gittim. Bu ciddi anlamda ürkütücü bir tipti. “Trey!” adam kafasını Dom’a çevirdi. “En düşük ayarı kullanacaksın. Yani karşındaki aramıza yeni katılan üyemiz. Sert olmayacaksın ve sıradan davranacaksın.”
Adam başıyla onaylayıp bana geri döndüğünde üstümdeki ince hırkayı çıkarıp attım. Dövüş pozisyonuna geçtiğimde herkesin nefesini tutmuş beni izlediğinin farkındaydım. Ama ben şuanda ciddi anlamda korkuyordum. Adam ilk hamlesini yapıp bana doğru yaklaştı ve yumruğunu savurdu. Korkuyla eğilip yana doğru bir adım attım. Kıl payı yumruğundan kurtulmuştum. Ama adam hamlemi anlamış olacak ki bileğimden yakalayıp beni diğer tarafa savurdu. Sertçe yere yapıştığımda acıyla yüzümü buruşturdum.
“Bu çok saçma!” dedi Seth bağırarak. “O eğitimin sadece en başında! Ortasında bile değil!”
“SETH!” diye bağırdı Dom. “Sakin ol ve otur. Derin camdan yapılma değil ve burada hepinizin bu darbelerle ilerlediğinizi de unutma!”
Yerden destek alıp Seth’e baktım. “Sorun değil, Seth! Dom haklı. Ben camdan yapılma değilim! Kırılmam!” Seth anında sandalyeden kalktı ve volta atmaya başladı. Yanına gidip kollarından tuttum. Ayakucunda yükselip dudaklarından öptüm. Çok şükür ki eskisi gibi karşılık veriyordu. “Onu alt edeceğim. Ama önce bana söylemen gerekiyor.” Diye fısıldadım. “O kızın burada olması bizi ne kadar etkileyecek?”
Gözlerini kısıp “Hiç etkilemeyecek, sevgilim!” dedi direkt. Rahat bir nefes alıp kocaman gülümsedim ve gorilin yanına gittim. Omzumun üstünden Seth’e baktığımda ellerini ceplerine sokmuş bir bacağını titretiyordu. Ciddi anlamda benim için endişeliydi. O zaman ağır birkaç darbe almam benim daha da üstüme düşeceğinin kanıtıydı. İçimdeki şeytan yine ortaya çıkmıştı. Gözlerimi Alanza’ya çevirdim. Tiffany gibi o da bana en kötü bakışlarını yolluyordu. İyi olan kazansın!
Gorilin karşısında durup kelebek tekmemi attım ve goril hiç zorlanmadan ayaklarımdan yakalayıp beni yüz seksen derece çevirip fırlattı. Resmen yerde birkaç metre sürüklenip kafamı duvara çarparak durdum. Canım düşündüğümden daha fazla yanmıştı. Seth, öfkeyle koşup gorile saldırınca korkuyla gözlerimi kırpıştırdım. Vay canına! Bu harikaydı. Testte olmama rağmen Seth benim canımı yakmalarına dayanamıyordu. Seth, adamla dövüşmeye başlayınca Dom gözlerini kıstı. Ama müdahale etmedi. Sanırım ikili teste girmişti. Yerden destek alıp hızla kalktım ve koşarak yanlarına gittim. Adam tam Seth’e tekme atarken adamın ayağını tutup dizinin arkasında vurdum. Adam tek dizinin üstüne düşerken adamın omzundan destek alıp havada takla attım ve arkasına geçtim. Kolumu adamın boynuna dolayıp geriye doğru çektim. Ama adam kolumdan yakalayıp beni sertçe sırtımın üstünde yere serdi. Mindersiz olması da ne alakaydı böyle! Testten geçmem bütün kemiklerimin kırılmasına sebep olacaktı.
Seth, adamı üstümden çekip yumruğunu geçirince “YETER!” diye bağırdı Dom. “SETH! TREY!” ikisi de aynı anda adama bakınca “Trey gidebilirsin.” Adam topuklarının üstünde dönüp kapıdan çıkınca Dom ikimize baktı. “Bu sana ceza olsun, Seth Black!” dedi. “Şimdi Trey’in yerine onunla dövüşen sen olacaksın. Eğer ona karşı nazik olursan onun eğitmeni olarak Trey’i görevlendiririm. Seçim senin!”
Seth, hüzünlü gözlerini bana çevirdi. Ama başka seçeneği yoktu. Trey’le çalışmayı bende istemiyordum. O da istemiyordu. Bu yüzden alnını ovuşturdu ve üstündeki tişörtü bir çırpıda çıkarıp yere attı. Çıplak vücudunu benden başka kimse görsün istemiyordum. Özellikle de tüm kızlar içini çekerken!
“Peki, koca adam!” dedim gülümseyerek. “En azından gerçek hayattaki gibi inatlarımız bu dövüşte de konuşacak. Ne dersin? Pes edeceğe benziyor muyum?” Seth küçük bir kahkaha attı. Neden kahkaha attığını biliyordum. Çünkü pes edeceğimi ikimizde biliyorduk. Yatakta her zaman pes eden ben oluyordum ve o da hiçbir zaman ben pes edene kadar durmuyordu. Eh, belki bu durum yataktakinden daha farklı olurdu ve bence onu daha faza zorlayabilirdim.
“Gözlerine bakarsam beni zorlayacakmışsın gibi! Ama o gözleri de pes ettirebilme kabiliyetine sahibim, Bayan Black!” dediğinde nefesimi tuttum. “Alışsan iyi olur! Sadece bekle! Bir aydan düşüyorum.” Dedi ve dövüş pozisyonuna geçti. Ne? Bir aydan düşüyor muydu? İşte bu bugün aldığım en harika haberdi. Bunun verdiği mutlulukla bende hemen dövüş pozisyonuna geçtim.
“Size ne uygunsa bana da o uygundur, Bay Black!” Ukalaca sırıtıp bir adım atarak bana yaklaştı. “şimdi Vegas’a uçalım de! Ne kadar uygun olduğunu görürsün.” Dediğimde anında dövüş duruşunu bozdu ve suratı ciddileşti.
“Bunu ister miydin?” omuz silktim ve tekme attım. Bunu onun şaşkın halinden faydalanmak için yapmıştım. Ama o anında bileğimden yakalayıp beni yere fırlattı. Tam ayağının tabanını karnıma sertçe geçirirken yuvarlanıp ayağa kalktım ve yumruğumu savurdum. Yumruğumu tutup kolumu büktü ve belime sabitledi. “Cevap vermedin!” kolumu kurtarmak için öne doğru eğilip bacağının iç kısmına dirseğimi geçirdim. Anında kolumu bıraktı.
“Annenle konuştum!” dedim. Ama o hamlesini çoktan yapmıştı. Aldığım tekme darbesiyle geriye doğru savruldum. Kıç üstü yere düştüğümde “Ona teklifini kabul ettiğimizi söyledim ve çok sevindi!” dedim. Tam bir tekme daha yiyordum ki sızlayan kemiklerimi umursamayıp eğilip bacağından yakaladım. İlk defa! Bacağını çekip tam düşmesini sağlıyordum ki bacağını tuttuğum ellerimi yakalayıp beni kendine çekti ve dizini doğrulttu. Dizi karnıma çarpınca acıyla haykırdım. Anında durdu.
“DEVAM!” diye bağırdı Dom. Ama Seth, acıyla bana bakıyordu.
“Seth, devam et. Senden başka kimseyle çalışmak istemiyorum!” diye fısıldadım. Dişlerini sıkıp elini boğazıma götürdü ve ayaklarımı yerden kesene kadar kaldırıp beni duvara yasladı. Beni pes ettirmek istiyordu. Ona daha fazla acı yaşatmamak için pes ettiğimi belli edecek şekilde elimi duvara vurdum.
“Tamamdır!” Dom’un bu cümlesini duyduğu anda Seth beni sımsıkı sarıp öpmeye başladı. “Teknikleri çok zayıf!” dediğinde ikimizde Dom’a döndük. “Ona savunmayı daha çok öğret. Saldırı kısmını da savunmayı kavrayınca öğretirsin. Şimdi plana başlıyoruz!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)
RomanceGözlerimi açtığımda Goldan Gate köprüsünden mavi manzarayı izliyordum. Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Bir tane bile araba yoktu. hatta insanlar bile yoktu. Seth hariç! Ellerini ceplerine sokmuş gülümseyerek beni seyrediyordu. Koşarak boynuna atlad...