Test

49 6 0
                                    

8 Ekim 2016

ABD/San Francisco

14.55

 

Havaalanından çıktığımızda hızla bizi bekleyen adamın yanına gittik. Sekiz gündür mide bulantılarım ve baş ağrılarım devam ediyordu. Mide bulantım biraz hafiflemiş gibiydi. Ama baş ağrılarım günden güne şiddetleniyor gibiydi. Bunu Seth’e söylemiyordum. Çünkü zaten benim için fazlasıyla paranoyak tavırlar sergiliyordu. Kahvaltımı ederken bana ne kadar yediğimi anlamak ve kahvaltıdan kalkmama onay vermek için bakıyordu. Öğle vakitlerinde tepsilerle yatağımda bana yemek yediriyordu. İkindi vaktinde beni tatlılara boğuyordu ve akşamları zaten tam bir zebani gibiydi. Tabağımdakileri bitirmeden masadan kalkmama izin vermiyordu.

 

Bugünde yaşayacağımız günün temposu yüzünden gergindi. Hala iyiyim dediğim halde fazlasıyla endişeliydi. Daha önceden aldığım beyin hasarı yüzünden kendimi komaya sokacağımdan falan korkuyor olmalıydı. Gerçi bende bundan endişe ediyordum. Beynimin arka kısmı sancılanırken uyuşuyordu ve bu kısa süreliğine de olsa katlanılmaz bir hal alıyordu.

 

Seth’in arabasına bindik ve ilk işimiz olan akrabalarımın kalması için ayarlayacağımız otelin yolunu tuttuk. Bu otelin de Seth’in dayısına ait olduğunu öğrendim. Ama bu zamana kadar dayısıyla pek iletişime geçmediğini söyledi. Araları kötü değildi. Ama bir dayı-yeğen ilişkisi de yoktu. Çünkü Seth asker olduğu için hepsi onun bu kararına saygı duymuş, ama kabullenemedikleri içinde ister istemez ona tavır koymuşlardı.

 

“Peki, sen ne düşünüyorsun?” diye sordum en sonunda. “Gerçekten askerlik yapmak için hayatının önemli olmadığını mı düşünüyorsun? Bu konuşmayı İstanbul’da yapmıştık ve sen kimse için bu mesleği bırakmak istemediğini söylemiştin. Kendin için ise düşündüğünü biliyorum, Seth!”

 

Gözlerini yoldan ayırmadı. Ama arabayı bir köşeye çektiğinde camdan dışarıya baktım. Büyük bir otelin önünde duruyorduk. “Evet, kendim için bırakmayı birkaç kez düşündüm. Ama iyi insanları kötü insanlardan korumak için hayatımda fedakârlığı ben yapmazsan, o yapmazsa, diğerleri yapmazsa kötü insanları kim durduracak? Hayatımın en önemli dönüm noktalarında bir savaştan diğer savaşa koştum. Senin tabirinle, kopuk kafalar gördüm, evet! Ama bencillik yapamazdım. Bu iş için uygun yapıya sahibim, sabra sahibim, işimde mükemmelim. Neden bunu yapabiliyorken yapmayayım ki? Bu beni nasıl bir insan yapar?”

 

Gözlerine daha dikkatli baktım. Onu bu kararından asla vazgeçiremeyeceğimi anladım. Çocuğumuz olduğunda da bu onu durdurmayacaktı. “Seth, ben sadece…” elimi sımsıkı tutunca sustum. Yavaşça elimi dudaklarına götürürken gözlerimin ta içine baktı. Bana saatler gibi gelen ama aslında sadece saniyeler süren o bakış beni mahvetti. Az önceki düşüncemi yerle bir etti. Ona şuanda bu işi bırak desem bırakırdı. Sadece benim için! “…seni seviyorum, Seth!” diye fısıldadım ve kendimi ona doğru hareket ederken buldum. Belime sarılıp dudaklarımdan öpmeye başladı.

 

Birlikte el ele otelden içeriye girdiğimizde gözlerimi etrafta dolaştırdım. Sıradan lüks bir otel lobisiydi. Geniş, parlak, ışıltılı, zengin dekorasyonlarla dolu olan bir lobiydi. Seth, ben etrafa bakınırken beni görevlinin durduğu yere yönlendirdi. Adama elini ciddi bir tavırla uzattı. “Nicholas Scott’a lütfen sizi Seth Black bekliyor der misiniz?”

Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin