11.bölümmm
Günün 3.bölümü
+++++++++++++++++
1 Ay sonra (en son mesajdan sonrası)
Hastanede nöbetteydim. Onunla konuşmayalı tam 2,5 ay olmuştu. Açıkçası özlemiştim, her gün konuşuyorduk. Ben de bu sürede boş durmamış askeriyeye gidip onun telefon numarasını gösterip adını, soy adını, fotoğrafını, nerede olduğunu, nasıl olduğunu öğrenmiştim.
Bir ambulansın geldiği duyurulduğunda hızla kalktım oturduğum yerden. Acil girişine gittim koşar adımlarla. Acildeki tek doktor ben vardım çünkü gece saat ikiydi. Bir kaç hemşire de vardı.
Ambulanstan indirilen kişiyle kalbim duracak gibi oldu, ama o kişiden daha ağır yaralı bir asker daha vardı. Serdar Yüzbaşı'nın sağ omzu yoğun bir kırmızı renkteydi. Sedyede yatan kişi, yani Arda Teğmen'in ise göğsünün altında bir kurşun yarası vardı, hemen kurşunun yanında bir kurşun izi daha vardı.
Arda'yı hemen ameliyata aldılar, ilk müdahale ambulansta yapılmıştı. Ambulansın peşinden bir fren sesi duyuldu hastanenin dışında. İçeri koşarak giren Rüya'yı gördüğümde biraz rahatlamıştım. Kendisi kalp cerrahıydı.
Serdar'ı odama yönlendirdiğimde bende peşlerinden gittim. Odaya girdiğimizde diğer hemşireler çıkmıştı. Malzemelerin olduğu dolaba yönlendim. Tentürdiyot ve dikiş malzemelerini çıkarıp yanına adımladın. Özlediğim adam yanımdaydı ve açıkçası fotoğraflarda olduğundan daha yakışıklıydı.
Kumral saçları normalde çok kısa olmasına rağmen şu anda uzundu. Mavi gözleri yorgun bakıyordu. Kemikli çehresinde çıkan sakallarıyla daha olgun gözüküyordu. Kaşları hafif çatıktı.
Üzerinde asker yeşili kısa kollu bir penye vardı. Altında ise askeri kamuflajın pantolonumu vardı. Penye'sinin neredeyse tamamı kanla kaplıydı.
"Üzerindeki penyeyi çıkarabilir misin?" diye sordum yapıp yapamayacağını kestiremiyordum.
"Kolum yaralı doktor hanım nasıl çıkarabilirim?" dedi çatallaşmış ama yumuşatmaya çalıştığı sesiyle.
"Haklısın" diyerek yanına yaklaştım. "Ne zamandır kan kaybediyorsun?" diye sorarken penyesinden kurtulmuştum. Elime aldığım tentürdiyotu yarasına yavaşça sürmeye başladım. Bittiğinde elime dikiş malzemelerini alıp derin yarayı dikmeye başladım.
"Yaklaşık bir buçuk saattir" diye mırıldandı.
"Kan grubun ne?"
"0rh+"
"Bekle söyleyeyim ayarlasınlar" diyerek bir hemşireye seslendim. Bu sırada ise dikiş bitmiş üzerine pamuklu bir bant yapıştırmıştım. Hemşire geldiğinde ekran grubunu söylemiş damar yolundan verileceğini söylemiştim.
"Benim o kadar zamanım yok doktor hanım. Arkadaşım orada canı için savaşırken ben burada böyle bekleyemem" dediğinde gözlerimi gözlerine diktim. Haklıydı.
"Ama bir yardımın dokunmaz" dediğimde tek kaşını kaldırdı.
"Haklısın ama durumundan her saniye haberdar olmak istiyorum" dediğinde diyecek bir şey bulamayarak kafamı salladım.
Üç saatlik bir ameliyatın ardından yoğun bakıma alınmıştı. Durumu iyiydi ama daha uyanmamıştı. Eşine haber verdiğimizde ağlayarak buraya gelmişti. Sakinleşmesini sağladığımda beraber yoğun bakımın önündeki oturma yerlerine oturmuştuk.
Arda ise bizi daha fazla bekletmeyerek gözlerini açmış normal odaya alınmıştı. Serdar ise askeriyeye dönmeden önce yanına uğramıştı.
Onu odamın kapısının önünde görmemle gözlerimin dolması aynı anda gerçekleşmişti. Gerçekten özlemiştim. O yokken bir boşluk vardı yanı başımda. Ayağı kalktığımda bana doğru adımlamıştı. Aynı şekilde onun yanına gittiğimde ilk sarılan o oldu. Sol kolunu belime sarıp beni kendine çekti. Bende ona sarıldığımda öylece duruyorduk.
"Bende seni özledim doktor hanım. Ve senin yemeklerini yemeği çok isterim"
++++++++++++
YÜZBAŞIM ÖLELİM Mİ BİZ?
Nasıl olmuş?
Çok mu hızlı sizce?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yanlış Numara/YarıTexting
Genç Kurgu0547**: Kumralım 0547**: Nasılsın aşk bahçem Devre Bozuntusu: Pardon kimsiniz? 0547**: Bu ne kibarlık devrem 0547**: Şimdiye kadar o damarlı ellerin burada anama bacıma sövmüştü Devre Bozuntusu: Ne diyosun kardeşim ne damarlı eli ne sövmesi kimsin...