Danny, üçüncü bir başı çıkmış gibi bakakaldı ve uzun bir süre kımıldamadan öylece kalakaldı. Nefesini ilk tuttu. Sonra sesli bir şekilde verdi.
"Dur, tekrarlmalıyım. Şimdi planda bizim kızlardan biri değil Derin olacak?"
"Bende öyle olsun istemezdim. Ama evet, maalesef Derin olacak."
Danny kafasını onaylar gibi salladı. "Yani Derin'i hemde hamileyken yem yapacaksın!"
Seth'in anında vücudu buna kasılarak tepki verip çenesi sinirle kilitlense de dişlerinin arasından "Evet!" Diye cevap verdi.
Danny anında kahkahayı patlattı. Hatta bayağı uzun bir kahkaha...
"Tabii ya! İkiniz bir oldunuz beni keklemeye çalışıyorsunuz... Ama yemezler!"
"Danny, seni falan keklemiyoruz. Böyle bir olayda sence Seth, gırgır yapacak birisi mi? Hadi... Şu şoktan çık da en ufak zarar görmeden bu işi nasıl halledebiliriz onu düşünelim."
"Ciddisiniz yani?!"
"Danny Mills! Bu bir emirdir!"
Danny anında asker moduna girdi ve "Emreder-" lafını yarıda kesti. " Üzgünüm ama bu plan tam bir delilik. Derin hamile! Eski çevikliği ve esnekliği gösteremeyecek... Eski hızı, eski dayanıklılığı... Üstelik hamileliğinin dışında şuanda rahatsızlığı da var..."
"Ben bunları bilmiyorum yani!" Diye kükredi Seth. "Onun hasta olduğunu, hamile olduğunu, en önemlisi karım olduğunu BİLMİYORUM!"
Danny sustu. Yerde bir noktaya sabit bakmaya başladı. İkisi de kavga etmenin yersiz ve gereksiz olduğunun farkındaydı. Bu yüzden sakinleşmek için sessizleşmişti. Ama sonra Danny burnumun dibine kadar geldi ve hızla bana sımsıkı sarıldı.
"Sana söz veriyorum, tüm tilkileri devreye sokacağım, Ordu Kızı."
Gülümseyerek "Ondan hiç şüphem olmamıştı! Olmayacak da!" Diye fısıldadım.
Kafasıyla onayladı ve içindeki bütün savaşla Seth'e döndü. "Dom'a ve Mark'a bildirip hazırlıklara en kısa sürede başlamamız gerektiğini belirteceğim. Sende o sırada planları gözden geçir ve Derin'i hazırla."
31 Aralık 2016
ABD/Colorado
22:30Televizyon karşısında dördümüz film izlerken benim dışımda herkesin aklının gerçekleştireceğimiz plandaydı. Danny, Dom ile Mark'a güncel haberi verdiğinde onlarda Danny ile aynı tepkiyi vermiş ve odamızı basmışlardı. Seth ile ikimizin birde onları ikna etmesi gerekmişti. Bu beni acayip mutlu etmişti. Bana gerçekten -ailem kadar- değer veriyorlardı. İnanması gerçekten güç de olsa doğruydu. Hayatıma annem ve babam dışında güvenebileceğim bir sürü insan girmişti. Ne mutlu bana!
Popcornumdan bir kaç tane ağzıma atarken "Ne kadar şanslıyım... Üç adet iri kaslı komando ile oturmuş Cehennem Meleklerini izliyorum!" Deyiverdim birden.
Mark tek kaşını kaldırıp "Bana bak, yoksa sen bizi beğenmiyor musun?" Diye sordu masumca. Ya da masum rolüne yatmıştı. Şuanda pek anlayamıyorum. Çünkü beynim yanmak uzereydi.
"Ondan değil! Kusura bakmayın ama tüm gün A, B, C ve D planı üzerinde kafa yorduk. Şimdide gelmiş burada aksiyonu bol ve iri kaslı adamı bol film izliyoruz. Tamam hoş güzel de..." Hepsinin karın kaslarını dürtüp devam ettim. "Bizde ondan bolca var. Aşk filmi izleyebilir miyiz lütfen!?"
Üçü aynı anda bana Türkçe konuşmuşum gibi baktı.
Danny anında esneme numarası yapıp "Zaten bende yatacaktım. Yarın çok erken kalkmam gerekiyor." Dedi.
Mark da onu onaylayarak "Aynen ya! Hatırlattığın iyi oldu." Diyerek birlikte tam kalkıyorlardı ki ikisini de en pis bakışımla yerlerine çiviledim.
"İkiniz de oturuyorsunuz ve benim açacağım gelmiş geçmiş en romantik filmi izliyorsunuz."
Üçünün de birbirine mağlup bakışı paha biçilemezdi. İçimdeki koca kahkahayla laptopun başına geçtim ve bir ara en çok dillere düşen ünlü Türk filmi olan 'Unutursam Fısılda' filmini açtım. İngilizce alt yazısını seçtim. Surat ifadelerine aldırış etmeden yerime oturdum ve Seth'in kollarının arasına girdim.
İlk başlarda üçü de tarzlarına aykırı olmasından dolayı biraz sıkıntıya düştüler. Fakat daha sonra film ilerledikçe ve konusu anlaşılmaya başladıkça üçünün de hoşuna gittiği belli oluyordu. Üçünün de ekrana merakla baktığını görmek harika bir şeydi. Asla ırkçılık yapmam ve yapılmasından da hoşlanmam ama Türk filmi izliyor olmamız da göğsümü kabartmıyor değildi.
Film bittikten sonra acayip eğlenmiştik. Poker, okey, tombala, sessiz sinema hatta çocukça bile gelebilir ama kulaktan kulağa bile oynamıştık. Hepimiz sızıp kaldığımızda hava ışıldayalı saatler olmuştu. Hayatımda geçirdiğim en samimi yılbaşı gecesi olmuştu.
****
"Son olarak Omega ve beacon devreye girecek." Evet, yine buradaydık. Planların yapıldığı ve tüm gerçeğin farkına vardığım odada. Gerçek buydu aslında. Biz sıcak ve güven verici evlerimizde uyurken bir ordu anne/baba evlatlarının canı pahasına oturup hayat kurtarma planları yaptığı gerçeği. Asla aklımıza getirmediğimiz ve belki de çoğu kişi tarafından 'Hı, asker mi?' Diye burun kıvırdığı o insanların mücadele çabaları...
Dom yine talimatları veriyordu; diğerleri gık demeden can kulağıyla dinliyordu. Dom bilerek Tiffany hariç herkesi aramış erken gelmeleri için emir vermişti. Hepsi olayın farkına varınca bizim gibi dumura uğramıştı ama duyguları bastırmayı çok iyi bildikleri için şuan da odaklandıkları tek şey, görevdi.
"Şimdi sıra Derin'in güvenliği ve yem olarak ne yapması gerektiğinde!"
Bir kaç kez öksürüp "Ben verilen adrese gitmem gerektiği konusunda kararlıyım, efendim ve Seth de bu kararı onaylıyor. İlk biz hamlede bulunursak şüphe duymalarına sebep olabiliriz." Dedim.
Seth'in bu durum her ne kadar hoşuna gitmese de o da kafasını bir kez öne eğip benim teorimi onayladı. Seth'in onayından sonra Dom ona canı pahasına da olsa güvendiği için geri çevirmedi.
Plan kısmı bitmişti. Sıra uygulamaya gelmişti ve hepsinin yüzünde aynı ifadeyi görüyordum. Başarmak zorundayız! Bu yüzden yavaşça sandalyemden indim ve hepsinin beni rahat bir şekilde görebileceği yere geçtim.
"Annemi kaybettikten sonra sevmekten o kadar çok korkmuştum ki kendime sevmeyi yasaklamış, kimseye sevgiyle yaklaşmayacağıma yemin etmiştim. Ama sonuç gördüğünüz gibi çok farklı oldu. Babamın kaybından sonra ise asla bir daha bir aileye sahip olamayacağım ve asla hiçbir yerde kendimi evimdeymiş gibi hissedemeyeceğim korkusuyla dolup taşmıştım. Yalnız, bir başıma hayat mücadelesi vermek zorunda kalmıştım ve ben daha ne yapacağımı bile bilmiyordum. Ama sonra siz girdiniz hayatıma... İlk güven kelimesinin anlamını tam olarak yaşadım, hissettim. Birbirine canını emanet etmek ve gözü kara bir şekilde hareket etmek... İşte aileye duyduğun güven gibi... Sonra kardeşliğin anlamını tattım. Gerçek bağın ne olduğunu gördüm. Birbiri için tüm dünyayı yakıp kavuran bağ... En önemlisi aile olup birbirine kenetlenmesini öğrendim. Dibine kadar sevmeyi ve sevilmeyi... Bir anne ve babanın evladına duyabileceği şefkati..." Hepsinin gözlerine tek tek baktım. Tüm samimiyetimle. "Bu yüzden asla ama asla benim için üzüntü içinde olmayın. Biz bir aileyiz ve aile bağını kopartmaya hiçbir kötülüğün gücü yetmez ve biz birlikte yine kahkahalar eşliğinde bu görevdende başarılı bir şekilde döneceğiz. Ama..." Gülümsedim. "Olurda bir şeyler aksi giderse... Sizden tek bir şey istiyorum... Önceliginiz ben değil... ne yaparsak bu işten en az zararla çıkabiliriz düşüncesi olsun... Size hep güvendim ve ne olursa olsun hep de güveneceğim... Şimdi şu ifadelerinizden kurtulun, birazcık rahatlayın ve kendinize gelin. Biz yine kazanacağız!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)
Roman d'amourGözlerimi açtığımda Goldan Gate köprüsünden mavi manzarayı izliyordum. Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Bir tane bile araba yoktu. hatta insanlar bile yoktu. Seth hariç! Ellerini ceplerine sokmuş gülümseyerek beni seyrediyordu. Koşarak boynuna atlad...