Kırık Kalpler

60 6 0
                                    

Hummer’ın motorunu durduğumda ıssız bir yoldaydım. Alnımı direksiyona yaslayıp hıçkırıklarımı serbest bıraktım. İçimdeki acı aldatılmışım gibi bir acıydı ve o kızın bir an önce çekip gitmesini istiyordum. Çünkü her fırsatta Seth ile uygunsuz bir ton şey söyleyecekti ve acı çekmemi hiç umursamayacaktı. Bunu huy edinip acı çekmemden zevk alacağı için beni öldürene kadar devam edecekti. Ben Seth’i ailesinden bile kıskanırken onun anlattıklarını nasıl duymazdan gelebilirdim ki?

Elimin tersi ile yüzümü silip arabadan indim. Temiz havayı içime çekip derin derin nefes alıp vermeye başladım. Arabanın kaportasına çıkıp bağdaş kurdum. İçim titriyordu ve acı tüm bedenimi uyuşturuyordu. O sırada bir araba tekerleklere çığlık attırarak durdu. kafamı yana çevirdim. Seth, arabadan inip bana uzunca baktı. Sonra yavaş adımlarla yanıma gelip “Burada ne yapıyorsun?” diye sordu azarlayan ses tonuyla. Gözlerimi kısıp gözlerine uzun uzun baktım. ama cevap vermedim. Bunun yerine bakışlarımı önüme çevirdim. Kalbim fazlasıyla kırıktı. “Derin?” yine cevap vermedim. Bu sefer önüme geçip ellerini kalçalarımın iki yanından arabanın kaportasına yasladı ve gözlerini gözlerime sabitledi. “Konuş benimle.”

“Konuşulacak bir şey yok. Hem neden buradasın ki? Git eski nişanlının yanına! Adamlar öldürmesin diye kendisine savunmasını öğret. Hem ne güzel, enerjisi de bitmiyormuş. Sabaha kadar çalışır durursunuz.”

“Saçmalıyorsun!” dedi sertçe. Öfkeyle onu önümden itip kayarak aşağıya atladım ve hızlı adımlarla yürüyerek ondan uzaklaşmak istedim. Ama o kolumdan yakalayıp beni kendine çevirdi. “Nereye gidiyorsun?”

“CEHENNEME!” dedim. Kolumu çekip kurtarmaya çalıştım. Ama başaramadım.

“Kes şöyle yapmayı! Onun söylediklerine kafayı takmanı gerektirecek bir durum söz konusu değil. Şuanda çocukluk yapıyorsun, Derin. Kıskançlığında yersiz!”

“Yersiz mi?” kolumu bir daha çekmeye çalıştım. Sonuç yine aynıydı. “Bırak kolum, Seth! Ciddiyim bırak! Çünkü sana ölesiye öfkeliyim ve ağzımdan yanlış bir kelime çıkmadan bırak kafamı toplayayım.”

“Bana derdini söyleyene kadar asla bırakmayacağım!” dedi o da inatçı tavrıyla. “Kıskançlığı da saymıyorum! Çünkü bu dert beni GÜLDÜRÜYOR!”

Ona bütün gücümle tokat attım ve öyle bir ses çıktı ki nefesimi tutmak zorunda kaldım. Yine de kendimden ödün vermemek için dişlerimin arasından “İki saniyen var. Bırak kolumu!” dedim. Şoka girmiş bir şekilde kolumdaki parmakları gevşedi ve kolumu bıraktı. Bir adım geriye gidip gözlerini kıstı.

“Git!” dedi o da dişlerinin arasından. “Bıraktım işte kolunu!” bundan fırsat bulup hızla arkamı dönmüştüm ki bu sefer kolumu daha sert bir şekilde tuttu ve beni sarstı. “Arabaya biniyorsun! Kafanı toparlayıp toparlayamaman umurumda bile değil! Şimdi konağa geçiyoruz ve o duvarlar içinde nereye gidersen git inan bana o da umurumda değil. Ama sadece o duvarlar içinde! Duydun mu? Ayrıca sakın bir daha bana tokat atma!”

Titreyen ellerimi kendime doladım ve gözlerimi aşağıya indirdim. “Sende sakın bir daha bana dokunma!” dedim. Yanından geçip arabaya bindim. Şuanda olanları aklım bir türlü almıyordu. Ne olmuştu bize? Ne durumdaydık böyle? Her şey bitmiş miydi? Nasıl olurdu da bana umurunda olmadığını söylerdi?

Konağın bahçesine girdiğimizde Seth’in park ettiği yere arabayı park edip motoru durdurdum. Onunla ayrılmak istemiyordum. Ayrılmış mıydık?

Seth, arabadan inip benim kapımı açtı ve elini uzatıp arabanın kontağındaki anahtarı çıkarıp arkadaki adama attı. “Bir daha anahtarlar arabaların üstünde olmayacak ve sakın o demir kapıda açık kalmayacak. Duydun mu?”

“Evet efendim! Bir daha olmayacak!” dedi adam korkuyla. Seth, adamın söylediklerinden dolayı rahatlamış gibi koşar adım konağın içine girdi. Ben ise kafamdaki soru işaretleriyle bir süre daha arabada kaldım.

