0.5

166 31 8
                                    

Zil sesi boş evde yankılandı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Zil sesi boş evde yankılandı. Bir sessizlik hemen ardından gelirken bir kere daha duyuldu zil sesi. Hyunjin uzandığı koltuktan kalkmak bile istemiyordu. Kendini öylesine yorgun hissediyordu ki kimseyi çekecek hali de yoktu. Büyük ihtimalle üst katta oturan bayan Kim yine yemek getirdi diye düşünmek istedi. Başka kimse gelmezdi zaten. O da kapıyı açan olmayınca giderdi büyük ihtimalle.

Bacaklarını kendine çekerek iyice küçüldüğü koltukta kollarının arasına aldığı mindere daha sıkı sarıldı. Bugün adının Chan olduğunu öğrendiği adam ile konuştukları kafasında dolanıp duruyordu. Kendisine öyle bakmıştı ki... Gözlerindeki o acıma duygusunu net bir şekilde okuyabilmişti.

İnsanların dışarıdan bir gözle bakıp acısını küçümsemesinden nefret ederdi. Kim severdi ki zaten? Çünkü kimse sizin yaşadığınızı yaşamadan anlayamadı sizi. Bu yüzden de alelade insanların söylediklerini, verdikleri tavsiyeleri umursamazdı bile ama Chan'ın söyledikleri ve ona acıması rahatsız etmişti onu. Gözlerinin içine bakıp 'Seni pek tanıdığım söylenemez ama sana ölmek hiç yakışmaz.' cümlesini kurması aklından çıkmıyordu bir türlü.

"içeride olduğunu biliyorum! Biraz daha kapıyı açmazsan apartmanı ayağa kaldıracağım haberin olsun!"

Tahminlerinin aksine Minho'nun sesini duyduğunda bunu beklemediği için panikle kalktı koltuktan. Kucağında tuttuğu yastık yere düştüğü için onu alıp yerine koydu ve etrafına bakındı. Minho'nun ne için geldiğinden emin değildi ama bu kadar ısrarlı kapıyı çalıyor oluşu bir hata yapmış gibi hissettirdi Hyunjin'e. Dağılan saçlarını düzeltti ve hızlı adımlarla ilerleyip kapıyı araladı. "Hyung?"

Minho tam zile yeniden basacakken kapının açılması ile rahat bir nefes verdi. Cevap vermeden ayağındaki botları çıkarıp içeri girdi direkt. "Beni ne kadar korkuttun biliyor musun?"

"Üzgünüm uyuyordum ve duymadım kapıyı."

"Yalancı. Ne yapıyordun?" Hyunjin kapıyı kapatırken içeri adımlayıp kısaca etrafa bakındı. Bugünlerde Hyunjin'i çok da iyi gördüğü söylenemezdi ve bu konuda oldukça endişeliydi. Kendisine zarar vermesinden deli gibi korkuyordu.

"Yalan değildi. Salonda yatıyordum."

Üzerindeki monttan kurtulup kendini geniş salondaki koltuklardan birine bıraktı. Hemen peşinden gelip yanına oturan Hyunjin'e dikti gözlerini. "Kimdi o Hyunjin? Adam sana ne söyledi bilmiyorum ama hem onu gördüğün için hiç memnun değildin. Hem de adamın karşısında ağlayacak gibi oturuyordun. Karşı tarafın avukatlarından biri mi? Bitmedi mi hala dava?"

"Hayır hayır bitti." ailesini kaybettiği trafik kazasında karşı tarafın açtığı dava öyle uzamıştı henüz yeni bitmişti bile denebilirdi. "Önemli biri değildi. Biraz sohbet ettik o kadar."

"Buna inanacağımı mı düşünüyorsun? Bak Hyunjin sana ne kadar değer verdiğimi biliyorsun. Tam evet, toparladı derken sen yeniden çökmeye başladın ve gözümün önünde bu şekilde bitip gitmen hiç hoşuma gitmiyor. Her zaman renkli çizimler yaptığın o defter siyah beyaza döndü bir şey demedim. Acısını yaşıyor bu kalemine yansıyabilir dedim ama geçen gün aptal bir ölmeden önce yapılacaklar listesi yazman son noktaydı."

The Loneliest | Hyunchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin