Birisinin beni dürtmesiyle sıçrayarak uyandığımda gözleri kan çanağı olmuş Tiffany ile göz göze geldim. Korkuyla “Ne oldu? Neden ağlıyorsun?” diye sordum. Ama o anında bana sarılıp ağlamasına devam edince korkuyla kalbimin atışları hızlandı. “Tiffany!” dedim titreyen sesimle. “Lütfen, bana kötü haber verme!”
Geri çekilip elimi tuttu. “Hayır! Korkma! Sadece senden özür dilemek istiyorum. Sana yaptıklarım, daha doğrusu ikinize yaptıklarım için!”
Gülümseyerek ona sarıldım. “Önemli değil, Tiffany! Sana arkadaşlık teklifi ettiğim günden bu yana sana karşı asla nefret beslemedim.”
“Alanza’nın gizli gizli konuşmalarını işittim.” Dedi sessizce. “Ama ne konuştuğunu anlayamadım. Onda bir tuhaflık vardı. Bilmiyorum!” o sırada bir curcuna koptu. Tiffany ile hızla ayağa fırladık ve sesin geldiği yöne doğru koşmaya başladık. Dom Alanza’yı kucağına almış bize doğru koşuyordu. Ateşin yanına onu yatırdı. Kızın her bir yerine inceledi. Ama hiçbir yerinde yara falan yoktu.
“Seth nerede?” diye sordum bağırarak. “Söyle bana Seth nerede?”
Kız ağlayarak kafasını iki yana salladı. “Bilmiyorum! Bana ne oldu onu bile bilmiyorum! Hiçbir şey bilmiyorum!” bütün öfkemle kızın yakasına yapışıp kızı tek hamlede yerden kaldırdım.
“YALAN SÖYLÜYORSUN!” Dom, beni tutup geriye çekerken Danny’de bir yerden fırlarcasına gelip beni Dom’un kollarından çekti. “BIRAKIN BENİ!”
“Ben hiçbir şey bilmiyorum!” dedi kız yine bağırarak. “Bilsem burada ne işim var! Her şey senin yüzünden oldu! O bomba seni savurmasaydı o da seni kurtarmaya gitmeyecekti. Ona gitmemesi gerektiğini söyledim. Ama o beni dinlemedi ve bak şimdi kayıp!”
“Buraya gelme sebebimiz sendin!” diye çıkıştım bende. “Senin yüzünden hepimiz ölüyorduk! Mark evde ölü gibi yatıyor. Hepsi senin hatan!”
“Danny, sen Derin’i sakinleştir!” dedi Dom ve Danny başıyla onaylayıp beni oradan uzaklaştırmaya başladı. Sanki oradan uzaklaşmam beni sakinleştirecekmiş gibi! Aksine öfkem daha da artıyordu. Ama kız elimde kalmasın diye Danny’nin beni uzaklaştırmasına izin verdim.
Sırtımı ağaca yaslayıp Seth ile geçirdiğimiz günleri hayal ederken sessizce ağlıyordum. Danny beni buraya bırakıp gittiğinden beri bir ses çıkmamıştı ve hala Seth’i bulmak için bütün ekip didik didik bu ormanı arıyordu. Ama ben artık dayanacak gücümü tamamen yitirmiştim. Kafayı yemem an meselesiydi.
Hava kararmaya başladığında Jenny topallayarak yanıma geldi ve elindeki tabağı uzattı. “Al hadi! Dünden beri bir şey yemedin.”
“İstemiyorum, Jenny! İştahım yok. Sadece Seth’in bulunmasını istiyorum!”
Üzgün bir ifade ile başını öne eğdi ve o da ağlamaya başladı. “Herkes yıkılmış durumda, Derin! Hepimiz üzgünüz. Özellikle de Danny ile Dom! Ama…” derin nefes alıp elindeki plastik tabağı bir kenara koydu. “Seth hepimiz için değerliydi.”
“-di değil!” dedim yine gözyaşlarına boğularak. “Geçmiş zaman eki kullanma! O ölmedi, tamam mı?” Jenny, kafasını yine aşağıya eğip başıyla onayladı. Yanından kalkıp gözlerimi silerek Danny’yi bulmak için kamp yerine geçtim. Ama kızların hepsi ağlıyordu.
“Yarın sabah dönüyoruz!” derken Dom görünüşüne zıt olarak sesi berbattı. Çatallıydı ve emindim ki ağlamamak için kendisini zor tutuyordu. “İşimiz burada bitti!” başımdan aşağıya kaynar su dökülünce koşarak Dom’un karşısında dikildim.
“Bu kadar mı? Hemen pes mi ediyorsun? Bunu yapamazsın! Sizinle dönmeyeceğim!”
“Derin, onu günlerdir arıyoruz. Ama burada olmadığı kesin!” dedi ve beni önünden çekip çadıra doğru yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)
RomanceGözlerimi açtığımda Goldan Gate köprüsünden mavi manzarayı izliyordum. Kaşlarımı çatıp etrafa bakındım. Bir tane bile araba yoktu. hatta insanlar bile yoktu. Seth hariç! Ellerini ceplerine sokmuş gülümseyerek beni seyrediyordu. Koşarak boynuna atlad...