Gece yatmak için herkes odasına çekildiğinde bende korku dolu adımlarla Seth’in odasına gittim. Korkuyla kapıyı açıp içeriye girdiğimde Seth’in yatağın ucunda oturduğunu görünce olduğum yerde öylece kaldım. Kafasını kaldırıp bana bakmasını ve bana sarılmasını istedim. Hatta bunun için Allah’a yalvardım. Ama o “Işığı kapat ve uyu! Yarın her an bir çatışma içine girebiliriz.” Dedi.

“Emredersin!” dedim öfkeyle ve dolabı açıp geceliğimi çıkarıp üstümdekileri bir çırpıda çıkarıp geceliği giydim. Yatağa geçerken Seth, yatağın ucundan kalkıp odanın kapısına doğru yürümeye başladı. “Nereye?” diye sordum korkuyla. Bunun sesime de yansıdığından emindim. Omzunun üstünden dönüp bana öfkeyle baktı.

“Yorgun olduğunu sanıyordum. Yat ve uyu!” dedi ve kapıdan dışarıya çıkıp kapıyı arkasından kapattı. Sertçe kafamı yastığa koydum. ama o kız bu konakta kalırken onu tek bırakamazdım. Bu yüzden yataktan çıkıp geceliğimi yırtarcasına üstümden çıkardım. Bir eşofman altı ve tişört geçirdim ve odadan hızla çıktım. Salona indiğimde aralık kapıyı tam açıyordum ki Seth ile Alanza’yı görünce olduğum yerde donup kaldım. Elimi kalbimin üstüne koyarken gözlerim çoktan yaşlarla dolup taşmıştı.

Seth, ona bir şey söyledi. Keşke ne söylediğini duyuyor olabilseydim. Ama çok kısık sesle konuşuyorlardı. Alanza, uzanıp Seth’in kolunu tuttu ve aşağı yukarı hareket ettirdi. O şekilde konuşmaya devam ettiler. Kendime yaptığım işkence öyle büyüktü ki ölesiye kızıyordum. Çünkü bu görüntü hayatımda yaşadığım en büyük acıyı veriyordu bana. Derken Alanza alnını Seth’in göğsüne yaslayınca sırtımı sertçe yandaki duvara yasladım ve tansiyonum düşmüş olacak ki yanımdaki dekor eşyasına dirseğini çarptım. biblo gürültüyle yere çarpıp kırılınca Seth ve Alanza kafasını bana çevirdi. Ama bu bile umurumda değildi. Seth, kollarının arasındaki kıza bakarken ben koşarak merdivenlerden çıktım ve odaya girip kendimi yüzüstü yatağa attım. Her şey bitmişti! Sevdiğim adam tarafından aldatılmıştım. Lanet olasıca canım neden bu kadar acıyordu ve yaşlar neden dinmiyordu.

Kapı açılınca örtünün altına girip kafamı tamamen örttüm. “Derin?” ayak sesleri tam başımın yanında durdu. Ama örtüye sıkıca tutundum. Yüzünü bile görmek istemiyordum artık. “Çık şu örtünün altından da konuşalım.”

“Konuşacak bir şey yok!” dedim ve burnumu çektim.

“Dinlemek zorundasın!” diye bağırınca korkuyla sıçradım. Ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. “Aynı şeyi yapıyorsun! Seni bugün ciddi anlamda tanıyamıyorum. Kendine gel!” ses çıkarmayınca örtüyü sertçe üstümden çekip kolumdan tuttu ve beni yataktan tek hamlede kaldırdı. Öfkeyle gözlerime baktı. “Ne düşündüğünü biliyorum. Ama bu düşündüğün şey bile saçma!”

“Neler oluyor burada?” diye içeriye Danny girdi. “Seth, niye bağırıyorsun kıza yine?”

“Onu ve Alanza’yı gördüm!” dedim hıçkırıklarımın arasında ve Danny’nin gözleri kocaman oldu. “Bana uyumam gerektiğini söyledi ve gitti o kızla gizli gizli konuştu!”

“Bu doğru değil!” diye bağırdı Seth yine. “Derin, beni çileden çıkarmayı kes artık. KES!” Danny, hızla gelip kollarımı Seth’ten kurtardı. Beni arkasına çekti. “Danny, bu doğru değil!” dedi tekrar.

Danny’nin arkasından çıkıp yatağa yattım ve örtüyü üstüme geri çektim. Uyumak istiyordum. Acımın bir anlığına da olsa durması iyi gelebilirdi. “Canım çok yanıyor!” dedim Türkçe. Danny, anında örtüyü açıp gözlerime baktı. “Biliyordum. O, onun için hiçbir zaman bitmemişti. Hiçbir zaman da bitmeyecek.”

“Bundan nefret ediyorum!” dedi Seth öfkeyle. “Kes Türkçe konuşmayı!”

“Bak, ikinizde şuanda aşırı tepkili ve öfkelisiniz.” Dedi Danny ve Seth’in kolundan tutup kapıya doğru çekiştirdi. “Bunu yarın ikinizde sakin kafayla konuşup halledersiniz. Seth, benim odam da ve güvende! İyi geceler, ordu kızı!” dedi ve kapıyı kapattı.

Benimle Düelloya Var Mısın? (Komando Serisi -III-)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin