Masaya oturduğumda kaç gündür bilincim yerinde olmadığı için yemek yemediğimi ve şuanda ne kadar aç olduğumu fark ettim. Seth’te bağlı olduğu için aç olmalıydı. Bu düşünce beni üzünce omzumu Seth’in göğsüne yasladım. Çatalındakini yavaşça ağzına atıp gözlerime bakabilmek için çenemden tutup çevirdi. Kaşlarını çatmıştı ve iyi olup olmadığımı anlamak için beni inceliyordu.
“Düğün hakkında konuşmak ister misiniz?” Dom’un bu cümlesiyle bir ikimizde şaşkınlıkla Dom’a döndük. “Hadi bu olay beni kalpten götürüyordu. Bu yaşlı adamın biraz güzel şeyler görmesi gerekiyor.”
Herkes bize heyecanla bakarken Alanza masanın o tarafından uçup beni öldürecekmiş gibi duruyordu. Eh, o zaman bu konu hakkında kesinlikle konuşmak isterdim. “Her şeyi Seth’in annesi ve kardeşi hallediyor. Bizde sadece bekliyoruz.”
Dom, arkasına yaslanıp bizi süzmeye başladı. “Ev konusunu ne yaptınız peki? Bir balayı yapacak mısınız? Bunları falan düşündünüz mü?” Ben omuz silkerken Seth dalgın bir şekilde başını iki yana salladı. Dom ise bu halimize kahkaha attı. Sonra Danny’ye döndü. “Peki ya sen?”
Danny şaşkınlıkla açılan gözlerle “Bizim daha düğünümüz bile belli değil.” Dedi direkt. Dom, yemeye devam edince bizde yemeye devam etmeye başladık. Seth’le baş başa yapacağımız bir tatili ne çok istiyordum şuanda. Özellikle onu kaybettiğimi düşündükten sonra bu bana ne iyi gelirdi. Şuanda buna ciddi anlamda ihtiyacım vardı. Ayrıca düğünü falan beklemek bile istemiyordum. Bu yüzden bir delilik yapmaya meyilliydim.
Dudaklarımı Seth’in kulağına yapıştırıp “Vegas’a gidelim!” dedim ve su içiyor olmalıydı ki püskürttü. Herkes şaşkınlıkla bize dönünce gülümsemeye başladım. Ama Seth öksürüyor mendille ağzını siliyordu. Ama sonra sandalyeyi sürerek ayağa kalktı.
“İzninizle!” dedi ve elimden tutup beni de sandalyeden kaldırdı. Birlikte bahçeye çıkana kadar sessizdik. Ama bahçeye çıkınca Seth önüme geçip belimi sardı ve beni kendine tamamen yapıştırdı. “Emin misin? Hemen yarın gidelim desem kabul eder misin?”
“Şimdi götürmeyi dene!”
Gözleri şaşkınlıkla daha da açıldı. “Şimdi yapmamız gereken daha önemli şey var. Sen odaya çık. İkimizin kimliklerini de al ve hazırlan. Bende Dom’la özel olarak konuşacağım ve şahitlerimizi ayarlayacağım.” Başımla onayladım ve anında koşarak içeriye girdim. Merdivenleri ikişer ikişer çıkıp odaya girdim. Konsolun çekmecesini açıp ikimizin kimliklerini çıkardım. Sonra da üstümdeki bluzu bir çırpıda çıkarıp banyoya geçtim. Uzunca bir banyo yaptım. Heyecanlıydım. Kalbimin gümbürtüsü kulaklarımda atıyordu ve iç organlarımın hepsi sanki yerinde hopluyordu.
Titreyen ellerimle iç çamaşırlarımın en güzelini giydim. Çünkü her an ne olacağı belli değildi. Siyah opak çorabımı giyip siyah kloş mini eteğimi askıdan çıkardım. Beyaz straplez badimi giyip kloş eteğimi de giydim ve saçlarıma fön çekip salık bıraktım. Makyajımı da yapıyordum ki kapı açıldı ve Seth içeriye girdi.
“Kimlikler?” diye sordu. Parmağımla çantamı işaret ettim. Başıyla onaylayıp çantayı alıp odadan hızla çıktı. Bende makyajıma devam ettim ve makyajım bitince siyah deri ceketimi giyip deri siyah dizden biraz uzun yedi santim topuğu olan çizmelerimi giydim. Parfümümü de sıkıp odadan çıktım.
Salona girdiğimde bütün erkekler aynı anda ıslık çaldı. Gülümseyerek tekli koltuğa oturup bacak bacak üstüne attım. Gözlerim Alanza’ya gitti. Beni öldürecekmiş gibi bakması artık bana zevk veriyordu. Sanırım ona karşı sadist duygularım fazlasıyla su üstündeydi ve bundan asla da şikâyetçi değildim. Tiffany gibi elbet o da kabullenecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)
RomanceGözlerimi açtığımda Goldan Gate köprüsünden mavi manzarayı izliyordum. Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Bir tane bile araba yoktu. hatta insanlar bile yoktu. Seth hariç! Ellerini ceplerine sokmuş gülümseyerek beni seyrediyordu. Koşarak boynuna atlad...