Gerçek Kimlik

60 6 6
                                    

Sekiz gündür, konaktaki gizli kapaklı konuşmalar, ben yanlarına gittiğimde susmalar, gözlerimin içine bakmaktan kaçınılması ve bunun gibi bir sürü şey artık canıma tak etmişti. Psikolojik durumum için Seth’e nelerin döndüğünü sormuyordum ve sormak gibi de bir düşüncem yoktu. Kafamda bin bir türlü dertler vardı zaten. Mesela bebeğin gelişim süreci. Henüz doktora gitmeye fırsat bulamamıştık. Ama benim hesaplarıma göre ikinci ayındaydı. Sağlıklı olduğunu umuyordum ve arada yaşadığım şiddetli baş ağrılarından etkilenmediğini düşünüyordum.

Seth ve diğerleri gün aşırı çalışmalara devam ediyor ve kızlarda onlara eşlik ediyordu. Sadece her gün biri yanımda nöbette kalma kaydıyla. Seth, yanımda olmadığında illaki yanıma birisini koruma olarak dikiyordu. Kimse Alanza’ya artık güvenmiyordu. Olan olay onunla ilgiliydi ve herkes diken üstündeydi. Planları artık gizli gizli yapıyorlar, Alanza’nın yanında ağızlarını bıçak bile açmıyordu.

“Seth bir doktordan randevu almış. Bugün öğleden sonra birlikte gidiyormuşsunuz. Heyecanlı mısın?”

Ağırlığı kaldırıp indiren Bethany’ye yaklaşıp elimdeki kupamı yudumladım. “Heyecanlıyım, tabii ki! Seth’in deyişiyle Ufaklıkla ilk tanışmamız olacak.”

Bethany, alnındaki terleri omzuyla silip ağırlığı yavaşça bırakıp ayağa kalktı. Suratındaki ifade aşırı gergin olduğunu çok iyi belli ediyordu. Ellerini yuvarlak ve sıkı kalçalarına yaslayıp omuzlarını dikleştirdi. “Şu Seth’in duyduğu ismi hatırlıyor musun?”

Gözlerimi kısıp Bethany’nin çikolata gözlerine baktım. “Elbertina?” başını öne eğip onayladı. “Durum onunla alakalı değil mi? Bir şeyler buldular ve bu şeyler cidden kötü?”

Bethany, uzanıp elimi tuttu ve herkesin gözünün üstümüzde olmayacağı bir köşeye çekti. Elimdeki kupayı alıp yere bıraktı ve birlikte yere çöküp oturduk. Sesini alçaltarak “Dom, bu ismi duyduğundan bu yana çaplı bir araştırma yapıyordu. Ama bu isim kaydına ulaşamamıştı. Sonra ismin tek başına onu bir yere götüremeyeceğini anladığı için şansını denemek için Co’nun soyadını ekledi ve bil bakalım kimin kimliği çıktı?”

Kaşlarımı istem dışı yukarıya kadar kaldırdım. “Alanza deme sakın!”

Kafasını iki yana salladı. “Ta kendisi! Ama şuanda kimse ona bildiğini çaktırmıyor. Hatta şuanda herkes onu gözlemliyor. Gizli gizli birçok konuşmasına şahit olduk. Co’nun karısıymış. Düşünebiliyor musun? Seth’le bilerek ve isteyerek tanışmış. Baştan beri onun karısıymış ve Seth’e hamile olduğunu söylediğinde cidden hamileymiş. Şuan da üç buçuk yaşında bir kız çocuğu olduğunu öğrendik. Kimlikte babasının Co olduğu görünüyor. Eğer tehlikeyi sezerse çocuğun babası Seth’miş gibi gösterebilir. Seth, bunun için hiç beklemeden babalık testi yaptırabileceğini söyledi. Ama olayların kesinlikle sana yansımasını istemiyor. O çocuğun babası Seth’se bile ki kimse buna imkân vermiyor. Seth, kesinlikle çocuğu o kadının elinden alacağını belirtti.”

Bethany’nin söylediği her bir cümleyi kafamda tekrardan çevirip durmaya başladım. Seth’in çocuğu mu? Alanza’dan? Bundan daha berbat ne olabilirdi ki? Her şey mahvolurdu. Kurduğum ailede kesinlikle üvey çocuğum yoktu. Gözlerimi kaldırıp kum torbasına tüm öfkesiyle yumruk atan Seth’e çevirdim. Onunla alakalı olan bir çocuk tabii ki de kabulümdü. Tabii ki de severdim. Ama Alanza? Alanza’nın bağlantısını her gün görmeye tahammül edebilecek miydim? Üstelik bebeğimizle kardeş olan çocuğun annesiydi o kadın! Birden başıma ağrı saplandı ve Bethany’ye belli etmemek için yavaşça yerden kalktım. Bunları söylemesini istemezdim. Çünkü bunları duymak istesem sekiz gün içinde Seth’e soru sormam yeterli olurdu. Seth, sorduğumda bana bunun cevabını verebilirdi.

Ağrı şiddetlenirken her adımda bacaklarımın daha da titrediğini fark ettim ve bu yüzden adımlarımı hızlandırıp şükür ki salondan çıktım. Alanza hangi delikteydi, hiçbir fikrim yoktu. Ama sesimi duymasın diye hızla odaya çıkıp kapıyı kilitledim. Kendimi birden dizlerimin üstüne atıp ellerimi kafama sertçe yasladım. Bu ağrı beni öldürüyordu. Hayatımda yaşadığım en berbat ağrıydı bu!

Daha kendimi toparlayamamıştım ki kapının kolu oynadı. Kilitli olduğu için o kimse kapıyı açamamıştı. Kapı tıklanınca olduğum yerden kalkmaya zorladım kendimi. “Derin?” bu endişeli ses Seth’indi. Hemen kendimi toparlayıp kilidi açtım. İçeriye girip kapıyı örttüğünde hala yüzüme bakıyor, iyi olup olmadığımı kontrol ediyordu. “Kapıyı neden kilitledin?”

“Alanza’nın siz yokken yanıma yaklaşma çabalarını engellemek için.” Yatağa doğru yürüyüp yavaşça oturdum. Seth’in direkt banyoya girip beni yalnız bırakması için dua ediyordum. Çünkü başım bir konuşmayı kaldıracak değildi. “Terler üstünde kuramadan banyo yap, Seth. Hasta olacaksın.”

Seth’in kaşları çatıldı. Korkuyla birkaç adımda yanımda bitti ve çenemi tuttu. “Burnun kanıyor!” ne? Burnum mu kanıyordu? Hızla elimi burnuma götürdüm. Elime bulaşan kanları görünce korkuyla Seth’e baktım. Seth, üstündeki terli atleti çıkarıp burnuma tuttu. “Senin burnunun kanadığını bilmiyordum!”

“Kanamazdı!” dedim bitkin ses tonumla. Bir eli atleti tutarak burnuma baskı yapıyor, bir kolu da ensemin arkasında beni tutuyordu. İçimdeki yorgunlukla ensemin arkasında olan kolunu yastık gibi kullanıp gözlerimi kapattım. “Seth, ben… iyi değilim!”

“Miden mi bulanıyor? Canın bir şey mi istiyor? Söyle bana, Mi amor! Neden iyi değilsin?”

Gözlerimi açıp korkuyla bana bakan o mavi gözlerine baktım. O kadar büyük bir korku vardı ki o gözlerde sanki en ufak bir lafımda kaldıramayacakmış gibi hissettim. Kendimi gülmeye zorladım. Atleti tutan eline uzanıp bileğini kavradım. “İyi değilim. Çünkü seninle yalnız kalmayı özledim.”

Anında tuttuğu nefesi bırakıp alnını alnıma yasladı. “Tanrım!” diye fısıldadı istem dışı olarak. Bu daha çok bir dua gibi çıkmıştı dudaklarından. Biraz da yakarış barındırıyordu içinde. O anda daha iyi anladım Seth’in bana olan aşkını. Kollarımı ona sarıp kucağına tırmandım. Terlide olsa omuzlarına öpücükler kondurdum. Sevgi dolu minik masum öpücükler… Kokusunu içime çekip, bu koku dünyanın en özel esansıymış gibi beğeni dolu mırıldanmalar çıkardım.

“Benim ilacım bu olmalı!” diye mırıldandım tenine. Anında kasları kasılarak buna tepki verdi. Ama rahatımı bozmamak için bir milim bile kıpırdamadı. Buna memnundum. Çünkü omzuna yaslanmış bir çocuk gibi uyku mahmurluğu çökmüştü üstüme. Gözlerimi kapatıp boynundaki o çukura yaslandığım gibi uyuşukluğun bedenimi ele geçirmesine izin verdim. Ama ağzımdan çıkan en son cümlemi de duymuştum. “Seni seviyorum, Seth!”  

Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin