Uyandığımda Minho yine telefondaydı. Annesi 7 kere aramış, Minho ise küplere binmişti. Eğer bir daha ararsa bütün sinirini o kadıncağızdan çıkaracakmış gibi duruyor.
-Minho, belki de yarım saat bile olsa onunla görüşmelisin.
Minho bana döndü ve sinirli bir bakış attı.
-Bakma öyle. Belli ki seni görmeden bırakmayacak peşini. Bir gör. 10 dakika bile olsa. Yaptıklarından pişman olmuştur belki. Ona bu kadar yüklenme. Ona bir şans ver.
Minho ağzını burdu. Söylediklerimden hiç memnun değildi ama mecburdu. Sonuçta annesi değil mi? Sanırım onu ikna etmiştim.
-Akşam ara, bende seninle gelirim istersen. Söz, 10 dakika durup geri geliceğiz.
-Tamam, şimdilik bunu konuşmak istemiyorum.
Kafamı salladım ve mutfağa geçtim. O da benim yanıma geldi ve yardım etti. Siniri az da olsa gitmişti. Kahvaltı yaptık. Sonra ben işe gideceğimi söyledim. O da belki dışarı çıkarım dedi. 4 saat çalıştım bugün. Eve geldiğimde annesini aramış, gitmek için beni bekliyordu. Kafede buluşacakmışız. Yürümeye başladık. Kafeye geldiğimizde benim çalıştığım kafe olduğunu gördüm. Bir kadın masada oturuyordu. Gözleri ağlamaktan şişmiş, mosmor olmuştu. Minho derin bir nefes aldı ve içeri girdik. Kadın Minho'yu görünce ayağa kalktı. Ağlamaya başladı. Minho'ya doğru yürüdü. Sarılmak ister gibi baktı. Minho bana döndü ve "Sarılmalı mıyım?" gibi bir bakış attı. Ben de gözümü kapatarak onayladım onu. Sonra kadın sarıldı, daha çok ağlamaya başladı. Minho'nun gözleri dolmuştu. Ama bence annesini gördüğü için değilde ona sinirinden gözleri doldu. Sonra kadın yüzüne baktı.
-Minho, oğlum, ne kadar büyümüşsün dedi ve bir kez daha sarıldı oğluna. Kadının pişman olduğu her halinden belliydi. Minho ise çok yaklaşmak istemiyordu. Masaya oturduk. Kadın yaşadıklarını tek tek anlattı. Minho'yu çok bulmak istemiş ama bulamamış. Şimdi ise onunla yaşamak istiyorumuş. Minho annesinin onunla birlikte yaşamak istediğini duyunca sinirlendi ama bunu ona yansıtmadı.
-Beni bulmaya çalışmışsın. İyi hoş ama bu kadar arayacağına hiç bırakmasaydın. Babamla boşanmış olabilirsin ama ben o zaman hiçbir şey anlamıyordum. Alsaydın beni. Babamın bana kötü davrandığından değil. O yaşta anneye ihtiyacım olduğundan söylüyorum. Ben kendi hayatımı sensiz kurmuşken şimdi hayatımı bozamam. Sende zaten kendi hayatını kurmuşsun. İkimizde kendi hayatımıza bakalım. Siz yolunuza, dedi ve bana döndü.
Siz yolunuza, biz yolumuza.Annesi kafasıyla onayladı. Bizde eve gittik. Saat geç olmuştu.
-Mutlu musun? Gittik işte. Benden başka bir şey bekleme.
Sonra yatağa girdi. Ben de yanına sokuldum. Normalde ayrı yatardık ama bu sefer yanına yattım. Ağzından sadece tek bir cümle çıktı.
-İyi ki varsın Jisung.
-Sende iyi ki varsın Minho, dedim ve sarıldım. O da sarıldı bana. O an en mutlu olduğum andı sanki. O kadar huzurluyum ki. Uyumak istemiyordum ama o anki huzurla uyumuşum istemeden.