Uyandım. Minho'nun yanında ne güzel uyumuşum. Keşke uyanmasaydım. Yataktan her ne kadar istemesemde kalktım. Minho'nun telefonundan mesaj geldi. Bende o uyuyor diye baktım. Annesinden. Hastalanmış. Hastanedeymiş. Doktorlar onu ameliyata almaları gerektiğini söylemiş. Minho kesin inanmayacak. Ama ben inandım.
Minho uyandı. Ona söyledim. Bana gitmek istemediğini söyledi. Ama ben pes etmeyip onu ikna etmeye çalıştım.-Belki de bu anneni son görüşün olacak. Sonra pişman olacaksın. Bunlar olabilecek ihtimaller.
-Belki de sadece beni görmek için yalan uyduruyordur? İnanmıyorum Jisung. Belki de inanmak istemiyorumdur.
Onu anlayabiliyorum. Ama onun pişman olmasını istemediğim için çabalıyorum bu kadar.
-Bak, bu gerçekten son olacak. Gidelim ameliyattan ölüsü ya da dirisi. Bunu görelim, gelelim. Sonra seni zorlamayacağım. İster kalırız, ister geliriz. Ama hemen karar verme, sinirin kontrol etmesin seni. Sakin kafayla düşün. Ben işe gidiyorum, dedim ve çıktım. 4 saat çalıştım. Çalışırken Minho'nun annesi geldi. Dün beni görmüş olmalı. Saat 18.00 da girecekmiş ameliyata. Kadının yüzünden olayın ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha anladım.
-Size söz veremem ama elimden geleni yapacağım.
Kadın elini omzuma koydu ve teşekkür eder gibi gözlerini kırptı. Bu konuşmadan bile mutlu olmuştu. Bence gerçketen özlemiş oğlunu.
Eve geldim. Minho oturuyordu. Annesinin söylediklerini ona anlattım. Kendi düşüncelerimi de kattım içine. Minho ise hiç bir duygu değişimi yaşamdan beni dinliyordu.-Benim için bir kere gidelim, ameliyattan çıksın, sonra geleceğiz. Senin de görmen gerekirdi. Gerçekten çaresiz kalmış gibiydi. Tabii, senin ile onun arasında, ben karışamam. Ama benim içim rahat etmiyor. Saat 18.00 da girecekmiş.
-Tamam, dedi ve odaya girdi. Hazırlanmaya gitti sanırım. Ben de hazırlanmak için odaya geçicektim ama evde iki oda olduğu için Minho'nun nerede olduğunu bilemedim. Bir odaya gireyim dedim ve tam isabet. Minho üstünü çıkarmış kıyafet seçiyordu. Kapı açılınca bana döndü. Bende hemen kapıyı kapattım. Kasları olduğunu ilk kez görüyordum. Gerçekten o haliyle daha yakışıklı görünüyordu. Ben de hemen diğer odaya geçip giyindim. Çıktığımda Minho bana sırıtarak bakıyordu. Hastaneye geldik. Annesini gördü, annesi sarıldı ve ameliyata girdi. Artık orada bekleyecektik. Minho çok stresli görünüyor. Onunla konuşmak istiyorum ama ne diyeceğim? En iyisi onu kendi düşünceleriyle başbaşa bırakmak. Saatler geçtikten sonra doktor geldi. Durumunun iyi olduğunu ve ameliyatın başarılı geçtiğini söyledi. Minho'nun içine su serpilmişti. Her ne kadar kızgın olsa da merak ediyor onu. Ne de olsa annesi. Çıktıktan sonra annesini odaya aldılar. Birkaç gün gözetim altında durması gerekiyormuş. Minho'ya sorduğumda ise o burada kalmak istiyordu. Her ne kadar gaddar görünse de onun içinde hala büyüyememiş, anne sevgisine muhtaç bir çocuk yatıyor. Saatler daha fazla geçerken Minho elinde çay ile geldi. Çay içtik. Sonra saat çok geç oldu. İkimizde kanepeye uzandık. Bir süre annesini izledi. Sonra uykuya daldı. O dalınca bende annesine baktım. Oğlunun burada olduğunu biliyor gibi huzurla uyuyordu. Bir de Minho'ya baktım. Onda da küçük bir çocuğun mutluluğu vardı. Ben de onun yanında olmaktan çok mutluydum. Bir süre sonra ben de uykuya daldım.