Şimdiki zaman:
Yanağından aktığını hissettiği yaşla birlikte gözlerini kapattı Seonghwa. Yaşadığı şey -her neyse artık- normalin ötesi bir şeydi. Tüm sinir sistemi çökmüştü. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Hiçbir şey bilmiyordu.
Artık düşünmeyi bırakmıştı beyni. Donmuştu adeta."Hiç bir şey anlamıyorum..." dedi kısıkça.
"...Anlamıyorum! Sen bensin. Yani bu nasıl oluyor? Sen bensen ben kimim? Ne oluyor? Neden oluyor?" dedikten sonra derin bir nefes alıp kapattığı gözlerini geri açtı. Yaşlar yanağından süzülerek akmaya devam ederken karşısında duran bedene odaklandı.Üstünde kırışık bir gömlek ve pantolon vardı.
Bunlar dün akşam Seonghwa'nın banyoya girmeden önce rastgele çıkarıp fırlattığı kıyafetleriydi. Saçları dağınıktı. Yüzü solgun görünüyordu. Yorgun gözlerinde korku ve şaşkınlık barındırıyordu."Bilmiyorum. İnan ne oluyor, neden oluyor bilmiyorum. Ben de anlamıyorum. Karşımda kendi bedenim var ve ben bambaşka bir bedenin içerisindeyim. Bu nasıl oldu hiç bilmiyorum!"
diyerek sinirle konuşan Hongjoong, son cümlesinin ardından sırtını duvara yaslayarak yavaşça aşağı doğru kaymış, yere çökmüştü.
Konuşmaya devam etti.
"Gözlerimi, daha önce hiç görmediğim bir evde açtım. Üstelik çıplaktım! En başta şaşkınlıktan, başka bir bedende olduğumu algılayamadım. Evin içinde dolandım sadece. Sonra, evdeki aynalardan birinin önünde... Yansımamı gördüm..."Cümlesini yarıda kesip iç çekti. Gözlerini kapatmış, parmak uçlarıyla daireler çizerek şakaklarını ovalamaya başlamıştı. Kısık sesle bir kaç sert küfür mırıldandı.
"Üzerime yerde bulduğum kıyafetleri geçirerek aceleyle evden çıktım. Kendimi, en son bu hastane odasında hatırladığım için buraya geldim. Sonrasını biliyorsun zaten." Diyip sustu.
Konuşmadı. Öylece durup oturduğu yerden etrafa bakınmaya başladı.
Ne diyebilirdi ki zaten. Olan biten her şeyden bir haberdi.Elinin tersiyle sertçe yanağından akan yaşı sildi ve derin bir nefes aldı Seonghwa, bakışlarını tavana sabitlerken.
Ortada çözülmesi gereken kocaman bir sorun vardı ve bu sorun nasıl bir sonuca ulaşacak ikisinin de hiçbir fikri yoktu.°°°°
"Büyü olabilir?"
"Büyü diye bir şey yoktur." dedi Seonghwa gözlerini devirerek.
"Büyü diye bir şey yoktur cümlesini benim bedenimin içerisindeyken kurduğunu hatırlatmalı mıyım sana? Sence de normallik algısının ötesinde bir şey yaşamıyor muyuz? Realist davranman çok saçma."
"Tamam o zaman şunu açıkla bana, büyü yapılmışsa eğer kim bize büyü yaptı? Neden?"
"Üstüme gelme tamam mı? Sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum!" diye mırıldandı Hongjoong ve oturduğu koltukta geriye doğru yaslandı. Pes etmişti.Yaklaşık bir saattir bulundukları durum üzerine konuşuyor, mantıklı açıklamalar, çıkarımlar yapmaya çalışıyorlardı.
Fakat bir arpa boy yol gidememişlerdi."Bay Kim?"
İçeri giren ve Seonghwa'ya hitaben konuşan hemşireyle birlikte ikili, odaya gelen hemşireye odaklandı.
"Efendim." dedi genç adam bıkkın bir şekilde. Hiç istemese de şu anlık, kendisine ait olmayan bu soyadını kabullenmek zorundaydı."İlaç saatiniz geldi." diyerek Seonghwa'nın yanına adımlayan genç kadın, elinde tuttuğu tepsiyi Seonghwa'ya doğru uzattı içerisindeki bir bardak su ve üç tane renkli hapla beraber. Haplar renginden dolayı oldukça sevimli duruyordu. Tatlı şekeri andırıyorlardı.
Ancak bir sorun vardı.Seonghwa hap içemezdi.
Gerçekten içemiyordu. O hap boğazında kalıyor ve aşağı inmiyordu bir türlü. Ya da Seonghwa öyle hissediyordu.
Nadiren de olsa hasta olduğu dönemlerde bile doktordan hap değil, efervesan tablet ya da şurup vermesini rica ederdi içemediği için.
Durumu vahimdi yani."Onları ben alayım, ben içiririm." diyen kişiye döndürdü bakışlarını. Hongjoong, hemşirenin uzattığı tepsiye doğru uzanarak Seonghwa ile tepsinin arasına girmişti. Ancak hemşire tepsiyi almaması için geri çekildi.
"Bay Kim'in içtiğini görmem lazım. Kendisi ilaçlarını aksatıyor. Size veremem. Ayrıca, Bay Kim'in nesi oluyorsunuz? Sizi ilk defa görüyorum." Hemşirenin kurduğu son iki cümle istemsizce Seonghwa'yı güldürürken dudaklarını birbirine bastırdı.'Bay Kim'in nesi mi oluyordu? Ta kendisi?? Ancak başka bir bedende!'
Seonghwa'ya komik gelen şey Hongjoong'a da komik gelmiş olmalı ki o da hafifçe gülmüştü. Sonrasında ikisi de bir diğeri güldüğü için daha çok gülmeye başlamış, kahkaha atacak boyuta gelmişti. Kısa kahkahaları yankılanmıştı hastane odasında.
Hemşire iki gence tuhafsayarak bakmadan edemedi. Neye güldüklerini anlamamıştı. Doğal olarak da sorduğu sorunun komikliğini sorgulamıştı kendi iç dünyasında.
Gülmeyi kesen Seonghwa hemşireye elinden geldiğince masum görünen bakışlarını yolladı konuşmaya başlamadan hemen önce.
"Ben hap içmekte cidden çok zorlanıyorum. Bu yüzden ilaçları içemem." dedi genç adam dürüstçe. Hemşire ise kaşlarını çatmıştı.
"Bahane üretmeyin lütfen Bay kim. Daha dün zorla verdiğim ilaçları su bile içmeden yuttunuz?"'Bay Kim'i sikeyim yeter artık!'
Söylediği her cümleye başka bir şekilde cevap vererek kendisini daraltan bu kadını cidden ortadan kaldırmak istiyordu. Gözlerini devirdi Seonghwa.
"Hemşire olarak, Hongjoong ile gereğinden fazla ilgilendiğinizi düşünüyorum hanımefendi."
"Bay Kim Bumjoong böyle istedi çünkü. Tüm hastane personelinin, kardeşiyle en iyi şekilde ilgilenmesini emretti. Kural böyle. Şimdi izin verirseniz işimi yapmam gerekiyor."
"İşinizi yapın elbet, ancak Hongjoong'u duydunuz. Hap içemiyormuş. Alternatif başka bir şey yapmanızı tavsiye ediyorum. Ne de olsa onunla en iyi şekilde ilgilenmek gibi bir kuralınız var. Buna uymanız gerekli. Hongjoong'un söylediklerini dikkate alın lütfen. Hap değilde şurup verebilirsiniz mesela?"
"Ancak dün-"
"En iyi şekilde ilgilenmek kavramına sorgulamanın dahil olduğunu zannetmiyorum. Şimdi lütfen çok sevgili patronunuzun biricik kardeşi ile alternatif yollarla ilgilenin."'Kim Bumjoong mu?'
'En iyi şekilde ilgilenmek mi?'
'Ne?'Hemşire ve Seonghwa'nın görünümüne sahip Hongjoong'un arasında geçen diyalog bittiğinde ağzı açık kalakalmıştı Seonghwa. Bakışlarını hemşireye sabitledi. Sert ve kendinden emin çıkan cümleler karşısında susmuş, öylece duruyordu. Bir şeyler söylemek istiyor gibiydi ancak bunu yapmıyor asık bir suratla bir Seonghwa'ya bir de kendisini susturan Hongjoong'a bakıyordu.
"Ben, en iyisi oral toz çözeltilerden getireyim."
Genç hemşire, bir kaç saniyelik suskunluğun ardından odadan çıkmak için kapıya yönelmiş çıkmadan önce de bu cümleyi kurmuştu.~•~
Hikayenin bakış açısını değiştirerek tekrardan yazmak tahmin ettiğimden de zormuş ya 😭
Düzenleme yapıyorum ama bölümler bana hala saçma geliyor kendi yazdıklarımdan utanıyorum 😔
Bu hikayeyi gerçekten okuyan kişilere sonsuz teşekkürlerimi ve öpücüklerimi sunuyorum benim rezilliklerimi kabullenip okuyorlar 😭 🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Two Bodies | Seongjoong
FantasyBir gün başkasının bedeninde uyansaydınız ne yapardınız? Korkar mıydınız? Yeni bir hayata başladığınızı düşünerek mutlu mu olurdunuz? Yoksa bedenin sahibine aşık mı olurdunuz? -30.08.2023 tamamlandı-