24 Eylül 2016
ABD/Colorado
19.25Gözlerimi açtığımda herkes tepemde dikilmiş bana bakıyordu. Neden? Gözlerimi kırpıştırıp etrafa bakındım. Dom ve Trey’de duvara yaslanmış bana bakıyordu. Bu biraz tuhaftı işte. Seth’in kolları arasında doğrulup alnımı omzuna yasladım. Neler olduğunu hatırlamaya çalışıyordum. Ama başımda öyle feci bir ağrı vardı ki sadece Seth’in kollarında olmanın verdiği rahatlığa odaklandım.
Saçlarımı okşayıp başımdan öptü. “İyi misin? Beni korkuttun.”
“Bayıldım mı?” diye sorarken neler olduğu aklıma yeni dank etmişti. Başını salladığında “Nefes alamadım. Aslında o darbesinden de kurtulabilirdim. Ama korktum.” Diye fısıldadığımda beni daha sıkı sardı. “Bana o günkü olayı anımsattı. Murat’ın yaptıklarını ve ben hareket edemedim. Boynumun sıkılmasından nefret ediyorum!”
“Sınavı başa alıyorum!” dediğinde Dom, Seth öfkeyle soludu. Ama gözlerimi gözlerine çevirip sorun yok bakışı attığımda beni ayağa kaldırdı. “Boğazını sıktığında ne yapman gerektiğini bilmiyor musun, Derin? Yoksa Seth sana onu öğretmedi mi?”
“Öğretti!” dedim aksi ses tonumla. “Sadece… sadece paniğe kapıldım. Ama şimdi iyiyim. Hadi başlayalım şu lanet sınava!”
Herkes yerini alınca başladık. Ama bu sefer fazlasıyla dikkatliydim ve öfkeli olduğum için daha da serttim. Trey’in hamlelerini savuştururken ona fazlasıyla sert darbeler indiriyordum. Ama sırtının yere gelmesi ve pes etmesi gerekiyordu. Bu da böyle bir cüsseye sahip bir adamla imkânsızdı. Yine de onu yormak kolaydı. Yeter ki inancımla ve inadımla devam edebilmeliydim. Kimse beni pes ettiremezdi. Seth dışında!
Trey’le soluk soluğa bir dövüşe devam ederken Trey’in de benim gibi terden sırılsıklam olduğunu görmüştüm. Az kaldı kızım! Aldığım darbelerin bıraktığı acıları yok sayıp kasıklarına yakın yere sertçe tekme atıp onu sendelettim. Hiç hızımı kesmeden döner tekme atıp ayağımı yere koymadan birde diz darbesi geçirdim. Daha da sendeledi. Bu sefer koşarak tekmemi göğsüne geçirdim. Birde karnına ve boşluğuna; sırtı duvara değince dek durmadım. Murat’ın bana yaptıklarını düşünüp bütün öfkemi ondan çıkarır gibi ona vurmaya devam ettim. Yakasından tutup duvardan uzaklaştırdım ve yere düşmesi için savurdum ve… EVET! Sırtı yere değdiği anda uçar gibi yanına gittim. Dizimi göğsüne bastırıp iki elimle bir boynunu sıkmaya başladım.
“KİMSE AMA KİMSE BENİ HAFİFE ALAMAZ!” dedim dişlerimin arasından. Elini yere vurduğunda ise herkesten –iki kişi dışında- alkış koptu ve adımı haykırmaya başladılar. Nefes nefese doğrulduğumda bakışlarımı Dom’a çevirdim. Yüzündeki kocaman gülümsemeyle o da alkışlıyordu.
“Sınavında A aldın.” Dedi Dom. Yanıma gelip gözlerime bir baba sevgisiyle baktı. “Dövüşü Seth’le devam ettir. Hala açıkların var ve Derin, lütfen kişisel problemlerini dövüşteyken kafandan uzak tut. Bu senin ölmeni sağlayacak tek sebep olur. Anlaşıldı mı?” başımla onayladım ve diğerlerine döndü. “Akşam yemeği! Herkes masaya geçsin.”
“Duşa girmem gerekiyor!” dedim ve başıyla onaylayınca herkes salondan çıktı. Seth hariç. Yanıma gelip beni sımsıkı sardı. “İlk hatam için üzgünüm, Seth! Ama söz veriyorum bir daha tekrarlanmayacak!” saçlarımı okşayıp beni göğsünde tutarken içime kocaman bir rahatlama girdi. Murat yoktu. Ben Amerika’da kocamla birlikte Colorado’da yaşıyordum. Kocamla! Komando olan kocamla! Onun güçlü bir erkek olması beni aşırı derece mutlu ediyordu. İstese Trey’i bile tek bir darbeyle yere sererdi. Çünkü o Seth’ti. Benim Seth’im!
“Hey, ne düşünüyorsun öyle?”
“Hiç.” Dedim. Ama yüzümü iki elinin arasına alıp gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)
RomanceGözlerimi açtığımda Goldan Gate köprüsünden mavi manzarayı izliyordum. Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Bir tane bile araba yoktu. hatta insanlar bile yoktu. Seth hariç! Ellerini ceplerine sokmuş gülümseyerek beni seyrediyordu. Koşarak boynuna atlad...