...
Minhoyla olan konuşmalarının üzerinden yaklaşık bir hafta geçmişti ve hayır, jisung kendine hala yeni bir arkadaş bulamamıştı.
Onun sosyal anksiyetesi vardı ve minhoyu asıl bu teklife iten de buydu, eğer bir şey olursa ve artık jisungun yanında olamazsa yalnız kalmasını istemiyordu.
Bu yüzden de jisungun sosyalliğini arttırmaya, yeni arkadaşlar edinmesini sağlamaya çalışıyordu.
Yine de ödevleri sormak için bile sınıftakilerle iletişime geçemeyip minhodan sormasını isteyen jisung için bir anda tek başına arkadaş bulmaya çalışmak pek de etkili bir yöntem olmamıştı.
Aksine anlaştıkları gibi yeni birileriyle tanışan minhonun günün çoğunluğunda yavaş yavaş ondan uzaklaşmaya başlaması jisungu iyice yalnızlığa itiyordu.
Nereden çıkmıştı ki bu yeni insanlar saçmalığı? Jisungun aklında dönen tek düşünce buydu. Bir yandan da pişmanlık vardı tabii. Minhoya sen de birileriyle tanış demenin pişmanlığı.
Olacakları öngörememesi büyük talihsizlikti. Şimdi oturduğu kantin masasında tek başına çilekli sütünü içerken iki masa ilerisinde yeni arkadaşlarıyla oturan minhoyu izliyordu.
Bu rutin birkaç gündür devam ediyordu aslında, yine de minhoyu kendisinden başka birileriyle mutlu gördüğü için gidip de bir şey diyemiyordu jisung.
Biten sütünün dibini hüpürdeterek içmeye çalışıp çıkan sese dönen bir kaç kişiyle utanarak çöpünü atmaya gitti. Oturduğu masaya gitmek için arkasını döndüğündeyse çoktan yerinde başka birini görmüştü.
Normalde çekingenliğinden o masaya geri dönmez, başka bir masaya geçer ya da sınıfına çıkardı ancak şu anda cüzdanının masada kalması gibi bir sorun vardı.
Yavaş ve biraz da gergin adımlarla yürüdü masaya, arkasında durduğu bedenin çekinerek omzuna dokundu ve ona dönmesini bekledi.
Karşısında gördüğü kişi okulun popüler çocuklarından biriydi, hwang hyunjin.
Jisung insanlarla fazla iletişim kurmadığından daha çok gözlem yapmakta iyiydi ancak çok tercih etmezdi bu özelliğini kullanmayı.
Yine de karşısındaki çocuğu daha önceden gözlemlemişti ve edindiği izlenimler onun samimi biri olduğu ve sessiz birine zorbalık yapacak bir tip olmadığıydı.
Bundan güç alarak masasında birisinin oturduğunu görünce kafasına üşüşen 'ya benimle dalga geçmek için kalktığım masaya oturduysa' düşüncesini savmış cüzdanı fark etmediği ihtimalini göz önünde bulundurarak lafa girmişti.
"Pardon, bu masada ben vardım da. Hatta cüzdanım da duruyor, rica etsem kalkabilir misiniz?"
Karşılığında aldığı cevap çekilen sandalye ve önüne konulan çilekli süttü. Jisung ne olduğunu anlamazca hyunjine bakarken hyunjin samimi bir gülümsemeyle döndü ona.
"Otursana."
Jisung kararsızlıkla daha önce hiç konuşmadığı bu gencin yanına otururken hyunjin de koyduğu süt kutusunu biraz daha jisungun önüne itmişti.
"İçebilirsin, sana aldım."
"Ne? Gerçekten mi?"
"Yani teknik olarak arkadaşıma almıştım ancak şu an yanımda arkadaşım değil de senin oturduğunu göz önünde bulundurursak sana aldım kabul edebiliriz bence."
Jisung bir tebessüm ve teşekkürle kabul ettiği sütün pipetini dışındaki paketten çıkarırken yanındaki hyunjinin dalgın şekilde bir yere baktığını görünce meraklanıp o da o tarafa baktı. Karşılaştığı görüntü kaşlarını çatmasına sebep olurken hyunjinin konuşmasıyla tekrar ona döndü.
"Çok yakışıklı değil mi sence de?"
Bunu söylediği kişi herhangi biri olsa evet öyle deyip geçebilirdi jisung ancak bu soruyu minhonun oturduğu masaya bakarak sorması cevap vermesini biraz zorlaştırıyordu.
"Kim?"
"O."
Hyunjin bir yandan parmağıyla masayı gösterirken jisungun pek bir şey anladığı söylenemezdi.
"Minho mu?"
Hyunjin jisungun hala bahsettiği kişiyi anlayamamasıyla bir hışımla ona döndü ve jisungun kafasını minhonun olduğu taraftan diğer çocuğun olduğu tarafa çevirerek konuştu.
"Ne minhosu? Bak, o."
Jisung gördüğü minhoyla sohbet eden çocuğu tanımadığı için hyunjinin yanaklarını tutan ellerinden kurtulup ona döndü.
"O kim ki?"
"Chan. Bang chan. Bang christopher chan. Chris bahng."
Jisung art arda sıralanan aynı kişiye ait isimlerle ne çok hitap şekli var diye düşünürken ne olduğunu anlayamadan hyunjin onu sarsmaya başlamıştı.
"O çok yakışıklıııııııııııııııııııı!"
Hyunjinin jisungu sarsmasıyla senkronize sarsılan sesinin şiddetinin artması ve birkaç masanın onlara dönmesiyle jisung hyunjinin ağzını kapatmış onlara bakan insanlara mahcup şekilde gülümseyerek tekrar hyunjine dönmüştü.
"Ne yapıyorsun ya?"
"Hiiç, sadece güldüğünü ve gamzelerini görünce bir an tutamadım kendimi. Bu arada adın neydi senin?"
Gelen soruyla hala tanışmadıklarını yeni yeni idrak eden jisung daha önce hiç konuşmadığı biriyle bu kadar uzun soluklu konuştuğu için kendine şaşırıyordu.
Hala cevap vermediğini fark edip kendini tanıttı.
"Jisung ben, han jisung."
"Hwang hyunjin, memnun oldum."
İlginçtir ki bu laf üstünde bir memnuniyetten çok gerçekten tanıştıklarına memnun olmuş gibi duruyordu.
Jisung aldığı bu sıcaklıkla gülümserken hyunjin de kalkmıştı masadan. Tam gideceği sırada tekrar arkasını dönmesiyle jisung ne olduğunu merak ederken hyunjin lafa girmişti.
"Bu arada, chandan hoşlandığımı kimseye söyleme lütfen. Bundan yakın arkadaşlarım dışında kimseye bahsetmemiştim aslında ama bir anda yabancı birine bundan bahsetmek beni rahatlatır diye düşündüm ve seni gördüğümde düşündüğüm sana güvenebileceğimdi."
"Nasıl oldu ben de bilmiyorum ama bir anlık sanki sana hayatımın sırrını da versem kimseye söylemezsin gibi geldi, bu yüzden lütfen yanıltma beni olur mu? Hadi öptüm bennn!"
Gerçekten de öpücük atıp kantinden çıktığında arkasında bıraktığı jisungun yüzünde asılı kalmış saf bir tebessüm vardı.
...
İkinci bölümden nasıl gidiyor diye sorsam mal damgası yer miyim?
Neyse arkdslar planladığım bölüm sayısında bitirirsem bölümler hızlı gelebilir o yüzden dua edin hızlı yazıyım tm mı
Hadi gidiom by
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apocalypse • minsung
Fanfictionkollarına sarılmış sevgililerin alnından öpücükler han jisung tek arkadaşı lee minhoya söz vermişti arkadaş edineceğine dair, ancak ummadığı şekilde bir şeyler ters gitti,,