1.1

124 27 30
                                    

!! Ben söylemedikçe sadece hayalet okuyuculuk yapılıyor ve bu şekilde gerçekten yazasım gelmiyor hiç

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

!! Ben söylemedikçe sadece hayalet okuyuculuk yapılıyor ve bu şekilde gerçekten yazasım gelmiyor hiç. Bu yüzden oy yorum sınırına göre yb atacağım!!

___________

Bağdaş kurarak oturduğu koltukta televizyon izlerken zilin sesini duyması ile hızla yerinden kalktı ve koşarak gidip açtı kapıyı. Karşısında gördüğü Minho ile gülümserken uzanıp elindeki poşetleri aldı direkt. "Bir şey istememiştim aslında neden aldın ki bunları?"

"Benim canım istedi sanane."

"Kendi evine alsaydın o zaman. Ne bu? Bu sebzeleri de mi canın istedi? Pekala." gülerek elindeki mutfakta tezgaha bıraktı ve hızlıca boşalttı içindekileri. "Geç mi kapattın kafeyi? Normalde bir kırk dakika önce falan gelirsin diye düşünmüştüm."

Minho da montunu çıkartıp mutfağa geçti ve poşetleri boşaltmada Hyunjin'e yardım etmeye başladı. Gece yarısı markette hazır paket ne bulduysa almıştı. "İçeri geçelim anlatırım. Bir şeyler yedin mi?"

Mutfağı ortasında elinde tuttuğu içeceği çatık kaşlarıyla inceleyen Hyunjin, büyüğünün sorusu ile başını kaldırdı. "Hm? Ah hayır yemedim. Saat geç oldu."

Minho onu onaylayarak pek sağlıklı olmasa da en mantıklısı olan hazır erişteleri çıkardı tezgaha. Hyunjin akşam yemek yemediğini biliyordu. Aç değilim diyerek geçiştirmişti ve sabah kahvaltısı ile duruyordu şu an.

"Hyung gerek yok bu saatte onları yiyemem. Şişiyor her yerim sonra."

"Şişsin en azından tatlı olursun." konuşurken aynı zamanda ısıtıcıya su koydu ve gerekli olan diğer şeyleri ayarladı. Hyunjin ise kaşlarını çatarak tezgaha yaslandı. "Tatlı değil miyim şu an?"

"Şu an daha çok bütün gün kendini yorduğun için bir zombiye benziyorsun." eriştelere su ekleyip kapaklarını kapatırken bedenini Hyunjin'e çevirdi ve gözlerini kısarak baktı yüzüne "O mor devasa şeyler de ne? Ah sadece göz torbalarıymış."

"Abartıyorsun şu an yalnız."

"Hm, tabi öyledir." önüne dönüp yiyecekleri şeyleri halledip bir tepsiye koydu ve salona ilerledi. Hyunjin de peşinden somurtarak gitti.

Karşılıklı oturup yemek yerlerden Hyunjin ne kadar aç olduğunun şimdi farkına varmıştı ve hızlıca yiyordu yemeğini pişman olacağını bile bile. Minho da sakince ona eşlik ediyordu ki o anda Hyunjin'in aklına gelen şey ile kafasını kaldırıp "Sen ne anlatacaktın bana?" diye sordu.

Minho elindeki çubukları masaya bırakıp sırtını arkasındaki tekli koltuğa yasladı. Yerdeki oval masanın etrafına oturmuşlardı. "Bugün kafede tartıştığım, daha doğrusu benimle tartışan oğlanı hatırlıyorsun değil mi? Sarı saçlı bir şeydi."

Hyunjin ağzı doluyken başını sallayıp onayladığında devam etti Minho. "Adı Felix'miş. Kafede benden özür dilemişti. Kötü bir gün geçirdiğini ve istemeden bana patladığını söylemişti. Çok da üstünde durmadım. Böyle şeyler olabilir çünkü hani gayet normal. Neyse işte on gibi kafeyi kilitleyip çıktım. Markete giderken kaldırımda otururken gördüm onu. Yanına gittim, sormak istedim."

The Loneliest | Hyunchan ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin