Part Eighteen

6 3 0
                                    

Şöyle başlayayım kii, kitabın kapağını değiştirdim. Sizce nasıl oldu? Beğenmezseniz değiştiririm. Diğer kitabımınkini de değiştirdim. Nasıl olmuş söyleyin. Ayrıca nasıl ilerliyor onu da söyleyin. Yani kısa olacak diye düşünürken uzun oldu. Sanki çok uzatıyormuşum gibi geldi. Ama uzatmamaya çalışacağım. Neyse iyi okumalaaar♡

***

Sabah uyandığımda hala Minho'nun yanındaydım. Annesi uyuyordu. Sanırım doktorlar uyutmuştu. Yataktan Minho'yu uyandırmamaya çalışarak kalktım ama işe yaramadı.

-Günaydın, dedi esneyerek. Uykusu vardı belli.

-Günaydın, dedim. Her zaman ki gibi sırıtmaya başladı. Onun sırıtmasını özledim diyebilirim. Annesine döndü. Uyuduğunu görünce tekrar önüne döndü. "Kafeteryaya inelim mi?" dedi. Bende kafamla onayladım. Odadan çıktık ve aşağıya indik. Kek ve meyve suyu aldık. Aşağıda yedik ve yukarı çıktık. Gelirken kapıyı örtmüştük ama kapı ardına kadar açıktı. İçeriye girdiğimizde doktorlar annesinin başındaydı. Minho telaşla annesinin başına gitti. Doktorlar biz aşşağıdayken girmiş, uğraşmış ama başaramamışlardı. Geldiğimizde örtüyü üstüne çekmişlerdi bile. Minho'ya döndüm. Başını öne eğmiş, yere bakıyordu. Doktorlar dışarı çıktı. Minho örtüyü kaldırdı ve annesinin cansız bedenine dokundu. Yüzü kaskatı kesilmiş kadın, oğlunun ona dokunmasıyla rahatlamıştı sanki. Minho, gözünden süzülen yaşlarla annesinin üstünü yavaşça örttü. Onu çok iyi anlıyordum. Şimdi ikimizde birbirimize muhtaç kalmıştık. Minho dışarı çıktı. Bende onun peşinden gittim. Hastanenin dışına gittik. Sonra park gibi bir yerde durdu ve bir banka oturdu. Bende yanına oturdum. Cebinden bir paket sigara çıkardı. Hiçbir şey söylemedim. Anlıyordum onu. Ağlamamak için kendini sıkıyor gibiydi. Daha fazla kendini tutamadı ve elindeki sigarasını söndürüp yanında ki çöpe attı. Sonra yavaş yavaş süzüldü yanaklarından gözyaşları. Elini tuttum.

-Minho, yapma böyle. Ben, ben her zaman senin yanında olacağım.

Minho başını omzuma koydu. Derin bir nefes aldı.

-Biliyorum Jisung, biliyorum.

Minho uzaklara dalıp gitmişti. Sadece onun yanında durmak çok canımı sıkıyor. Elimden hiçbir şey gelmiyor. Yapabildiğim tek şey o acı çekerken elini tutabilmek.
Minho kalktı. Hastaneye geri dönmek istiyordu. Onları gömeceklerdi. İnsanın zoruna giden şeyler var. Bu onların ölmesi değilde onları bir daha göremeyeceğin toprağa gömmek. Hastaneye gittiğimizde doktor Minho'nun yanına geldi.

-Minho Bey, inanın ki biz elimizden geleni yaptık. Size zaten durumun ciddiyetini söylemiştik. Başınız sağolsun.

-Hiçbir şey yapmadınız, dedi Minho ağzının içinden. Doktor duymuş olacaktı ki hiçbir şey demeden gitti. Sonra hemşire geldi. Annesini alıp gömmek için yer göstermesini istedi. Annesiniz cansız bedeninin olduğu arabayla gömülecek yere gittik. Yarım saat içinde tamamlandı gömülmesi. Sonra diğerleri gitti. Minho ile ben kaldım. Minho mezarın yanına oturdu. Bir şeyler diyordu ama anlayamıyordun. Sonra kalktı, annesine son kez baktı ve "Eve gidelim mi?" dedi. Bende kafamla onayladım ve eve doğru yürümeye başladık. Eve yakındı zaten. Eve geldik. Minho koltuğa uzandı. Gözlerini kapattı ve düşüncelere daldı. Bir süre onu izledim. Sonra yanına oturdum.

-Minho, biliyorum. Senin için zor ama alışman gerekiyor. Bu durumda seni en iyi anlayacak kişi benim. Yani birbirimize sahip çıkacağız, kendimizi üzmeyeceğiz, şu andan itibaren hayatımızı mutlu yaşayacağız. Tamam mı?

-Tamam, dedi ve kalkıp bana sarıldı. Kafamızı dağıtmak için televizyondan bir film açtık. Güzel bir film vardı. Filmin bitmesine yakın Minhonun uykusu geldi ve başını omzuma koydu. Bende filmin sonunu çok merak ettiğim için izledim. Film bittiğinde televizyonu kapattım ve Minho'ya baktım. Çoktan uyumuştu. Ben de gözlerimi kapattım. Çok yorulduğum için hemen uyudum.

WITNESSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin