21 Eylül 2016
ABD/Las Vegas
08.30
Sabah Seth’in öpücükleriyle gözlerimi açtığımda bana kocaman gülümsedi. Suratındaki bu gülümseme onun şuanda ne kadar mutlu olduğunu tamamen ortaya çıkarıyordu. Elimi yanağına yaslayıp o yumuşacık tenini okşadım. Bugün yapılacaklar hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Bana hiçbir şey söylemiyordu. Söylemesine de pek gerek yoktu. Çünkü onunla geçirdiğim her saniye benim için her şeye bedeldi. Bir şey yapsak da yapmasak da onun yanımda olması yeterli oluyordu.
“Kutunun içinde lazım olacak her şey var. Şimdi hazırlan ve lobiye in. Seni orada bekleyeceğim. Üstüne istediğini giyebilirsin. Çünkü kıyafetin önemli olacağı bir yere gitmeyeceksin.”
Gözlerimi kısıp “Nereye gideceğim?” diye sordum. Ama o eğilip dudaklarıma küçük bir buse kondurdu. Bende yataktan çıkıp banyoya geçtim. Şifonyerin üstünde kocaman bir kutu duruyordu ve hızla duşa girip heyecanla nereye gideceğimi düşünmeye başladım. Ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu.
Kutuyu açtım. İçinde iç çamaşırları, elbiseler ve ayakkabı kutuları vardı. Ben kıyafetin önemli olmadığından bir tayt ve bluz giydim. Spor ayakkabısını da giyip saçlarımı topladım. Hafifi bir makyaj yaptıktan sonra da lobiye indim. Seth lobide esmer bir kızla gülümseyerek bir şey konuşuyordu. Adımlarımı hızlandırıp yanlarına gittiğimde tam ona kaşlarımı çatıyordum ki Seth, kollarını belime dolayıp beni kendine çekti ve upuzun alnımdan öptü.
“Maria bu benim nişanlım, Derin. Şimdi onu sana emanet ediyorum. Ona iyi bak ve rahatladığından emin ol. Ben saat onda burada olacağım.”
Kız kocaman gülümsemeyle bana döndü. “Merak etmeyin siz. Nişanlınız emin ellerde. Size dediğim gibi bir saat sonra yenilenmiş olarak ona kavuşacaksınız.”
Konuşmalardan hiçbir şey anlamadığım için gözlerimi kısarak “Biri bana altyazı geçebilir mi acaba?” diye sordum. Ama Maria beni Seth’in kollarından çekip Seth’e el salladı. Sonra da beni otel lobisinin arkasına doğru çekiştirmeye başladı. Bana Spa Merkezinde en yetenekli masöz olduğunu açıklayınca şaşırarak kıza baktım. Beni kapıdan geçirdiğinde ise hala şaşkındım. Beni bir odaya götürdü ve bir dolap açıp içinden hiç açılmamış havlu ambalajını uzattı.
“Hazırlanıp hemen koridorun sağındaki en son odaya geç. Seni orada bekleyeceğim. Sen hazırlanırken bende her şey hazır mı kontrol edeyim.”
O bir saat içinde her şey harikaydı. Özel çaylar, vücudu rahatlatan yağlar resmen bedenimi yeniden canlandırmıştı. Kendimi yeni doğmuş gibi hissediyordum ve tenim bir bebek kadar yumuşacık olmuştu. Spa Merkezinin kapısından çıktığımda ise Seth ile karşılaştım. Adımlarımı hızlandırıp koşar adım ona yaklaştım ve boynuna sarılıp onu öpücük yağmuruna tuttum.
“Bu harikaydı, Seth!”
“Hoşuna gitmesine sevindim. Ama şimdi hazırlanmalıyız.” Tam ne için diye soracağım sırada Danny ile Dom’un bize doğru yaklaştığını görünce kalbim hızlanmaya başladı. İkisi de smokinle acayip yakışıklı görünüyordu ve o smokinleri ne için giydikleri beni daha da heyecanlandırıyordu. Titreyen bacaklarımla onların bize yaklaşmasını izledim. Danny, Seth’e bakıp kafasını çok hafif bir şekilde öne salladı. Seth’te o hareketle rahatlamış gibi bir nefes alıp elimi tuttu ve birlikte koridorda yürümeye başladık.
Danny ve Dom, lobide bizi beklerken biz odaya geldik. Odaya geldiğimde ise şok oldum. Her yer gül yapraklarıyla donatılmıştı ve her adımda bir kırmızı mum vardı. Ama kafamı kaldırdığımda ise ayrı bir olaydı. Duvarda ikimizin fotoğrafı asılmıştı. Bir metre boyunda büyütülen fotoğraf Lisa’nın çektiği en güzel fotoğrafımızdı. Benim yüzümde un varken Seth’in bana sarıldığı ve birbirimize aşkla baktığımız bir fotoğraftı. Seth’in bir eli belimdeydi, diğer eli elimdeki çikolatalı spatulaya uzanıyordu.
“Bunları bir gün içinde yaptırdığına inanamıyorum!” dedim şaşkın ses tonumla. Seth, önüme geçip belimin iki yanından tuttu ve gözlerime bakmaya başladı.
“Bir günde yapmadım ki.” Dedi sessizce. “Bu fotoğrafı ilk gördüğümde çok beğenmiştim.” Gözlerini sımsıkı yumup geri açtı. “Ne hissettiğimi sana anlatamam, ama senin düşündüğünden daha fazlası var, Derin. O yüzden bu kapıdan çıkmadan önce seninle konuşmadıklarımızı konuşmak istiyorum.”
Gözlerimi gözlerine daha da odakladım. “Konuşmadıklarımız derken neyi söylediğini anlayamıyorum.” Dedim.
“O gün dağa gittiğimizde kavgalıydık. Daha çok sen bana aşırı kızgındın ve bende sana fena halde kırılmış durumdaydım. Üstelik Alanza’nın beni öptüğünü unuttuğunu da sanmıyorum. Bugün seninle evlenmeden önce her şeyi konuşup tamamen kapatmak istiyorum. Hem de bir daha açılmamak üzere! Anladın mı?”
Hafifçe gülümseyerek omzunu itikledim. “Beni çok iyi tanıyorsunuz!” başıyla onaylayınca derin bir nefes aldım. “Onu itmediğin için ve ona bir daha bunu yapma demediğin için sana kızgındım. Kırgındım. Ama…”
“Ama ben kayıplara karıştım ve aklında olan tek şey benim bulunmamdı.” Elimi tutup beni koltuğa oturttu ve o da yanıma oturup elimi sımsıkı tuttu. “Ben anlatmadan önce bana aklının en uçlarında bile olsa oluşan soru işaretlerinden bahset. Aklına gelen saçma da olsa tüm soruları sor. Hatta bağır, çağır! Ama yeter ki kafanı bana tamamen boşalt. Anlaştık mı? Bu evlilik soru işaretlerinin hiç olmadığı bir şekilde gerçekleşsin istiyorum.”
Başımla onaylayıp ayaklarımı toplayarak ona dönük şekilde oturdum ve elini bıraktım. Çünkü bu konuşmada temas olsun istemiyordum. Yaptığı şey mantıklıydı ve aramızda daha sonra problem çıkartacak hiçbir şey kalmasını bende istemiyordum.
“İstanbul’dayken Danny bana Alanza’dan bahsettiğinde onun için ‘deli gibi âşık olduğu kız’ diye bir terimde bulunmuştu.” Seth gözlerini kıstı. Ama tek kelime etmeden konuşmamı bekledi. “Aslında bu terimi sadece o değil herkes bu şekilde kullanıyordu. Ama şimdi sen bana ona karşı hiçbir şey hissetmediğini söylüyorsun. Buna tamam! Benim anlamadığım şey ona bakışın sanki aranızdaki yaşananlar bitmiş gibi değil ve sanki ona karşı azda olsa bir şeyler besliyormuşsun gibi!”
“Danny’nin öyle bir tabir kurması ya da diğerlerinin de kurması tamamen kendi fikirleriydi. Onunla mutlu olduğumu senden hiçbir zaman saklamadım. Ya da sana hiçbir zaman bunun aksini söylemedim. Alanza ile mutluydum. Evet, onunla evlenmeyi de istedim. Ona değer fazlasıyla verdim. O zamanlar belki de onu dünyadaki olabilecek tek kız olarak gördüm. Ama hiçbir zaman senin bana hissettirdiklerini bana hissettiremedi. Bunu seninle karşılasana kadar anlayamazdım. Seninle tanışınca onunla aramızdakilerin sıradan ve basit bir şey olduğunu öğrendim. Bu yüzden o eski tabir herkes tarafından silindi. Çünkü ekipteki herkes Alanza’yı seni sevdiğim kadar sevmediğimi gördü. Kendileri buna şahit oldu. Diğer dediğine gelirsek…” derin bir nefes aldı. “Ona karşı az bile olsa hiçbir şey hissetmiyorum. Ama bu ona hala değer vermediğimi göstermez. Sonuçta onunla yaşamışlığımız vardı. Aramızdaki saygı her zaman hat safhadaydı. Üstelik bir zamanlar benim çocuğumu taşıdığını düşündüm. Bunların hepsi bir seferde silinebilecek şeyler değil, Derin. Ama bunların gittikçe azaldığını hissediyorum.”
“O gün…” gözlerimi ellerime indirdim. “…o bana o cümleleri söylerken duyduklarım beni ciddi anlamda üzmüştü, Seth ve sen bu hiç umurunda değilmiş gibiydin. O zaman ölesiye korktum. Onun bana kulağıma söyledikleri yüzünden kafam allak bullak olmuş durumdaydı.” Çenemden tutup başımı kaldırdı ve gözlerine bakmamı sağladı. “Buna nasıl izin verdin? Beni üzmesine nasıl fırsat verebildin?”
Seth’in dudağının bir kenarı yukarıya kıvrıldı. “Aslında bunu düşünsen bulursun. İkimiz aynıydık, unuttun mu? İkimizde canımız acıdı mı intikam almadan durmuyoruz. O günü iyi hatırlarsan buna nasıl izin verdiğimi anlarsın.”
“Senin canını mı yakmıştım?” diye sordum şaşkınlıkla. Anında gülümsemesi soldu ve ciddi bir şekilde başıyla onayladı. “Nasıl?”
Çenemdeki elini yanağıma yasladı ve bana biraz daha yaklaştı. “Sen kendin söylemiştin! Aramızda yaşadığımız hiçbir şey duygusuzca değildi. Sana dokunduğum her an içimde yaşadığım duygu selini sana anlatamam bile. Gözlerinin içine bakarken her zaman bana olan aşkını, bağlılığını ve tutkunu görüyordum. Ama o gün gözünde gördüğüm tek şey nefretti! Kararlılığın ise kara bulutlarla yok olmuş gibiydi. Sanki pes etmiş gibiydin. Sanki o anda bana değil sana verdiğime ihtiyacın varmış gibiydin. Yani duygusuzdun. Bana sadece devam etmemi söylediğinde hissettiğim acı kocamandı, Derin. Sen benim için özelsin. Herkesten en üsttesin. Seninle sevişirken asla sana duygusuzca yaklaşamam. Bunu kendime yediremem, anlıyor musun? O zaman diğer kızlardan ne gibi bir farkın olurdu ki!”
“Seth!” diye ağlamaya başladığımda yanağımdaki eli titredi. O anda onun hiç bu açıdan bakacağını düşünmemiştim. O anda sağlıklı düşünemiyordum ki zaten! “Öfkeliydim! O gözlerimdeki nefret Alanza’ya duyduğum nefrettendi. Sana karşı olan bir nefret değildi. Senden nefret edemem ki! Etmem!”
“Şimdi en çok kafanı kurcalayan soruya gel.” Derken sesi kırık çıkmıştı. Az önceki konudan dolayı kırgın olduğunu hissedebiliyordum. Bu yüzden elini sımsıkı tutup kalbimin tam üstüne koydum. Anında gözlerini kaldırıp gözlerime baktı.
“Özür dilerim! Seni kırmak değildi o anda niyetim. Aslında o anda zamanı durdurmak bile istemiştim. Sanki o anımız sonmuş gibi hissetmiştim. Paniğe kapılmıştım. Korkuya ve dehşete kapılmıştım. Mantıklı düşünemiyordum. O zaman bunun duygusuz olması beni de emin ol en az senin kadar üzmüştü ve sana söz veriyorum bir daha böyle bir şey olmayacak.” Uzanıp dudaklarından bunun garantisini verecek şekilde öpmeye başladım. Dudaklarına fısıldayarak “Beni affet, Seth!” dedim.
Geri çekildiğimde gözlerime aşkla baktı. Kırgınlığı gitmiş sanki transa geçmiş gibiydi. “Seni çoktan affettim!” dedi. Sonra hemen kendini toparlayıp “Sıradaki!” dedi.
“İkinizi gördüğüm kısmı sormamı bekliyorsan onu geç. Çünkü Danny bana ondan bahsetti. Hem şimdi farkına vardım. Verdiğim tepki aşırıydı.” Çenemden tutup gülümseyerek başımı iki yana salladı ve uzanıp küçük bir öpücük kondurdu. “Geldik en önemli meseleye!” dediğimde gülerek başıyla onayladı. Neyi soracağımı çok iyi biliyordu. “Onu neden itmedin? Onu neden durdurmadın?”
Derin bir nefes alıp “Dudaklarını dudaklarımda hissettiğimde şaşırdım.” Dedi. “Ciddi anlamda şaşırmıştım. Çünkü hiç hatırladığım gibi değildi. O dudaklarını dudaklarıma bastırdığı anda bir şeylerin çok yanlış olduğunu hissettim. Yani… Onunla aramızdakileri zamanında gözümde çok fazla büyütmüş olduğumu ve senelerimi yas içinde boşa harcadığımın farkına vardım. Çünkü o anda bana hissettirdiği şey ruhsuz bir bedenle öpüşüyormuşum gibiydi. Mark’ın yanına vardığımda sana baktım. Şokta gibiydin. O anda kendime çok fazla kızdım. Kimse, ama kimse senin yerini tutamaz, Derin! Bir asker için ne berbat bir durumdur ki o gün Alanza’yı onlara kendi elimle vermeyi düşündüm. Çünkü o anda düşündüğüm tek kişi sendin! Başkası değil!” buna inanıyordum. Onun her dediği benim için doğru olan tek şeydi. Bu yüzden ona inandığımı belli eden bakışlarımla bakarken gülümsedi. “Sıradaki?”
“Sıradaki…” dedim şımarık bir tavırla ve birden ayağa fırlayıp ona döndüm. Elini tutup kendime doğru çektim. “…sıradaki şey bağlılık yemini etme!” birlikte yanan mumları söndürüp yatak odasının olduğu kısma geçtik ve asılı elbise ile olduğum yerde donup kaldım. “Seth?” Seth, masum bir şekilde omzunu silkince elini bırakıp elbiseye doğru yavaşça yürüdüm. Bu harikaydı. Bembeyaz mini bir elbiseydi. Straplezdi ve vücuda yapışacak kadar dardı. O sırada Seth’in benim fiziğimin inceliğine bayıldığını hatırladım. Gülümseyip elbiseyi alıp Seth’e döndüm. “Beni bunun içinde görmek için can attığına eminim.” dedim.
“Kesinlikle!” dedi ve o da damatlığına uzanıp aldı. Hızla üstümdeki bluzu, taytı ve sutyenimin askını çıkardım. Seth’te soyunmaya başlayınca gülümseyerek ve içimdeki heyecanı bu gülümsemeyle yansıtarak ona göz kırptım. Kafasını iki yana salladığında ise dil çıkardım.
Elbiseyi giyip aynanın karşısına geçtim. Eteği ciddi anlamda kısaydı. Ama arkasında uzun bir kuyruğu vardı. Kendime hayranlıkla bakarken Seth, arkamdan yaklaşıp oda aynadaki görüntüme bakmaya başladı. Dudaklarını omzuma bastırıp “Gel hadi!” dedi ve beni banyoya çekiştirdi. Banyoya girdiğimizde bir kız elindeki çantası ile hazırda bekliyordu. Artık şaşıramayacak kadar uyuşuk durumdaydım. Bu yüzden kızın çektiği pufa oturup saçlarımı yapmasına izin verdim. Dağınık bir topuz yaptı ve iki bukleyi önden salık bıraktı. Sade bir makyajımı da yapınca Seth’le birlikte odadan çıktık.
Lobiye indiğimizde Danny bir abi edasıyla yanıma gelip elimi tuttu ve beni kendisine çekip alnımdan öptü. Bu içimi birden ısıtmıştı ve nedense hüzünlenmeme sebep olmuştu. Ayrıca babamın bana vereceği gücü vermişti. Buğulanan gözlerimi kaldırıp Danny’ye baktım. Yüzümü iki elinin arasına alıp “Sen yalnız değilsin, Derin. Hiçbir zamanda yalnız kalmayacaksın. Bunu aklından çıkarma, olur mu?” dedi.
Ayakucunda yükselip Danny’ye sımsıkı sarılıp alnımı omzuna yasladım. “Teşekkürler!” diye fısıldadım. Sırtımı aşağı yukarı sıvazlayıp bana daha da güç vermeye başladı. Ama sonra geri çekildi ve beni Seth’e geri teslim etti.
Dördümüz bir helikoptere doğru yaklaştığımızda bakışlarımı Seth’e çevirdim. Ama o elimi daha sıkı tuttu ve soru sorma, bakışı attı. Helikoptere bindiğimizde ise peder kılıklı bir adam karşımıza geçip elinde tuttuğu belgeleri bir kenara koydu. Şahitlerimize bakıp her şeyin tam olduğundan emin olurken ben beni büyüleyen şehre tepeden bakıyordum. Bu hayatımda asla hayal edemeyeceğim bir nikâh şekliydi. Heyecanlıydım. Fazlasıyla mutlu ve fazlasıyla hüzünlüydüm. İkisi bir arada olması tuhaftı. Ama olan buydu. Bu mutlu anımda yanımda babam ve annemin olmasını çok isterdim. Olmamaları beni fazlasıyla üzüyordu.
Peder diye düşündüğüm adam lafına başlayınca gözlerimi ona çevirdim. Adlarımızı ve soyadlarımızı söyledi. Gerisinde ise uyuşmuş gibiydim. Evlilik yeminini törene sakladığımız için burada kısa bir şeylerle yetindik. Çünkü ikimizde bu konuda hiçbir hazırlık yapmamıştık.
Evlilik cüzdanını alırken elim ciddi anlamda titriyordu. “Son durağa hazır mısınız, Bayan Black?” diye fısıldadı Seth kulağıma. Dönüp gözlerine baktım. Onunla her şeye hazırdım. Bu başlangıç bunun kanıtıydı. Elimi yanağına koyup dudaklarından upuzun öpüp geri çekildim.
“Seninle her şeye hazırım!”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)
RomanceGözlerimi açtığımda Goldan Gate köprüsünden mavi manzarayı izliyordum. Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Bir tane bile araba yoktu. hatta insanlar bile yoktu. Seth hariç! Ellerini ceplerine sokmuş gülümseyerek beni seyrediyordu. Koşarak boynuna atlad...