°11

51 8 73
                                    

...

"Bu minho neden gidip uçurumdan atlayacakmış gibi konuşuyor ya?"

Hyunjinin kurduğu cümleyle gözlerini büyüttü jisung.

"Ya hyun! Demesene şöyle şeyler."

Omuz silkti uzun olan umursamazca.

"Ne bileyim yani edebi edebi konuşuyor, yok ipin iki ucu onda sanmış ama aslında inceliyormuş da, yok seni yalnız bırakmak seni uçurumdan itmekmiş de. Tamam yani ne edebiyat parçalıyorsun."

Jisung bununla birlikte göz devirdi arkadaşına.

Minhoyla konuşmalarının üzerine dediği gibi hemen hyunjinlerin yanına gelmiş konuştuklarını bir bir anlatmıştı. Şimdiyse jisungun vereceği cevabı konuşuyorlardı.

"Yani o da üzüldü yeterince bence, daha fazla zorlayıp yıpranmanın lüzmu yok." Dedi jeongin.

Hyunjin memnuniyetsizce baktı onlara.

"Azıcık daha süründürseydik."

"Hyun."

Changbin hyunjini uyarır tonda konuşurken hyunjin de pes etmişlikle omuzlarını düşürdü.

"Ya ama biz ne zaman kantine insek bu çocuk minhoların masasını izleyip surat asmadı mı? Yani iyi güzel ben de bu fırsatla chanı izledim ama sonuç olarak ben chandan hoşlanıyorum, jisungun öyle duyguları yok."

"Tabii ki yok!"

Jisungun bir anda yükselmesiyle üçü şaşırarak jisunga döndü.

"Ne oluyor be ne bağırıyorsun, bir şey mi dedik sanki? Bir dakika ya sen niye yükseldin bu kadar?"

Hyunjin tek kaşını kaldırarak ona bakarken jisung belli etmeme çabasıyla yutkundu.

Bir süredir kafasını kurcalayan bir şeyler vardı, bu süreçte bu kadar yıpranmasının sebebi arkadaş özlemi miydi yoksa başka bir şey mi mesela, sorguluyordu.

Hyunjin chandan, jeongin changbinden bahsederken jisungun minhoda özlediği şeylerden söz ediyorlardı sanki, minhoda özlediği şeyler arkadaşça mıydı, bilemiyordu.

Jisungun sessizliğinden iyice şüphelenen hyunjin şokla gözlerini büyüttü.

"Yoksa minhodan hoşlanıyor musun!"

Hyunjinin fazla yüksek çıkan sesiyle jisung korkuyla çevresine bakınırken changbin arkadaşının koluna bir tane geçirmişti, nerede nasıl davranması gerektiğini bir türlü bilmiyordu bu çocuk.

Hyunjin kolunu tutup sızlanırlen jisung da sinirle ona baktı.

"Yok öyle bir şey hyunjin tamam mı? Kafam karışık biraz ama çocukluk arkadaşım o benim, sadece özlediğimden ve kırıldığımdan yanlış yorumluyorum bir şeyleri o kadar. Tekrar beraber vakit geçirdiğimizde geçecektir eminim."

Jisung içten içe dediklerine inanmasa da inanmak istiyordu, bahsi geçen bu duyguya çokça yabancıydı ve bunu çocukluk arkadaşına hissetme düşüncesi -hele de karşı taraf için yalnızca arkadaşken- yanlış geliyordu.

Diğerleri üstelemedi, jisung bu durumdan rahatsız görünürken böyle yakıştırmalar yapmak onların haddine değildi.

...

"Chan yeter be oğlum azıcık bizimle konuş."

Kantinde oturmuş güya sohbet edeceklerken chan telefonuna bakıyor, dedikleri hiçbir şeye cevap vermiyordu.

apocalypse • minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin